Emirdağ Lâhikası - page 572

Œ
2 6 8
œ
mahkEmE-i kÜBraYa ŞEkVa VE mÜdaFaaTıN
Bir haŞiYEsi OLaN ParÇaNıN hÜLâsasıdır
size bu defa Mahkeme-i temyize gönderdiğimiz –avu-
katın temyiz Mahkemesine gönderdiği– istidanın sureti-
dir. Ve dehşetli kararnâmeye karşı, hülâsası sizin tarafı-
nızdan bu meâlde, müsadere kararnâmesine mukabil,
dindar mebuslara dersiniz:
Bu tarzda müsadere ne derece kanuna muhalif ve de-
mokrat hükûmetini tanımamak ve Adliye Bakanının ver-
diği emri ne derece dinlemediklerini ve ehemmiyet ver-
mediklerini gösteriyor. Ve adliye adaleti haricinde dehşetli
bir garaz hükmediyor. kitaplarımızın ellerindeki tamamı-
nı, binler kelimeden bir iki kelimeyi suç mevzuu baha-
nesiyle vermek istemediklerini ve bu suretle nurların
neşrine mâni olmak istediklerini ve suç diye gösterdikleri
noktalarda bizim tarafımızdan müdafaâtımızda onların
seksen bir hatalarını Hata-savab Cedvelinde ispat edil-
mekle açık garazkârlıklarının gösterildiğini; hem elyevm
yasak olmayan yüz binler tefsirlerde yazılı bulunan teset-
tür ve irsiyet hakkındaki iki ayetin birkaç satırlık tefsiri yü-
zünden dünyada hiçbir kanunun müsaade etmediği acip
bir zulüm ile, dört yüz sahifelik
Zülfikar
mecmuasını mü-
sadere edip bize vermemek suretiyle bir zulüm irtikâb et-
tiklerini; hem Afyon’da iki sene ellerinde kalan bütün ri-
sale-i nur’un parçaları, daha evvelden hem denizli, hem
Ankara, hem Isparta mahkemelerinde beraat ettirilip
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
bahane:
vesile, sebep.
beraat:
serbest kalma, suçsuz bu-
lunma, aklanma.
defa:
kere, kez, yol.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dindar:
dinin emirlerini yerine ge-
tiren.
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet.
elyevm:
bugün, bugünkü günde,
hâlâ, henüz, şimdi, şu anda, şim-
diki zamanda.
evvel:
önce.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca niyet,
kin.
garazkâr:
haset eden, kin güden.
hariç:
dışında.
haşiye:
dipnot.
hükmetme:
hakim olma, işleme.
hülâsa:
kısaca, özet.
| 572 | Emirdağ Lâhikası – ıı
irsiyet:
soydan gelen, soyaçe-
kim, veraset.
irtikap:
işleme, yapma.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
istida:
resmî makamlara bir
işin yapılmasını istemek mak-
sadıyla yazılan yazı, dilekçe.
kararname:
verilen kararı bil-
dirilen yazı.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme, öldükten sonra bü-
tün insanların diriltilerek Allah
huzurunda hesaba çekileceği
mahkeme.
mahkeme-i temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
larının yolunda verilip verilme-
diğini tetkik etmekle görevli
makam, yargıtay.
mâni:
engel, mania, set.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mebus:
milletvekili.
mevzu:
konu.
muhalif:
zıt, aykırı.
mukabil:
karşılık.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
neşir:
yayım, yayın.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahife:
sayfa.
suret:
biçim, şekil, tarz.
suret:
nüsha, kopya.
şekva:
şikayet.
tarz:
biçim, şekil.
tefsir:
Yorum, şerh.
tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan kısım-
ların örtülmesi.
zulüm:
haksızlık, eziyet, iş-
kence.
1...,562,563,564,565,566,567,568,569,570,571 573,574,575,576,577,578,579,580,581,582,...1032
Powered by FlippingBook