Emirdağ Lâhikası - page 578

Œ
2 7 0
œ
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G rm
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Aziz,SıddıkKardeşlerimveNurunGençKahramanla-
rı!
Ev ve l â :
ruhucanımızla sizin Ankara gibi yerde hari-
ka bir tarzda hizmet-i nuriyenizi tebrik ediyoruz. Hakika-
ten ümidimizin fevkınde ehl-i maarif ve mektepliler kıs-
mında çok ehemmiyetli bir intibaha vesile oldunuz. Bir
senede Ankara gibi bir yerde bu hizmetiniz on senede an-
cak yapılacak. Az bir zamanda bu vazife-i imaniyeyi yap-
tığınıza kanaat edip kuvve-i maneviyeniz ehemmiyetsiz
hâdiselerle kırılmasın. Belki daha şiddetli çalışmanıza ve-
sile olsun. o gibi yerlerde dâhilden ve hariçten gelen yir-
mi kadar siyasî ve içtimaî cereyanların hodfüruşâne ve
garazkârâne çarpıştıkları bir zamanda kur’ân ve imana
hizmetiniz ve üniversitelilerin nurlara takdirkârâne sahip
çıkmaları, bütün nurcuları sevindirdiği gibi, ileride inşaal-
lah âlem-i İslâm’ı da sevindirecek. sizlerin az hizmetiniz-
de mükâfat çoktur.
Bazan askerlikte ağır şerait altında bir saat nöbet, bir
sene ibadet hükmünde olduğu gibi, sizler ve İstanbul
üniversiteli nurcuları dahi, az zamanda çok vazife gör-
dünüz. Mesainizin semeresi az da olsa kanaat ediniz.
Mücahede cephesinde bazı zayıfların geri çekilmesi
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
cereyan:
akım, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
dâhil:
içeri, iç.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i maarif:
ilim, irfan sahipleri,
bilgili ve kültürlü kişiler.
evvelâ:
öncelikle.
fevkinde:
üstünde.
garazkârâne:
garez ve düşman-
lığa kapılarak, garazkârlıkla, düş-
mancasına.
hâdise:
olay.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
hariç:
dışarıda.
harika:
olağanüstü.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sâle-i Nur için çalışma.
hodfüruşâne:
kendini beğendir-
meye çalışarak.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
içtimaî:
toplumla alâkalı, cemiyete
ait, sosyal.
iman:
inanç, itikat.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intibah:
uyanış.
kanaat:
elindeki ile yetinmek.
kuvve-i manevîye:
manevî
güç, moral.
mesai:
çalışma.
mücahede:
savaşma, müca-
dele.
mükâfat:
ödül.
Nur:
Risale-i Nur.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
ruhucan:
ruh ve can.
semere:
fayda, verim, kâr,
menfaat.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
şerait:
şartlar.
takdirkârâne:
takdir edene
yakışır şekilde, takdir ederek.
tarz:
biçim, şekil.
vazife:
görev.
vazife-i imaniye:
imanla ilgili
vazife, iman vazifesi.
vesile:
bahane, sebep.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
| 578 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,568,569,570,571,572,573,574,575,576,577 579,580,581,582,583,584,585,586,587,588,...1032
Powered by FlippingBook