Lem'alar - page 503

gayet rikkatli ve hazin ve bir cihette karanlıklı bir hâlet
bana geldi. gördüm ki, ben ihtiyarlandım, gündüz de ih-
tiyarlanmış, sene de ihtiyarlanmış, dünya da ihtiyarlan-
mış. Bu ihtiyarlıklar içinde dünyadan firak ve sevdiklerim-
den iftirak zamanı yakınlaştığından, ihtiyarlık beni ziyade
sarstı.
Birden, rahmet-i İlâhiye öyle bir surette inkişaf etti ki,
o rikkatli hüzün ve firakı, kuvvetli bir rica ve parlak bir te-
selli nuruna çevirdi.
evet, ey benim gibi ihtiyarlar!
kur’ân-ı Hakîm’de yüz yerde “er-rahmanü’r-rahîm”
sıfatlarıyla kendini bizlere takdim eden ve daima zeminin
yüzünde merhamet isteyen zîhayatların imdadına rahme-
tini gönderen ve gayptan her sene baharı hadsiz nimet
ve hediyeleriyle doldurup rızka muhtaç bizlere yetiştiren
ve zaaf ve acz derecesi nispetinde rahmetinin cilvesini zi-
yade gösteren bir Hâlık-ı rahîm’imizin rahmeti, bu ihti-
yarlığımızda en büyük bir rica ve en kuvvetli bir ziyadır.
Bu rahmeti bulmak, iman ile o rahman’a intisap etmek
ve feraizi kılmakla ona itaat etmektir.
ÜÇÜNCÜRİCA
Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sa-
bahıyla uyandığım vakit kendime baktım, vücudum kabir
tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. niyazi-i Mısrî’nin
Günde bir taşı binayı ömrümün düştü yere,
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber
Lem’aLar | 503 |
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
rahmet:
acıma, merhamet etme,
şefkat gösterme.
rahmet-i İlâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti.
rica:
istek, arzu, ümit.
rikkat:
acıma, müteessir olma
hasleti.
rızık:
Allah tarafından her canlı için
ayrılmış ve takdir edilmiş olan ni-
met.
sıfât:
vasıf.
suret:
biçim, tarz.
takdim:
sunma.
teselli:
avunma.
viran:
yıkık, harap.
zaaf:
zayıflık, âcizlik.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziya:
ışık, nur.
ziyade:
fazlasıyla.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
bîhaber:
habersiz.
bina-i ömür:
ömür binası.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görünme, yan-
sıma.
er-rahmanü’r-rahîm:
Cenab-
ı Hakkın yarattıklarını şefka-
tiyle beslemesi, koruması ve
merhamet etmesi vasfı.
feraiz:
farzlar.
firak:
ayrılık.
gafil:
gaflette bulunan.
gayet:
son derece.
gayp:
his ve aklın ötesinde ka-
lan, insan tarafından kavrana-
mayan.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâlet:
hâl, keyfiyet.
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz merha-
met ve şefkat sahibi yaratıcı,
Allah.
hazin:
hüzün veren, acıklı.
hüzün:
keder, tasa.
iftirak:
ayrılma, hicran.
iman:
inanma, itikat.
imdat:
yardım.
inkişaf:
açılma, görülme.
intisap:
bağlanma.
itaat:
boyun eğme, uyma.
kabir:
mezar.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
merhamet:
acımak, şefkat
göstermek.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
nimet:
lütuf, ihsan.
nispet:
ölçü.
nur:
aydınlık, ışık.
rahman:
rahmeti bütün her-
kese yayılan ve bütün yaratıl-
mışların rızıklarını ve geçim şe-
killerini içine alan rahmetin
sahibi Allah.
1...,493,494,495,496,497,498,499,500,501,502 504,505,506,507,508,509,510,511,512,513,...1406
Powered by FlippingBook