Emirdağ Lâhikası - page 318

sevaplar ve sıkıntılarını sürura kalbetmiş. Cenab-ı Hak,
şifa-i acil ihsan eylesin. Âmin.
ì®í
Œ
138
œ
Bir zaman Barla’da temsil için yazdığım bir risalede,
“İki adam İstanbul’a gidecek. Birisinin yüzde doksan do-
kuz dostu İstanbul’dadır. onun için oraya iştiyakla gider.
öteki, onun aksi, ilâ ahir...” mealinde bir şey yazılmış.
Şimdi, aynen bu hastalığımın ihtarıyla geçmiş zamana
geçtim ve o zamanlarda hayatımı geçirdiğim memleket-
lerde de hayalen gezdim. o şirin hayatımın devirlerinde,
her memlekette yüz dostumdan ancak bir ikisini görebil-
dim. ötekiler, berzah memleketlerinde... Hatta kendi
nurs köyümde, birtek amucazadem ve talebem Molla
davud da (
rH
) eski ahbaplarım, akrabalarım yanına ber-
zaha gittiğini gördüm. Yirmi seneki ayrı ayrı ikinci vata-
nım sayılan Barla, kastamonu gibi yerlerde, üç kısım
dosttan ancak iki kısmını gördüm; ötekiler de gitmek
üzeredirler.
Bu hayalî hakikate binaen, hakikaten nurların ışığıyla
nuranî gördüğümüz berzaha gitmek, bana değil ağır
gelmek, belki bir iştiyak verdi. Benim bedelime hem
vazifemi görüp, hem sevap kazandıracak yüzer Hüs-
rev’ler, tahirî’ler, Mustafa’lar, nazif’ler, osman’lar,
Abdurrahman’lar, Ali’ler, sabri’ler, Feyzi’ler, Ahmed’ler,
ahbap:
dostlar.
aksi:
ters, zıt.
amcazade:
amca oğlu.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
bedel:
bir şeyin yerini tutan, kar-
şılık.
| 318 | Emirdağ Lâhikası – ı
berzah:
ruhların kıyamete ka-
dar bekleyeceği, dünya ile ahi-
ret arasındaki yer.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
hayalî:
hayalle ilgili, gerçek ol-
mayan.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
ilâahir:
sona kadar, sonuna
kadar.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
molla:
dinî yönü ağır basan
kimse, dindar.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
risale:
mecmua, dergi.
sevap:
.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şifa-i acil:
acil şifa, hastalıktan
çabuk kurtulma; çabuk iyi-
leşme.
talebe:
öğrenci.
temsil:
misal getirme, özellikle
öğüt alınsın diye mesel an-
latma.
vazife:
görev.
1...,308,309,310,311,312,313,314,315,316,317 319,320,321,322,323,324,325,326,327,328,...1032
Powered by FlippingBook