Emirdağ Lâhikası - page 309

mübareklerin pehlivanı ve kahramanı küçük Ali’nin iki
büyük ve pek güzel hediye-i nuriyesini aldık. Fakat
Zül-
fikar
’ın ahirinde Hizb-i nuriyenin parçası yazılmamış; o
parçayı da o harika kalemiyle yazsın, bana göndersin.
ì®í
Haş i ye:
Memleketimizde medrese talebelerinden bi-
risi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek
“müftihâne” veya “mahtumâne” diye vermek âdettir.
Aynen bu kaideyi kâtip osman’ın üzümünde gördük.
onun yazdığı
Asa-yıMûsa’
nın tashihini bitirdiğim aynı
vakitte, mahtumanesi olarak bu üzümün gelmesi, tatlı bir
lâtife ve şirin bir hatıra-i hayat-ı medresiyye oldu.
nurda şefkat esas olmasından, hanımlar o cihette ile-
ridir ve nurlara ciddî yapışıyorlar. Ben “kardeşlerim” de-
diğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kas-
tederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhatapla-
rımdır.
ì®í
Œ
129
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Hiç merak etmeyiniz. Yalnız duanızı almak için şimdi-
lik şiddetli ve suikast eseri olarak evvelce size yazdığım
gibi hastalığımı beyan ediyorum. Fakat kat’iyen telâş et-
meyiniz. Hadsiz şükür olsun ki, hem evradıma, hem va-
zife-i tashihe mani olmuyor. İnşaallah, büyük bir sevap
Emirdağ Lâhikası – ı | 309 |
talebe:
öğrenciler, tahsil görenler.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
âdet:
görenek, usul, alışkan-
lık.
ahir:
son.
aziz:
değerli.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
cihet:
yön, görüş açısı.
evrat:
virtler, okunması âdet
olan dinî dualar.
evvelce:
daha önce.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hizb-i Nur:
Risale-i Nur’un ta-
raftarlığı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kaide:
kural, esas, düstur.
kast:
hedef almak, niyet et-
mek.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
lâtife:
şaka, nükte, espri.
mahtumâne:
bir kitabı hat-
mettikten sonra verilen ziya-
fet.
mâni:
engel.
medrese:
yüksek mektep,
üniversite.
muhatap:
kendisine hitap olu-
nan, söz söylenilen kimse.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
Nur:
Risale-i Nur.
pehlivan:
yiğit, cesur, kahra-
man.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşı
hoşnutluk ve memnunluk
ifade etme, teşekkür.
1...,299,300,301,302,303,304,305,306,307,308 310,311,312,313,314,315,316,317,318,319,...1032
Powered by FlippingBook