Emirdağ Lâhikası - page 84

dinsiz olsa, çoluk çocuğuna hiçbir cihetle temellük edil-
mez, hukukuna müdahale edilmez. Çünkü, o masumlar,
İslâmiyet rabıtasıyla dinsiz pederine değil, belki İslâmi-
yet’le ve cemaat-i İslâmiye ile bağlıdır. Fakat, kâfirin ço-
cukları, gerçi ehl-i necattırlar, fakat hukukta, hayatta pe-
derlerine tâbî ve alâkadar olmasından, cihad darbesinde
o masumlar memlûk ve esir olabilirler.
Umum kardeşlerime birer birer selâm ve kârı binler
olan leyle-i Miracınızı tebrik ederim. Merhum Hacı İbra-
him’in, re’fet Bey gibi müteallıkatlarına benim tarafım-
dan taziye edip, deyiniz ki: “o merhum, risale-i nur ta-
lebeleri dairesi içindedir, daima onlara olan dualara maz-
hardır. Biz de hususî ona dua ederiz.”
SaidNursî
ì®í
Œ
19
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
sua l
:
“tevafukla bu keramet nasıl kat’î sabit oluyor?”
diye kardeşlerimizden birisinin sualine küçük cevaptır.
El cevap:
Bir şeyde tevafuk olsa, küçük bir emare
olur ki, onda bir kast var, bir irade var, rastgele bir tesa-
düf değil. Ve bilhassa, tevafuk birkaç cihette olsa, o
emare tam kuvvetleşir. Ve bilhassa, yüz ihtimal içinde iki
şeye mahsus ve o iki şey birbiriyle tam münasebettar ol-
sa, o tevafuktan gelen işaret sarih bir delâlet hükmüne
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bilhassa:
özellikle.
cemaat-i islâmiye:
İslâm cemaati,
İslâm topluluğu, Müslümanlar.
cihad:
düşmanla savaşma, Allah
yolunda malla ve canla düşmana
karşı savaşmak.
cihet:
yön, sebep, vesile.
darbe:
vuruş, vurma, çarpma.
delâlet:
delil olma, gösterme; ala-
met, işaret.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
esir:
tutsak.
gerçi:
her ne kadar...
hükmüne:
yerine, değerine.
hususî:
özel.
ihtimal:
olabilirlik.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için olan
iktidar, güç.
kafir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkar
eden, dinsiz.
kast:
niyet, düşünce.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
keramet:
ermişçesine yapılan iş,
| 84 | Emirdağ Lâhikası – ı
hareket veya söylenen söz, fi-
kir.
Leyle-i miraç:
Miraç Gecesi,
Hz. Muhammed’in Miraca çık-
tığı gece, Recep ayının 27. ge-
cesi.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme.
memlûk:
birinin malı veya
mülkü olan.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
müdahale:
karışma.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
müteallikat:
yakın kimseler,
akraba.
peder:
baba.
rabıta:
münasebet, alâka, bağ.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sabit:
durağan, değişmeyen;
ispatlanmış.
sarih:
açık, aşikâr.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sual:
soru.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
talebe:
istekli, öğrenici.
taziye:
baş sağlığı dileme, ya-
kını ölen kimseyi teselli etme.
temellük:
sahiplenme, ken-
dine mâl etme.
tesadüf:
rastlantı.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
umum:
bütün, herkes.
1...,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83 85,86,87,88,89,90,91,92,93,94,...1032
Powered by FlippingBook