Emniyetin sıkı tedbirler aldığı Bediüzzaman Hazretlerinin ve talebelerinin takip edildiği 1934 ve
        
        
          1935’li yıllarda birgün Asım Bey evinde arkadaşlarıyla risaleleri okurken polisler baskın yapar ve evin-
        
        
          de bazı risaleleri bulur. Bu hadise üzerine Asım Bey Isparta’ya götürülür ve sorguya alınır. Asım Bey
        
        
          hakimin sorgusu esnasında sorulara doğru cevap verse Üstadına zarar gelebileceğini, yalan söylese
        
        
          kırk yıllık askerlik hizmetinin şerefine yakışmayacağını düşünerek, “Yâ Rabbi, canımı al” diye dua eder
        
        
          ve oracıkta vefat eder. Kırk yıllık meslek hayatı boyunca elini kara ve kirli işlere bulaştırmayan Asım
        
        
          Bey, Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle “istikamet şehidi” olur. Asım Beyin Cenazesi eşi Nigâr Hanım
        
        
          tarafından yıkanır ve korkudan ancak yedi sekiz kişinin katıldığı cenaze namazından sonra Isparta’nın
        
        
          Alaaddin mezarlığına defnedilir.
        
        
          
            - B -
          
        
        
          
            BaBaCan mEhmEt aLi:
          
        
        
          Mesleği terzilik olduğu için “terzi” lakabıyla anılan Babacan Mehmet Ali,
        
        
          1901 senesinde Isparta’da doğdu. 1934 senesinde Bediüzzaman Hazretleri Isparta Hapishanesinde iken
        
        
          bir gün pencereden kendisine selâm vermiş ve tanışmaları o şekilde olmuştur. Sonraki yıllarda Bedi-
        
        
          üzzaman Hazretleriyle birkaç kere seyahat etmiştir. Bu seyahatlerinden birinde l950’lerden sonra Be-
        
        
          diüzzaman Hazretlerini Eskişehir Yıldız Otelinden alarak Isparta’ya getirmiş, diğerinde ise Bediüzzaman
        
        
          Hazretleri l952 başlarında İstanbul’da açılan Gençlik Rehberi mahkemesi için İstanbul’a giderken ona
        
        
          refakat etmiştir.
        
        
          Üstat Hazretleri risalelerde Babacan Mehmet Ali’den övgüyle bahsederek Binbaşı Asım Beyin vefa-
        
        
          tından sonra onun sisteminde ve onun varisi olarak yardımlarına koştuğunu belirtmektedir.
        
        
          Barla Lahikası’nda risaleleri tanımaktan ve okumaktan kendisinde hasıl olan şevk ve süruru anla-
        
        
          tan bir maktubu bulunmaktadır.
        
        
          
            BaRLaLı haCı BEKiR (BEKiR diKmEn):
          
        
        
          Risalelerde pekçok yerde kendisinden Bekir Bey, Bekir
        
        
          Efendi olarak bahsedilen Barlalı Hacı Bekir’in asıl ismi Bekir Dikmen’dir. Barlalı bir tüccar olan Bekir Dik-
        
        
          men 1898 senesinde Barla’da doğmuş, 1954 senesinde İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı Edirnekapı
        
        
          Şehitliğindedir.
        
        
          Bekir Bey Bediüzzaman Hazretlerinin talimatı üzerine Haşir Risalesini (Onuncu Söz) matbaada bas-
        
        
          tırarak risalelerin ilk defa matbaada bastırılmasına vesile olmuştur.
        
        
          Hizmette kusur eden Nur Talebelerinin yedikleri şefkat tokatlarının zikredildiği Onuncu Lem’ada Be-
        
        
          kir Beyin yediği bir şefkat tokadından da bahsedilir. Bediüzzaman Hazretleri Bekir Beye yeni harfler
        
        
          çıkmadan önce matbaada basılması için Yirmi Beşinci Sözü gönderir. Matbaa fiyatının daha sonra gön-
        
        
          derileceği söylenmesine rağmen fiyatın yüksek oluşu, Bediüzzaman’ın fakr-ı halinden dolayı bu fiyatı
        
        
          ödeyemeyeceği, kendisi bu fiyatı ödese Bediüzzaman’ın buna razı olmayacağı gibi düşüncelerle Bekir
        
        
          Bey risaleyi bastırmaz. Daha sonra harf inkilâbı olur ve risalenin basılmasının gecikmesinden dolayı
        
        
          Kur’ân hizmetine mühim bir zarar olur. Bekir Beyin bu hatasından iki ay sonra bastırılmayan risalenin
        
        
          fiyatının yaklaşık iki katı parası çalınır. Bu durumun bir “şefkat tokadı” olduğunu belirten Bediüzzaman
        
        
          Hazretleri çalınan parasının sadaka hükmüne geçtiğini belirterek Bekir Beyi teselli eder.
        
        
          
            BEdiüZZaman said nuRsÎ:
          
        
        
          Yüzyılımızın yetiştirdiği önde gelen İslâm mütefekkirlerinden biridir.
        
        
          1878’de Bitlis’in Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart 1960’da
        
        
          Şanlıurfa’da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Keskin zekâsı, harikulâde hafızası ve üstün kabiliyetleriyle
        
        
          çok küçük yaşlardan itibaren dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursî, normal şartlar altında yıllar süren
        
        
          klâsik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır. Gençlik yıllarını alabildiğine
        
        
          hareketli bir tahsil hayatı ile değerlendirmiş; ilimdeki üstünlüğünü, devrinin ulemasıyla çeşitli zeminlerde
        
        
          yaptığı münazaralarda fiilen ispatlamıştır. Bu meziyetleriyle ilim çevresine kendisini kabul ettirerek,
        
        
          “Bediüzzaman” yani “çağın eşsiz güzelliği” lakabı ile anılmaya başlamıştır. Said Nursî medrese eğitimiyle
        
        
          dinî ilimlerde kazandığı ihtisası, çeşitli fenlerde yaptığı tetkiklerle tamamlamış; bu arada
        
        
          
            Kastamonu LâhiKası | 399 |
          
        
        
          
            Ş
          
        
        
          
            ahıs
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            ilgileri