Sözler - page 1029

‹kinci Noktan›n ‹kinci Mebhas›
Ehl-i dalâletin vekili, tutunacak ve dalâletini ona bina
edecek hiçbir fley bulamad›¤› ve mülzem kald›¤› zaman
flöyle diyor ki
: “Ben, saadet-i dünyay› ve lezzet-i hayat›
ve terakkiyat-› medeniyeti ve kemal-i sanat›, kendimce,
ahireti düflünmemekte ve Allah’› tan›mamakta ve hubb-u
dünyada ve hürriyette ve kendine güvenmekte gördü-
¤üm için, insan›n ekserîsini bu yola fleytan›n himmetiyle
sevk ettim ve ediyorum.”
Elcevap:
Biz dahi Kur’ân nam›na diyoruz ki:
Ey bîçare insan! Akl›n› bafl›na al, ehl-i dalâletin vekili-
ni dinleme. E¤er onu dinlersen, hasaretin o kadar büyük
olur ki, tasavvurundan ruh, ak›l ve kalp ürperir.
Senin önünde iki yol var: Birisi, ehl-i dalâletin vekili-
nin gösterdi¤i flekavetli yoldur; di¤eri, Kur’ân-› Hakîm’in
tarif etti¤i saadetli yoldur. ‹flte o iki yolun pek çok muva-
zenelerini, çok Sözlerde, hususan Küçük Sözlerde gör-
dün ve anlad›n. fiimdi, makam münasebetiyle, binde bir
muvazenelerini yine gör, anla. fiöyle ki:
fiirk ve dalâletin ve f›sk ve sefahatin yolu, insan› niha-
yet derecede sukut ettiriyor. Hadsiz elemler içinde niha-
yetsiz a¤›r bir yükü zay›f ve âciz beline yükletir. Çünkü in-
san, Cenab-› Hakk› tan›mazsa ve Ona tevekkül etmezse,
o vakit insan, gayet derecede âciz ve zay›f, nihayet dere-
cede muhtaç, fakir, hadsiz musibetlere maruz, elemli,
SÖZLER | 1029
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
kemal-i sanat:
sanattaki mü-
kemmellik.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lezzet-i hayat:
hayat›n zevk ve
lezzetleri.
makam:
yer.
maruz:
etkisi alt›nda kalma, kar-
fl›laflma.
mebhas:
konu.
muhtaç:
ihtiyaç içinde olma.
musibet:
felâket, belâ.
muvazene:
mukayese.
mülzem:
susturulmufl.
münasebet:
vesile.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta:
önemli bölüm.
saadet:
mutluluk.
saadet-i dünya:
dünya mutlulu-
¤u.
sefahat:
zevk ve e¤lenceye afl›r›
derecede düflkünlük.
sukut:
de¤erden düflme, alçalma.
flekavet:
s›k›nt›.
flirk:
Allah’a ortak koflma.
tasavvur:
bir fleyi tahayyül etme,
göz önüne getirme.
terakkiyat-i medeniyet:
mede-
niyetin ilerlemeleri.
tevekkül:
Allah’a dayanma ve
güvenme.
vekil:
baflkas›n›n yerine hareket
eden, konuflan.
âciz:
güçsüz, zay›f.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
bîçare:
çaresiz.
bina:
yapma, kurma.
Cenab-› Hak:
Allah.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, azmak.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; az-
g›n ve sapk›n kimseler.
ekserî:
ço¤unluk.
elem:
üzüntü, tasa.
f›sk:
Allah’a karfl› isyan etme;
günaha dalma; dinin yasakla-
d›¤› kurallara ald›rmama.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hasaret:
hasar, zarar.
himmet:
gayret, yard›m.
hubb-u dünya:
dünya sevgi-
si.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hürriyet:
can›n›n istedi¤i her
fleyi yapma iste¤i.
1...,1019,1020,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027,1028 1030,1031,1032,1033,1034,1035,1036,1037,1038,1039,...1482
Powered by FlippingBook