Mektubat - page 692

sonra gelen sure-i Yusuf, ra’d, İbrahim, Hicr, nahl
surelerindeki lâfz-ı Celâl adedi, o nısfın nısfıdır.
sonra sure-i İsra, kehf, Meryem, taha, enbiya, Hac,
(HaşİYe)
o nısfın nısfının nısfıdır. sonra gelen beşer beşer,
takriben o nispetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var.
öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Me-
selâ bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir
kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.
sonra, sure-i zuhruf’tan başlayan beş sure; o nısıf,
nısf-ı nısfın nısfına iniyor. sure-i necm’den başlayan
beş; o nısf-ı nısıf, nısf-ı nısfın nısfıdır; fakat, takribîdir.
küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede za-
rar vermez. sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin,
yalnız üçer adet lâfz-ı Celâli var.
İşte bu vaziyet gösteriyor ki, lâfz-ı Celâlin adedine te-
sadüf karışmamış; bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin
edilmiş.
Lâfzullahın Üçüncü Nüktesi:
sahifeler nispeti-
ne bakar. Şöyle ki:
Bir sahifede olan lâfz-ı Celâl adedi, o sahifenin sağ
yüzü ve o yüze karşıki sahifeye ve bazen soldaki karşıki
sahife ve karşının arka yüzüne bakar. Ben kendi nüsha-i
kur’âniyemde bu tevafuku tetkik ettim, ekseriyetle gayet
HaşİYe:
Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin ha-
beri olmadan, şuradaki altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki, ga-
ipten, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş, tâ bu nısfiyet sırr-ı mü-
himmi kaybolmasın.
adet:
sayı.
beşer:
insanlık.
ekseriyet:
çoğunluk.
gaip:
gizli görünmeyen âlem.
gayet:
son derece, çok.
hariç:
dışında.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
gizli, İlâhî gaye ve fayda.
ihtiyar:
tercih, irade.
inkişaf etmek:
açılmak, keşfo-
lunmak.
intizam:
düzgünlük, tertipli
olma.
kısım:
parça, bölüm.
küsurat:
küsurlar, fazlalıklar.
Lâfz-ı Celâl:
Celâl lâfzı, Allah
kelimesi.
lâfzullah:
Allah lâfzı.
makamat-ı hitabiye:
hita-
bette bulunma makamları.
makam-ı hitabî:
hitap etme
makamı.
meselâ:
misal olarak.
nısıf:
yarı.
nısf-ı nısıf:
yarının yarısı, yani
dörtte bir.
nısf-ı nısfın nısfı:
dörtte birin
yarısı, yani sekizde bir
nısf-ı nısfın nısf-ı nısfı:
dört-
te bir dörtte biri, yani on altı-
da bir.
nısfiyet:
yarımlık.
nispet:
münasebet, oran, öl-
çü.
nükte:
ince manalı söz.
nüsha-i kur’âniye:
Kur’ân-ı
Kerîm nüshası.
sahife:
sayfa.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve
ince yanı.
sırr-ı mühim:
önemli sır,
önemli hakikat.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
takriben:
yaklaşık.
takribî:
yaklaşık olarak.
taksimat:
taksimler, bölüm-
ler.
tayin:
belirlenme.
tesadüf:
rastlantı.
tetkik etmek:
incelemek.
tevafuk:
uygunluk, denk gel-
me.
vaziyet:
durum.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 692 | Mektubat
1...,682,683,684,685,686,687,688,689,690,691 693,694,695,696,697,698,699,700,701,702,...1086
Powered by FlippingBook