Sözler - page 1056

terbiye etmek ve onu hayra sevk etmek neticesi, o nef-
se lây›k mahbuplar› Cennette veriyor. Nefis, madem
dünyada heva ve hevesini Cenab-› Hak yolunda hüsnü-
istimal etmifl, cihazat›n›, duygular›n› hüsnüsuretle istih-
dam etmifl; Kerîm-i Mutlak, ona dünyadaki meflru ve
ubudiyetkârâne muhabbetin neticesi olarak, Cennette,
Cennetin yetmifl ayr› ayr› enva-› ziynet ve letafetinin nu-
muneleri olan yetmifl muhtelif hulleyi giydirip, nefisteki
bütün hasseleri memnun edecek, okflayacak yetmifl en-
va-› hüsün ile vücudunu süslendirip, her biri ruhlu küçük
birer Cennet hükmünde olan hurileri o dâr-› bekada ve-
rece¤i, pek çok ayat ile tasrih ve ispat edilmifltir.
Hem, dünyada gençli¤e muhabbet, yani, ibadette
gençlik kuvvetini sarf etmenin neticesi, dâr-› saadette
ebedî bir gençliktir.
ÜÇÜNCÜ ‹fiARET
Refika-i hayat›na meflru dairesinde, yani, lâtif flefkati-
ne, güzel hasletine, hüsnüsîretine binaen samimî mu-
habbet ile refika-i hayat›n› da naflizelikten, sair günahlar-
dan muhafaza etmenin netice-i uhreviyesi ise, Rahîm-i
Mutlak, o refika-i hayat› hurilerden daha güzel bir suret-
te ve daha ziynetli bir tarzda, daha cazibedar bir flekilde,
ona dâr-› saadette ebedî bir refika-i hayat› ve dünyadaki
eski maceralar› birbirine mütelezzizâne nakletmek ve es-
ki hat›rat› birbirine tahattur ettirecek enis, lâtif, ebedî bir
arkadafl, bir muhip ve mahbup olarak verilece¤ini vaat
etmifltir. Elbette vaat etti¤i fleyi, kat’î verecektir.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
binaen:
-den dolay›.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cihazat:
cihazlar, azalar.
dâr-› beka:
bâkî ve sonsuz dün-
ya.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli, da-
imî.
enis:
dost, arkadafl.
enva-i hüsün:
güzellik çeflitleri.
enva-i ziynet:
süs çeflitleri.
haslet:
güzel huy.
hasse:
duyu.
hat›rat:
hat›ralar.
hay›r:
iyilik.
heva:
istek, arzu.
heves:
afl›r› istek, arzu.
hulle:
Cennet elbisesi.
huri:
Cennet k›z›.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
hüsnüistimal:
güzel ve iyi kulla-
n›fl.
hüsnüsîret:
ahlâk güzelli¤i, iç gü-
zellik.
hüsnüsuret:
d›fl güzellik.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kan›tlama.
istihdam:
hizmet ettirme.
kat’î:
kesin.
Kerîm-i Mutlak:
s›n›rs›z ikram sa-
hibi olan Allah.
lâtif:
güzel, nazik.
lây›k:
uygun, münasip.
letafet:
hoflluk, güzellik.
mahbup:
sevgili.
meflru:
fleriata uygun, helâl.
muhabbet:
sevgi.
muhafaza:
koruma.
muhip:
seven.
muhtelif:
çeflitli.
mütelezzizâne:
lezzet almak su-
retiyle.
naflize:
itaatsizlikte direnen ka-
d›n.
nefis:
insandaki flehvet, gazap,
fazilet gibi fleylerin kayna¤›.
netice:
sonuç.
netice-i uhreviye:
ahirete ait ne-
tice.
numune:
örnek.
Rahîm-i Mutlak:
sonsuz ve rahî-
miyeti kayda, flarta ba¤l› olma-
yan merhamet sahibi olan Allah.
refika-i hayat:
hayat arkada-
fl›.
sair:
di¤er, gayri.
sarf:
harcama.
suret:
biçim, görünüfl.
flefkat:
ac›yarak, içten ve kar-
fl›l›ks›z merhamet.
tahattur:
hat›rlatma.
tasrih:
aç›kça anlatma.
terbiye:
yetifltirme, besleyip
büyütme.
ubudiyetkârâne:
kullu¤a ya-
k›fl›r tarzda.
vaat:
söz verme.
ziynet:
süs.
1056 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1046,1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055 1057,1058,1059,1060,1061,1062,1063,1064,1065,1066,...1482
Powered by FlippingBook