küçük Ali,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          hizmetinde muvaffakıyetleriyle
        
        
          tam makbul oldukları tahakkuk etmiş; bu iki cereyan,
        
        
          baştaki iki göz gibi olmalı. tam bir tesanüt lâzım ki, bu
        
        
          ağır defineye omuzları dayanabilsin.
        
        
          Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederiz.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          148
        
        
          ·
        
        
          sava Medrese-i nuriyenin kıymettar bir talebesi Ma-
        
        
          rangoz Ahmed’in güzel ve halis manzumesi, bizi mem-
        
        
          nun edip, lâhikaya girdi. Hususan
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un san-
        
        
          dalyesinden, masumları inmedikleri ve “o nurlu sandal-
        
        
          yede oturan, yangınlar, tuğyanlardan kurtulur” diye söz-
        
        
          leri, güya tam Medresetüzzehra’nın hakikî bir talebesi,
        
        
          istikbalden zamanımıza gelmiş, bize teselli veriyor ve
        
        
          masum talebelerin çoğalmasını müjde veriyor.
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un telifi başında başkâtip Şamlı Hafız
        
        
          tevfik’in haremi merhume zehra, ben Barla’da iken,
        
        
          Şamlı Hafız
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’u yazmasına çalışmak için o
        
        
          merhume, Hafız’ın bedeline belinde odun taşımakla
        
        
          odun getiriyordu ve Hafız’ın işlerini görüyordu; tâ nurla-
        
        
          rı yazsın. Biz de o merhumeyi o iyiliğine mukabil,
        
        
          Risa-
        
        
          le-i Nur
        
        
          ’un vefat etmiş has talebeleri içinde o vakitten be-
        
        
          ri duamızda şerik ediyoruz; hem, dua edeceğiz.
        
        
          ì@í
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 341 |
          
        
        
          
            tahakkuk:
          
        
        
          gerçekleşme, olma;
        
        
          delil ile ispat edilme, kesinleşme.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            telif:
          
        
        
          eser yazma.
        
        
          
            tesanüt:
          
        
        
          dayanışma, birbirine da-
        
        
          yanma ve destek olma.
        
        
          
            teselli:
          
        
        
          avutma, acısını dindirme.
        
        
          
            tuğyan:
          
        
        
          azma, azgınlık, hiddet-
        
        
          lenme.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            vefat:
          
        
        
          ölme.
        
        
          
            bedel:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            cereyan:
          
        
        
          akım, fikir, sanat ve-
        
        
          ya siyaset hareketi.
        
        
          
            define:
          
        
        
          kıymet ve değeri
        
        
          yüksek olan şey, hazine.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            güya:
          
        
        
          sanki.
        
        
          
            hakikî:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            halis:
          
        
        
          samimî, her amelini
        
        
          yalnız Allah rızası için işleyen.
        
        
          
            harem:
          
        
        
          kadın eş.
        
        
          
            hususan:
          
        
        
          bilhassa, özellikle.
        
        
          
            istikbal:
          
        
        
          gelecek.
        
        
          
            kâtip:
          
        
        
          yazıcı.
        
        
          
            kıymettar:
          
        
        
          kıymetli, değerli.
        
        
          
            makbul:
          
        
        
          kabul edilmiş, ge-
        
        
          çerli.
        
        
          
            manzume:
          
        
        
          vezinli, kafiyeli
        
        
          söz, şiir, eser.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız,
        
        
          saf, temiz.
        
        
          
            medrese-i nuriye:
          
        
        
          nur med-
        
        
          resesi; Risale-i Nur’ların okun-
        
        
          duğu yerler.
        
        
          
            medresetüzzehra:
          
        
        
          Bediüzza-
        
        
          man’ın doğuda (Van) yapıl-
        
        
          masını idarecilere teklif ettiği,
        
        
          fen ilimleriyle din ilimlerinin
        
        
          birlikte okutulmasını düşün-
        
        
          düğü üniversite.
        
        
          
            merhume:
          
        
        
          vefat etmiş, rah-
        
        
          mete kavuşmuş kadın.
        
        
          
            mukabil:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            muvaffakıyet:
          
        
        
          başarma, ba-
        
        
          şarılı olma.
        
        
          
            nurlu:
          
        
        
          ışıklı, parıltılı.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            şerik:
          
        
        
          ortak.