Emirdağ Lâhikası - page 202

İkincisi:
risale-i nur’un hıfz ve neşrine ve sahabet ve
himayetine çalışmak için hayat isterdim. Fakat hadsiz şü-
kür olsun ki, bir bîçare ihtiyar said yerinde çok genç sa-
id’ler o vazifeyi yapıyorlar; hususan Hüsrev’ler, Feyzi’ler,
Ahmed’ler, Mehmed’ler biraderzadem gibi çok Abdur-
rahman’lar, ve hakeza. Hafız Ali’yi kabrinde mesrur,
müferrah ettikleri gibi, inşaallah kabrimde de öyle mes-
rur edecekler.
Umum kardeşlerime, masumlara, ümmîler, hemşîre-
ler gibi her taifenin herbirisine birer birer selâm ve dua
ediyoruz. Çalışkan’ların da risale-i nur’un bereketiyle o
yangından ziyanları yoktur, sizlere arz-ı hürmet ve selâm
edip ellerinizden öperler.
ì®í
Œ
69
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Birkaç aydan beri aleyhime çevrilen desiseleri meyda-
na çıktı. Hıfz-ı İlâhî ile, o musibet yirmiden bire indi.
Hâlî zamanda camie gidiyordum. Haberim olmadan,
talebeler, beni üşütmemek için mahfelde bir kulübecik
yapmıştılar. Ben de dört beş gündür kendi kendime
karar verdim, daha gitmeyeceğim. o malûm zabit adam
vasıta olup kulübeciği kaldırdılar. Bana da resmen tebliğ
ettiler ki, “daha camiye gitmeyeceksin.” Fakat,
manasız, habbeyi kubbe yapıp bir heyecan verdiler. Hiç
aleyh:
karşı, karşıt.
arz-ı hürmet:
hürmet, saygı gös-
terme, saygı duyduğunu bildirme.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
biraderzade:
kardeş çocuğu, ye-
ğen.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
habbe:
tane.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
| 202 | Emirdağ Lâhikası – ı
hâlî:
boş, tenha.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hıfz:
saklama, koruma, muha-
faza etme.
hıfz-ı ilâhî:
Allah’ın koruması.
himayet:
koruma, esirgeme,
muhafaza etme.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtiyar:
yaşlı.
inşaallah:
Allah izin verirse.
kabir:
kabir, âlem-i berzah.
kubbe:
yarım küre veya küm-
betimsi yapılan bina damı.
mahfel:
kapalı bölme, oda.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mana:
anlam.
masum:
küçük çocuk.
mesrur:
sevinçli, memnun.
musibet:
felaket, bela.
müferrah:
feraha kavuşmuş,
gönül huzuruna ermiş.
neşir:
yayım, yayın.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahabet:
sahip çıkma, ko-
ruma, arka çıkma.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şükür:
teşekkür.
taife:
takım, güruh.
talebe:
öğrenci.
tebliğ:
ulaştırmak, bildirmek.
umum:
bütün, herkes.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, okumamış.
vasıta:
aracı.
vazife:
görev.
zabit:
subay.
ziyan:
zarar, kayıp.
1...,192,193,194,195,196,197,198,199,200,201 203,204,205,206,207,208,209,210,211,212,...1032
Powered by FlippingBook