Sözler - page 1048

gör; nas›l hiçbirini flafl›rmayarak, unutmayarak, iltibas et-
meyerek terbiye ve tedbir ve idare eder.
‹flte, böyle hayret verici muhit bir intizam ve mizan ile
yap›lan bir ifle, baflkalar›n›n parmaklar› kar›flabilir mi?
Vahid-i Ehad, Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Külli fiey’
den bafl-
ka bu sanata, bu tedbire, bu rububiyete, bu tedvire han-
gi fley elini uzatabilir, hangi sebep müdahale edebilir?
Dördüncü Nükte:
Diyorsun: “Benim taamlara, nefsi-
me, refikama, valideynime, evlâd›ma, ahbab›ma, evliya-
ya, enbiyaya, güzel fleylere, bahara, dünyaya müteallik
ayr› ayr› muhtelif muhabbetlerimin, Kur’ân’›n emretti¤i
tarzda olsa, neticeleri, faydalar› nedir?”
Elcevap: Bütün neticeleri beyan etmek için büyük bir
kitap yazmak lâz›m gelir. fiimdilik, yaln›z icmalen bir iki
neticeye iflaret edilecek. Evvelâ, dünyadaki muaccel ne-
ticeleri beyan edilecek; sonra, ahirette tezahür eden ne-
ticeleri zikredilecek. fiöyle ki:
Sab›kan beyan edildi¤i gibi, ehl-i gaflet ve ehl-i dünya
tarz›nda ve nefis hesab›na olan muhabbetlerin, dünyada
belâlar›, elemleri, meflakkatleri çoktur; safalar›, lezzetle-
ri, rahatlar› azd›r. Meselâ flefkat, acz yüzünden elemli bir
musibet olur; muhabbet, firak yüzünden belâl› bir h›rkat
olur; lezzet, zeval yüzünden zehirli bir flerbet olur. Ahiret-
te ise, Cenab-› Hakk›n hesab›na olmad›klar› için, ya fay-
das›zd›r veya azapt›r (e¤er harama girmifl ise).
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
ahbap:
dostlar.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
azap:
ceza.
belâ:
musibet, s›k›nt›.
beyan:
anlatma, izah.
ehl-i dünya:
dünyaya dalm›fl
olup, ahireti düflünmeyen.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald›¤›ndan
dolay› ahiretin fark›nda olmayan.
elem:
dert, üzüntü.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
evlât:
çocuklar.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
evvelâ:
ilk önce.
firak:
ayr›l›k.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi ve her fleyi gayeli ve fay-
dal› yaratan Allah.
haram:
‹slâmiyetçe yasaklanan
ifller.
h›rkat:
hararet, s›cakl›k.
icmalen:
k›saca, özetle.
idare:
bir ifli yürütme, çekip çevir-
me.
iltibas:
kar›flt›rma.
intizam:
düzgünlük, nizam.
Kadîr-i Külli fiey’:
her fleye gücü
yeten sonsuz kudret sahibi olan
Allah.
meflakkat:
zahmet, s›k›nt›.
mizan:
ölçü.
muaccel:
acele olunmufl, peflin.
muhit:
ihata eden, kuflatan.
muhtelif:
çeflitli.
musibet:
felâket, belâ.
müdahale:
kar›flma.
müteallik:
dair, alâkal›.
nefis:
kötü vas›flar›, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden hay›rl› ifllerden al›ko-
yan güç; ruh.
netice:
sonuç.
nükte:
ince söz ve mana.
refika:
efl, kar›.
rububiyet:
rabl›k; Allah’›n her bir
varl›¤a muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi, onlar› terbiye edip
idare ve hâkimiyeti alt›nda
bulundurmas›.
sab›kan:
geçmifl, az önce
geçti¤i gibi.
safa:
rahat ve huzurlu olma,
gönül rahatl›¤›.
flefkat:
ac›yarak, içten ve kar-
fl›l›ks›z merhamet.
flerbet:
tatl› içecek.
taam:
yemek.
tedvir:
çekip çevirme, idare
etme.
terbiye:
besleme, yetifltirme,
büyütme.
tezahür:
zuhur etme, görün-
me.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve bir-
li¤i her bir fleyde tecelli eden
Allah.
valide:
anne.
zeval:
sona erme, yok olma.
zikir:
anma.
1048 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045,1046,1047 1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,1057,1058,...1482
Powered by FlippingBook