Sözler - page 362

Tuba-i hilkatten semavat fl›kk›na,
hep Kehkeflan a¤san›na;
Bir Cemil-i Zülcelâl’in, dest-i hikmetle tak›lm›fl
pek güzel meyveleriyiz biz.
fiu semavat ehline birer mescid-i seyyar,
birer hane-i devvar, birer ulvî afliyâne;
Birer misbah-› nevvar, birer gemi-i Cebbar,
birer tayyareleriz biz.
Bir Kadîr-i Zülkemal’in, bir Hakîm-i Zülcelâl’in
birer mu’cize-i kudret,
Birer harika-i sanat-› hâl›kane, birer nadire-i hikmet,
birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz.
Böyle yüz bin dil ile, yüz bin bürhan gösteririz;
iflittiririz insan olan insana.
Kör olas› dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,
hem iflitmez sözümüzü; hak söyleyen ayetleriz biz.
Sikkemiz bir, turram›z bir; Rabbimize musahhar›z.
Müsebbihiz; zikrederiz âbidâne.
Kehkeflan›n halka-i kübras›na mensup
birer meczuplar›z biz”
dediklerini hayalen dinledim.
®
âbidâne:
kullu¤a yarafl›r bir flekil-
de.
a¤san:
dallar.
afliyâne:
oturulan yer.
ayet:
ispat eden delil.
bâkî:
ebedî, sonsuz.
bürhan:
delil, ispat vas›tas›.
Cemîl-i Zülcelâl:
fleref ve büyük-
lük sahibi olan, sonsuz güzellik
sahibi Allah.
dâhiye-i hilkat:
dâhîce yarat›lan,
harika.
dest-i hikmet:
her fleyi hikmetle
yapan el.
ecram-› semaviye:
gök cisimleri,
y›ld›zlar ve gezegenler.
gemi-i Cebbar:
büyüklük ve yü-
celik sahibi, yaratt›¤› varl›klara is-
tedi¤ini yapt›ran Allah’›n yaratt›¤›
gemi.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hak:
do¤ru.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi ve her fleyi hikmetle
yaratan Allah.
halka-i kübra:
en büyük halka.
hane-i devvar:
devaml› dönen,
devreden ev.
harika-i sanat-› Hâl›kane:
yara-
tan›n sanat harikas›.
hafliye:
aç›klay›c› not, dipnot.
hükmünde:
gibi, yerinde.
Kadîr-i Zülkemal:
sonsuz kemal
sahibi ve her fleye gücü yeten Al-
lah.
Kehkeflan:
Samanyolu.
masnuat:
Allah’›n yaratt›¤› sanat-
l› varl›klar.
melâike:
melekler.
mensup:
ait, ilgisi olan.
meczup:
‹lâhî aflkla cezbeye ge-
len kifli, divane.
mescid-i seyyar:
gezici mescit.
mezraa:
tarla.
misbah-› nevvar:
nurlu lâmba.
mu’cizat:
Allah’›n yaratt›¤›, ben-
zerini yapmaktan âciz kal›nan
eserler.
mu’cizat-› kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
mu’cize-i kudret:
Cenab-› Hakk›n
kudretinin mu’cizesi.
musahhar:
boyun e¤en, emir
dinleyen.
muvakkat:
geçici.
müsebbih:
tesbih eden, Allah’›
anan.
müflahede:
gözle görme.
nadire-i hikmet:
bir maksat için
benzersiz yarat›lan.
nazenin:
nazl›.
nezaret:
bakma, gözetme.
nur âlemi:
parlak, ayd›nl›k
âlem.
Rab:
yaratan, besleyen, ter-
biye ve idare eden Allah.
semavat âlemi:
gökyüzü âle-
mi.
semavat ehli:
melekler, gök-
yüzünde yaflayan fluur sahibi
varl›klar.
semavat fl›kk›na:
gö¤e do¤-
ru.
sikke:
damga, mühür.
suret:
flekil, biçim.
tayyare:
uçak.
temafla:
hofllanarak bakmak,
seyretmek.
teflhir:
sergileme, gösterme.
tuba-i hilkat:
yarat›l›fl a¤ac›.
turra:
mühür, damga.
ulvî:
yüksek.
zemin yüzü:
yeryüzü.
zikretmek:
anmak, hat›r-
lamak.
362 | SÖZLER
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
1...,352,353,354,355,356,357,358,359,360,361 363,364,365,366,367,368,369,370,371,372,...1482
Powered by FlippingBook