Emirdağ Lâhikası - page 48

etmiş olmakla, müddeiumumînin tecziyeleri hakkındaki
mütalâası, zikir ve tadat olunan delâile karşı gayr-i varit
görüldüğünden reddiyle, zan altına alındıkları ef’alden
beraatlerine; başka sebeple mevkuf değillerse tahliyeleri-
ne müttefikan karar verildi. 15. 6. 944.
Az
a
Az
a
Reis
AliRıza
(rahmetullâhialeyh)
DenizliAğırCezaMahkemesiittifaklaberaatlerine ka-
rarlarınıhükmüyleimzaediyorlar.
ì®í
Œ
6
œ
kENdi kENdimE Bir hasBihâLdir
[Bu hasbihâli Ankara makamatına işittirmeyi ıslahtan sonra
sizin tensibinize havale ederim.]
Hâkim, kendisi müddei olsa, elbette “kimden kime
şekva edeyim, ben dahi şaştım,” benim gibi bîçarelere
dedirtir.
evet, şimdiki vaziyetim hapisten çok ziyade sıkıntılıdır.
Bir günü bir ay haps-i münferit kadar beni sıkıyor. Bu
gurbet ve ihtiyarlık ve hastalık ve yoksulluk ve zaafiyetle,
kışın şiddeti içinde her şeyden men edildim. Bir çocukla
bir hastalıklı adamdan başka kimse ile görüşmem. zaten
ben, tam bir haps-i münferitte yirmi seneden beri azap
çekiyorum. Bu hâlden fazla bana tecrit ve tarassutlarıyla
aza:
üye.
azap:
eziyet, işkence.
beraat:
serbest kalma, suçsuz bu-
| 48 | Emirdağ Lâhikası – ı
lunma, aklanma.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
delâil:
deliller, bürhanlar, ispat
vasıtaları.
ef’al:
fiiller, işler.
gurbet:
gariplik, yabancılık.
hâkim:
yargıç.
haps-i münferit:
tek başına
olan hapis.
hasbihâl:
hâlleşme; görüşüp
konuşma, sohbet.
havale:
ısmarlama, bırakma.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
ittifak:
fikir birliği, söz birliği.
makamat:
makamlar.
men:
yasak etme, engelleme.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
müddei:
dava eden, davacı.
müddeiumumî:
savcı.
mütalâa:
kanaat, teklif.
müttefikan:
ittifak ederek,
hep beraber, birlikte.
ret:
reddetme, kabul etmeme.
reis:
başkan.
şekva:
şikayet.
tadat:
birer birer söyleme, tek
tek zikretme, sayıp dökme,
sayım.
tahliye:
salıverilme.
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
tecrit:
ayırma, bir tarafta
tutma, yalnız bırakma.
tecziye:
cezalandırma, ceza
verme.
tensip:
uygun görme, müna-
sip kılma, uygun bulma.
vaziyet:
durum.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük,
dermansızlık.
zan:
şüphe, tereddüt.
zikir:
bildirme, bildirilme.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1...,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47 49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,...1032
Powered by FlippingBook