Emirdağ Lâhikası - page 587

Œ
2 7 6
œ
Ev vel â:
Hadsiz şükrolsun ki, şimdi Ankara içinde kü-
çük bir Medrese-i nuriye manasında, küçük said’ler ve
nurun fedakârları her gece birisi bir mecmuayı okur, öte-
kiler ders alır gibi dinliyorlar. Bazı vakit konferans zama-
nında bazı mühim adamlar da iştirak ediyorlar. Bu defa
Afyon gazetecisinin iftirası münasebetiyle Başvekile ve
dâhiliye Vekâletine ve nur talebelerine bazı mebuslar
söylemiş: Adnan Menderes ile dâhiliye Vekili pek dostâ-
ne mukabele edip haber göndermişler ki, “Hiç merak et-
mesin ve me’yus olmasın.”
Ve Afyon’daki gazeteci de, “Ben emirdağ’ına gelece-
ğim ve üstada iki dileğim var; bunları rica edeceğim ve
özür dileyeceğim” demiş. Ve bizim aleyhimizde neşredi-
len o gazetelerden, talebelerim yüz altmış adedini alarak
imhâ etmişlerdir.
daha fazla yazacaktım. rahatsızlığım dolayısıyla yaza-
madım ve vakit de dar olduğundan kısa kesiyorum. Umu-
munuza selâm.
ì®í
Œ
2 7 7
œ
Hakikaten eflâni ve safranbolu, aynen Isparta’nın
kahramanları gibi nurlara mütemadiyen çalışıyorlar.
Hatta bu defa rehberlerin bir kısmında münacat yoktu.
eflâni az bir zamanda yetmiş adet eski harfle münacatı
Emirdağ Lâhikası – ıı | 587 |
umum:
bütün, herkes.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî.
vekâlet:
nezaret, bakanlık.
başvekil:
başbakan.
dâhil:
içeri, iç.
defa:
kere, kez, yol.
dostâne:
dostlukla, dostça.
evvelâ:
öncelikle.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
imha:
ortadan kaldırma, mah-
vetme.
iştirak:
katılma, ortak olma.
mana:
anlam.
mebus:
milletvekili.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
merak:
endişe.
mukabele:
karşılık.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münacat:
Allah’a dua etme,
yalvarma, Onun manevî huzu-
runda tazarru ve niyazda bu-
lunma.
münasebet:
ilgi, ilişki, müna-
sebet.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
neşir:
yayım, yayın.
Nur:
Risale-i Nur.
özür:
bir kusur veya suçun
hoş görülmesini gerektiren se-
bep, elde olmadan yapılan bir
suçun bağışlanması için ileri
sürülen bahane.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
şükür:
teşekkür.
talebe:
öğrenci.
1...,577,578,579,580,581,582,583,584,585,586 588,589,590,591,592,593,594,595,596,597,...1032
Powered by FlippingBook