vakitten iki üç saat evvel, üç kerametli risalelerin kuman-
        
        
          dasında bütün risaleler, kendilerini ellere vermemek için
        
        
          ortada görünmediler. Bütün iki saat o taharri neticesin-
        
        
          de, Ankara’dan gelen bir ramazan tebrikiyle, bir rama-
        
        
          zaniye risalesini elde ettiler. Mütalâadan sonra iade et-
        
        
          mek vaadiyle aldılar. Bütün bu hâlât yüksekte duran
        
        
          Mu’cizatlı kur’ân-ı Azîmüşşan ile beraber, i’cazlı
        
        
          Hizb-i
        
        
          Kur’ânî’
        
        
          nin nüshaları ve
        
        
          Hizb-i Nurî’
        
        
          nin risaleleri, bu ha-
        
        
          rika vaziyeti gösterdiler. Cenab-ı Hakka, onların hurufa-
        
        
          tı adedince ve şehr-i ramazanın dakikalarının aşireleri sa-
        
        
          yısınca hamdüsena ediyoruz.
        
        
          
            (1)
          
        
        
          m
        
        
          ?BÉ n
        
        
          M u
        
        
          ? o
        
        
          c '
        
        
          ¤n
        
        
          Y ! o
        
        
          ór
        
        
          ª n
        
        
          ër
        
        
          dn
        
        
          G
        
        
          Hem hastalıktan gelen teessür ve Atıf hâdisesiyle kal-
        
        
          bime gelen teellüm ve onlara acımak ve Isparta’ya sirâ-
        
        
          yet etmek endişesinden neş’et eden sıkıntı ve bu müba-
        
        
          rek şehirde
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un
        
        
          
            (2)
          
        
        
          r
        
        
          än
        
        
          Q s
        
        
          ƒn
        
        
          æn
        
        
          J G v
        
        
          ô°p
        
        
          S
        
        
          perdesi altına
        
        
          girmesi; ve üçüncü günde, o iki taharriden sonra, akşa-
        
        
          ma kadar gelen ve gidenler mütemadiyen tarassud edil-
        
        
          mesi ve emin’in hanesinde birşey bulunmadan taharri
        
        
          edilmesi cihetiyle, ziyade muztarip ve müteellim iken,
        
        
          Cenab-ı erhamürrâhimînin rahmetiyle, şimdiye kadar
        
        
          devam eden inayet-i İlâhiye himayeti ve rıza, teslim, te-
        
        
          vekkül ve ihlâsın verdikleri teselli, bütün o müz’iç şeyleri
        
        
          akim bıraktı. kemal-i ferah ve istirahatle, “
        
        
          Görelim Mev-
        
        
          lâ neyler, neylerse güzel eyler
        
        
          ” deyip, kemal-i teslimiyet-
        
        
          le müsterih olduk. siz de öyle olunuz, fütur getirmeyiniz.
        
        
          
            akim:
          
        
        
          neticesiz, sonu yok, başarı-
        
        
          sız.
        
        
          
            aşire:
          
        
        
          dakikanın onuncu kuvveti,
        
        
          60 üzeri 10.
        
        
          
            Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
          
        
        
          inayet
        
        
          ve rahmet, yardım ve lütuf sahip-
        
        
          lerinin en merhametlisi olan, şe-
        
        
          ref ve azamet sahibi olan yüce
        
        
          Allah (c.c.).
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            elhamdülillâhi alâ külli hâl:
          
        
        
          her
        
        
          hâl ve durumda Allah’a hamd ol-
        
        
          sun, şükrolsun.
        
        
          
            endişe:
          
        
        
          kaygı.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            ferah:
          
        
        
          gönül açıklığı, sevinç, se-
        
        
          vinme.
        
        
          
            fütur:
          
        
        
          zayıflık, gevşeklik, usanç.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hâlât:
          
        
        
          hâller, durumlar, tavırlar.
        
        
          
            hamd:
          
        
        
          Allah’a karşı şükran ve
        
        
          memnuniyetini onu överek bil-
        
        
          dirme.
        
        
          
            hane:
          
        
        
          ev.
        
        
          
            hârika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            himayet:
          
        
        
          koruma, esirgeme.
        
        
          
            hizb-i Kur’ânî:
          
        
        
          Kur’ân ayetlerin-
        
        
          den bir kısmının bir araya getiril-
        
        
          miş hâli.
        
        
          
            hizb-i nurî:
          
        
        
          Risale-i Nur’a ait
        
        
          hizip adında bir duâ.
        
        
          
            hurufat:
          
        
        
          harfler.
        
        
          
            iade:
          
        
        
          geri verme.
        
        
          
            i’caz:
          
        
        
          mu’cizelik, insanların ben-
        
        
          zerini yapmaktan âciz kaldıkları
        
        
          şeyi yapmak.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli başka
        
        
          bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
        
        
          lah rızası için yapma.
        
        
          
            inayet-i ilahiye:
          
        
        
          Allah’ın yardımı.
        
        
          
            istirahat:
          
        
        
          dinlenme, rahatlama.
        
        
          
            kemal-i ferah:
          
        
        
          mükemmel bir fe-
        
        
          rahlık.
        
        
          
            kemal-i teslimiyet:
          
        
        
          tam bir tes-
        
        
          lim oluş, boyun eğiş.
        
        
          
            keramet:
          
        
        
          ermişçesine yapılan iş,
        
        
          hareket veya söylenen söz, fikir.
        
        
          
            kumanda:
          
        
        
          komuta.
        
        
          
            Kur’ân-ı azîmüşşan:
          
        
        
          şan ve şere-
        
        
          fi yüce olan Kur’ân.
        
        
          
            mevlâ:
          
        
        
          Allah.
        
        
          
            mu’cizat:
          
        
        
          mu’cizeler, Allah tara-
        
        
          fından verilip, yalnız peygamber-
        
        
          lerin gösterebilecekleri büyük
        
        
          harika işler.
        
        
          
            muztarip:
          
        
        
          ıztırap çeken, sıkıntılı
        
        
          olan.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            müsterih:
          
        
        
          bütün kaygılardan
        
        
          kurtulup gönlü rahata kavuşan,
        
        
          içi rahat, kaygısız.
        
        
          
            mütalâa:
          
        
        
          bir şeyi etraflıca düşün-
        
        
          me, dikkatli okuma.
        
        
          
            müteellim:
          
        
        
          elemli, kederli, hü-
        
        
          zünlü, içi sızlayan.
        
        
          
            mütemadiyen:
          
        
        
          sürekli olarak,
        
        
          devamlı.
        
        
          
            müz’iç:
          
        
        
          rahatsız eden, sıkıntı
        
        
          veren.
        
        
          
            neş’et:
          
        
        
          meydana gelme, oluş-
        
        
          ma, çıkma.
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan
        
        
          suretlerin her biri.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          şefkat, merhamet,
        
        
          bağışlama ve esirgeyicilik.
        
        
          
            rıza-i teslim:
          
        
        
          tam razı olarak
        
        
          teslimiyet içinde olma.
        
        
          
            sena:
          
        
        
          methetme, övme.
        
        
          
            sirayet:
          
        
        
          birinden diğerine
        
        
          geçme, bulaşma.
        
        
          
            şehr-i ramazan:
          
        
        
          Ramazan
        
        
          ayı, oruç ayı.
        
        
          
            taharri:
          
        
        
          arama, araştırma.
        
        
          
            tarassut:
          
        
        
          gözetme, göz altın-
        
        
          da tutma.
        
        
          
            teellüm:
          
        
        
          elemlenme, tasalan-
        
        
          ma, dertlenme, üzüntü duy-
        
        
          ma.
        
        
          
            teessür:
          
        
        
          kederlenme, üzül-
        
        
          me, acı duyma.
        
        
          
            teselli:
          
        
        
          avutma, acısını dindir-
        
        
          me.
        
        
          
            tevekkül:
          
        
        
          bir işi gerçekleş-
        
        
          mesi için gereken çalışmayı
        
        
          ve çabayı gösterip sebeplere
        
        
          başvurduktan sonra işi Al-
        
        
          lah’a bırakma.
        
        
          
            vaat:
          
        
        
          söz verme, aht.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla, fazlasıyla.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Her hâlükârda Allah’a hamd olsun. (Feyzü’l-Kadir, 1:3068, hadis no: 662.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Gizli olarak parlar.
        
        
          
            | 390 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası