Dokuzuncu Mesele
        
        
          W
        
        
          $Ép
        
        
          H n
        
        
          øn
        
        
          e'
        
        
          G w
        
        
          ?o
        
        
          c n
        
        
          ¿ƒo
        
        
          æp
        
        
          erD
        
        
          ƒo
        
        
          Ÿr
        
        
          Gn
        
        
          h p
        
        
          ¬u
        
        
          Hn
        
        
          Q r
        
        
          øp
        
        
          e p
        
        
          ¬r
        
        
          «n
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          ?p
        
        
          õr
        
        
          fo
        
        
          G Én
        
        
          ªp
        
        
          H o
        
        
          ?ƒo
        
        
          °Ss
        
        
          ôdG n
        
        
          øn
        
        
          e'
        
        
          G
        
        
          
            (1)
          
        
        
          /
        
        
          ¬p
        
        
          ?°o
        
        
          So
        
        
          Q r
        
        
          øp
        
        
          e m
        
        
          ón
        
        
          Mn
        
        
          G n
        
        
          ør
        
        
          «n
        
        
          H o
        
        
          ¥u
        
        
          ôn
        
        
          Øo
        
        
          f n
        
        
          ’ /
        
        
          ¬p
        
        
          ?o
        
        
          °So
        
        
          Qn
        
        
          h /
        
        
          ¬p
        
        
          Ño
        
        
          à`o
        
        
          c
        
        
          n
        
        
          h /
        
        
          ¬p
        
        
          à`n
        
        
          µp
        
        
          ` = '
        
        
          Ä?n
        
        
          en
        
        
          h
        
        
          ilâahiri’l-ayeti…
        
        
          Bu ayet-i ecma ve âlâ ve ekberin bir küllî ve uzun nük-
        
        
          tesini beyan etmeye bir dehşetli manevî sual ve bir aza-
        
        
          metli ve İlâhî bir nimetin inkişafından neş'et eden bir hâl
        
        
          sebebiyet verdiler. Şöyle ki:
        
        
          Manen ruha geldi: “neden bir cüz-i hakikat-i imaniye-
        
        
          yi inkâr eden kâfir olur ve kabul etmeyen Müslüman ol-
        
        
          maz? Hâlbuki, Allah ve ahirete iman, bir güneş gibi o ka-
        
        
          ranlığı izale etmek lâzım geliyor.”
        
        
          Hem, “neden bir rükün ve hakikat-i imaniyeyi inkâr
        
        
          eden mürtet olur, küfr-i mutlaka düşer; ve kabul etme-
        
        
          yen İslâmiyetten çıkar? Hâlbuki, sair erkân-ı imaniyeye
        
        
          imanı varsa, onu küfr-i mutlaktan kurtarmak lâzım geli-
        
        
          yor.”
        
        
          Elcevap
        
        
          : İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî
        
        
          hakikattir ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki,
        
        
          tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam
        
        
          olmazlar. Çünkü, her bir rükn-i imanî, kendini ispat
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 89 |
          
        
        
          dokuZunCu mesele
        
        
          kadar.
        
        
          
            İlâhî:
          
        
        
          Allah’la ilgili, Cenab-ı Hakka
        
        
          dair.
        
        
          
            inkâr:
          
        
        
          reddetme, inanmama, ka-
        
        
          bul ve tasdik etmeme.
        
        
          
            inkişaf:
          
        
        
          ortaya çıkma, keşfolun-
        
        
          ma.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gösterme.
        
        
          
            izale:
          
        
        
          giderme, ortadan kaldırma.
        
        
          
            kabil-i inkısam:
          
        
        
          bölünebilir, ayrı-
        
        
          labilir.
        
        
          
            kafir:
          
        
        
          Allah’ı ve İslamiyeti inkar
        
        
          eden, dinsiz.
        
        
          
            küfr-i mutlak:
          
        
        
          kayıtsız şartsız kü-
        
        
          für, mutlak küfür, hiç bir imanî
        
        
          hükmü, delili, hakikati kabul et-
        
        
          meme, kesin ve tam bir inkâr.
        
        
          
            küll:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            küllî:
          
        
        
          umumî, genel.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          mana bakımından, mana-
        
        
          ca.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî olma-
        
        
          yan.
        
        
          
            mesele:
          
        
        
          önemli konu.
        
        
          
            mürtet:
          
        
        
          irtidat eden, İslâm dinini
        
        
          bırakarak eski dinine veya başka
        
        
          bir dine geçmiş olan, din değişti-
        
        
          ren.
        
        
          
            Müslüman:
          
        
        
          İslâm dinine bağlı, din-
        
        
          dar, mütedeyyin.
        
        
          
            neş’et:
          
        
        
          meydana gelme, oluşma,
        
        
          çıkma.
        
        
          
            nükte:
          
        
        
          ince manalı, düşündürücü
        
        
          söz.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          dirilik kaynağı, hayatın temeli
        
        
          ve sebebi olan manevî varlık.
        
        
          
            rükün:
          
        
        
          bir şeyi meydana getiren
        
        
          esas unsurlardan her biri, direk,
        
        
          dayanak.
        
        
          
            rükn-i imanî:
          
        
        
          imana ait esas, ima-
        
        
          nın esası.
        
        
          
            sâir:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            sebebiyet:
          
        
        
          sebep olma, icap ettir-
        
        
          me, gerektirme.
        
        
          
            sual:
          
        
        
          soru.
        
        
          
            tecezzi:
          
        
        
          parçalara ayrılma, bölün-
        
        
          me, ufalanma, cüzlere ayrılma.
        
        
          
            tefrik:
          
        
        
          birbirinden ayırma, ayrı tut-
        
        
          ma.
        
        
          
            vahdanî:
          
        
        
          Allah’ın birliği ile alâkalı,
        
        
          Allah’ın birliği ve varlığı ile ilgili, Al-
        
        
          lah’la ilgili.
        
        
          
            ahiret:
          
        
        
          dünya hayatından
        
        
          sonra başlayıp ebediyen de-
        
        
          vam edecek olan ikinci hayat.
        
        
          
            ayet-i âlâ:
          
        
        
          en yüce, yüksek
        
        
          ayet.
        
        
          
            ayet-i ecma:
          
        
        
          en cemiyetli, her
        
        
          şeyi içine alan ayet.
        
        
          
            ayet-i ekber:
          
        
        
          en büyük ayet.
        
        
          
            azamet:
          
        
        
          büyüklük, ululuk, yü-
        
        
          celik.
        
        
          
            cüz-i hakikat-i imaniye:
          
        
        
          iman
        
        
          hakikatlerinin bir cüz’ü, parça-
        
        
          sı.
        
        
          
            dehşetli:
          
        
        
          ürkütücü, korkunç.
        
        
          
            elcevap:
          
        
        
          cevap olarak.
        
        
          
            erkân-ı imaniye:
          
        
        
          imana ait
        
        
          esaslar.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hakikat-i imaniye:
          
        
        
          imana ait
        
        
          olan gerçek.
        
        
          
            ilâahiri’l-ayet:
          
        
        
          ayetin sonuna
        
        
          
            1.
          
        
        
          Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
        
        
          Peygamber, kendisine Rabbinden indirilen Kur’ân’ı tasdik edip ona iman etti. Mü’minler de
        
        
          onunla beraber iman ettiler. Onların hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamber-
        
        
          lerine iman etti. Onlar, “Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirini ayırmayız diyerek iman
        
        
          getirdiler. (Bakara Suresi: 285.)