Mektubat - page 688

kelâmullah olduğunu, iman-ı tahkikîleri göstermişler.
demek, her biri ayrı ayrı bir tarzda bir vech-i i’cazını gör-
müşler.
evet, ehl-i marifet bir velînin fehmettiği i’caz ile, ehl-i
aşk bir velînin müşahede ettiği cemal-i i’caz bir olmadığı
gibi, muhtelif meşaribe göre cemal-i i’cazın cilveleri de-
ğişir. Bir ilm-i usulüddin allâmesinin ve bir imamının gör-
düğü vech-i i’caz ile füruat-ı şeriattaki bir müçtehidin
gördüğü vech-i i’caz bir değil ve hakeza... Bunların tafsi-
len ayrı ayrı vücuh-i i’cazını göstermek elimden gelmi-
yor. Havsalam dardır, ihata edemiyor; nazarım kısadır,
göremiyor. onun için yalnız on tabaka beyan edilmiş,
mütebakisi icmalen işaret edilmiş. Şimdi o tabakalardan
iki tabaka, Mu’cizat-ı Ahmediye risalesinde çok izaha
muhtaç iken, o vakit pek noksan kalmıştı.
Birincitabaka
: kulaklı tabaka tabir ettiğimiz âmî
avam, yalnız kulak ile kur’ân’ı dinler, kulak vasıtasıyla
i’cazını anlar. Yani, der: “Bu işittiğim kur’ân, başka ki-
taplara benzemez. Ya bütününün altında olacak veya bü-
tününün fevkinde olacak. Umumun altındaki şık ise,
kimse diyemez ve dememiş; şeytan dahi diyemez. öyle
ise, umumun fevkindedir.”
İşte bu kadar icmal ile on sekizinci İşarette yazılmıştı.
sonra, onu izah için Yirmi Altıncı Mektubun “Hüccetü’l-
kur’ân alâ Hizbi’ş-Şeytan” namındaki Birinci Mebhası, o
tabakanın i’cazdaki fehmini tasvir ve ispat eder.
allâme:
ilmi seviyesi çok yüksek
olan âlim.
âmî:
cahil, bilgisiz.
avam:
sıradan olan halk.
beyan:
anlatma, açıklama, izah
etme.
cemal-i i’caz:
mu’cizenin güzelli-
ği.
cilve:
tecelli; görünme, yansıma.
ehl-i aşk:
Allah Teâlâya bütün
varlıklarıyla bağlı olanlar, Allah
âşıkları.
ehl-i marifet:
Allah’ı bilme ve ta-
nıma lütfuna eren kimseler; bilim,
hüner ve sanat sahibi kişiler.
fehim:
anlayış, kavrayış.
fevkinde:
üstünde.
füruat-ı şeriat:
şeriattaki teferru-
at meseleler.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
havsala:
anlama gücü.
Hüccetü’l-kur’ân alâ Hizbüşşey-
tan
: şeytanın yoluna karşı Kur’ân
delili, yirmi altıncı mektubun bi-
rinci mebhası.
i’caz:
mu’cize oluş.
icmal:
kısaltma, özetleme.
icmalen:
kısaca, özetle.
ihata etmek:
kuşatmak, kapsa-
mak.
ilm-i usulüddin:
Allah’ın zat ve
sıfatlarından, peygamberlik ve
sair itikadî meselelerden İslâmî
esaslar dairesinde bahseden ilim;
din ilimleri metodolojisi.
imam:
bir ilimde sözü delil kabul
edilebilecek derecede derin ve
geniş bilgi sahibi olan âlim.
iman-ı tahkiki:
şuurlu ve tahkikî
iman, bilinçli araştırmaya da-
yalı, sağlam ve sarsılmaz
iman.
ispat etmek:
doğruyu delil
göstererek meydana koy-
mak.
işaret:
dolaylı olarak göster-
me.
izah:
açıklama yapma.
kelâmullah:
Allah’ın kelâmı.
mebhas:
kısım, bölüm, konu.
meşarip:
meşrepler.
Mu’cizat-ı ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin gösterdi-
ği mu’cizeler.
muhtaç:
ihtiyaç içinde bulu-
nan.
muhtelif:
çeşitli.
müçtehit:
ayet ve hadisler-
den şer’i hükümler çıkarabi-
len, gerekli bütün ehillik şart-
larına sahip olan, geniş ve de-
rin bilgili din âlimi.
müşahede etmek:
seyrede-
rek anlamak, gözlemlemek.
mütebaki:
geri kalan kısım.
nam:
ad
nazar:
bakış, görüş.
noksan:
eksiklik.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
şeytan:
iblis.
tabaka:
katman, sınıf.
tabir:
ifade, söz.
tafsilen:
ayrıntılı olarak.
tarz:
biçim, suret.
tasvir:
bir şeyi çeşitli ifade
tarzlarıyla anlatma.
umum:
bütün, genel.
vakit:
zaman.
vasıta:
aracılık.
vech-i i’caz:
mu’cize yönü.
velî:
Allah dostu.
vücuh-i i’caz:
mu’cizelik yön-
leri.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 688 | Mektubat
1...,678,679,680,681,682,683,684,685,686,687 689,690,691,692,693,694,695,696,697,698,...1086
Powered by FlippingBook