Emirdağ Lâhikası - page 472

okutup, beraber Medine-i Münevverede keşmirli gayet
meşhur bir âlim ve türkçe de güzel bilen zata teslim et-
miş. o zatın da çok takdir edip kat’î teminatla Hindistan
ulemasının merkezine göndereceğini ve Medine-i Mü-
nevvereye mahsus olan mecmualar da yetiştiğini ve sair
yerlere de gönderilen mecmualar selâmetle yetiştiğini
denizlili Hafız Mustafa’ya beraber arkadaş olup ve yolda
nurları okuyarak giden hem genç, hem nurcu iki Afyon-
lu hacı ve başka hacılar, bu müjdeli haberi bana getirdi-
ler ve hariçte risale-i nur’un ehemmiyetli revacını ve
makbuliyetini müjdelediler. Yalnız Camiü’l-ezhere gide-
cek üç mecmuadan
Zülfikar
burada kaldı, göndereme-
dik; ikisi gitmişler. Bunun hikmeti şudur ki:
Zülfikar
ilmî bir geniş derstir. Âlem-i İslâm’ın medrese-i
kübrası olan Camiü’l-ezhere ders suretiyle göndermek
münasip olmadığı gibi, hem orada kolera hastalığının is-
tilâsıyla, elbette
Zülfikar
, lâyık olduğu dikkat-i nazara bu
sırada alâkadarane mazhar olamayacaktı.
ì®í
Œ
213
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
nurun ehemmiyetli kahramanlarından
nur’un ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme-
ye götürüp gayet büyük bir Hindli âlim Ahmed Ali
alâkadarâne:
ilgilenerek, alâka
göstererek.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ezher
Üniversitenin adı.
dikkat-i nazar:
inceden inceye
düşünme ve bakma, bakış ince-
liği.
ehemmiyetli:
önemli.
evvelâ:
öncelikle.
gayet:
son derece.
hariç:
dış memleket, yaşanılan ül-
kenin dışındaki ülke.
| 472 | Emirdağ Lâhikası – ı
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep.
istilâ:
kaplama, yayılma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
makbuliyet:
makbullük, be-
ğenilmişlik, geçerlilik.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme, kavuşma; nail olmuş,
erişmiş, kavuşmuş.
mecmua:
“Risale-i Nur” parça-
larından her biri.
medine-i münevvere:
Nurlu
Medine şehri.
medrese-i kübra:
büyük
önemli medrese; üniversite.
mekke-i mükerreme:
ke-
remli, aziz, mukaddes Mekke
şehri.
münasip:
uygun.
Nur:
Risale-i Nur.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
revaç:
rağbet, kıymet, değer.
sair:
diğer, başka, öteki.
selâmet:
hayırlı son, iyi ve gü-
zel sonuç.
sıddık:
çok doğru, çok dürüst.
suret:
biçim, şekil, tarz.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
teminat:
güvence.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1...,462,463,464,465,466,467,468,469,470,471 473,474,475,476,477,478,479,480,481,482,...1032
Powered by FlippingBook