Emirdağ Lâhikası - page 314

girmediği ve muavenetleri kendime kabul etmediğim
için, bu işteki maslahatı da bilemiyorum. İki Isparta’nın
kahramanlarına ve Hüsrev ve tahirî ve arkadaşlarına ve
nazif ve refiklerine bu meseleyi havale ediyorum. nurun
neşri için böyle çok büyük bir hayır ve sevaba mani ola-
mam. sizler ya bütün niyet ettiği miktarı, veyahut bir kıs-
mını, iki hisse ile, biri büyük Isparta’nın, biri küçük Ispar-
ta’nın makinelerine verilsin. onun istediği gibi, ya teber-
ru veya ileride başka muavenet edenler gibi bir mukabe-
le nev’inde, ya nurlardan veya başka bir istediği ne var-
sa vermek suretiyle o has kardeşimizi memnun edersi-
niz.
ì®í
Œ
134
œ
rumuzat-ı semaniyeyi yazdığım zaman hem çok ace-
le telif edilmiş; hem benim eski mahfuzatıma itimad ede-
rek, takribî iki mikyas yaptım. onunla, hem eski ulema-
nın hesaplarına binaen hurufat-ı kur’âniyenin i’caz cihe-
tinde esrarını yazdım. sonra, meşhur
Kamusü’l-Lügat
sahibi Mecedüddin-i Firuz Abâdî’nin,
el-Mikyas
namın-
daki tefsir-i meşhur u makbulünün hurufat ve kelimat-ı
kur’âniyeye dair beyanatına baktık, yüzde doksanı bizim
hesabımıza tevafuk etmiş. Yalnız, beş on yerinde
muhalefet gördük. sonra tahkikî bir hesap yaptım. Bi-
zimki doğru, onunki matbaaların sehvi olduğu tahakkuk
etti. Madem böyle azîm yekûnlardaki tevafuklarda küçük
azîm:
büyük.
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cihet:
yön, görüş açısı.
dair:
alakalı, ilgili.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
havale:
bir işi veya bir şeyi başka
birine bırakma, üstüne bırakma,
ısmarlama.
hisse:
pay, nasip.
hurufat:
harfler.
huruf-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın harf-
leri.
i’caz:
mucizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şeyi
yapmak.
itimat:
emniyet, güven.
kelimat-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın ke-
limeleri, sözleri.
| 314 | Emirdağ Lâhikası – ı
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahfuzat:
ezberlenmiş şey-
ler.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
mâni:
engel.
maslahat:
fayda, maksat.
mesele:
konu.
mikyas:
nispet, derece, ölçü.
muavenet:
yardım, yardım-
laşma.
muavenet:
yardım, yardım-
laşma.
muhalefet:
uygun olmama,
ayrılık; zıtlık.
mukabele:
karşılama, karşı
gelme.
nam:
ad, isim.
neşir:
herkese duyurma,
yayma, tamim.
nev:
türlü, çeşit.
niyet:
kalbin bir şeye karar
vermesi, bir işin ne için yapı-
lacağını bilmesi.
Nur:
Risale-i Nur.
refik:
arkadaş, yoldaş, yol ar-
kadaşı.
sehiv:
yanılma, hata.
suret:
takdir, hâl.
tahakkuk:
gerçekleşme, olma;
delil ile ispat edilme, kesin-
leşme.
tahkik:
inceleme, araştırma.
takrip:
aşağı yukarı söyleme,
tahmin etme.
teberru:
karşılıksız, isteyerek
verme, bağışlama, bağış.
tefsir-i meşhur:
meşhur tefsir,
çok duyulmuş, tanınmış tefsir.
telif:
eser yazma.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
yekûn:
toplam.
1...,304,305,306,307,308,309,310,311,312,313 315,316,317,318,319,320,321,322,323,324,...1032
Powered by FlippingBook