Sözler - page 50

50 | SÖZLER
A
LTINCI
S
ÖZ
hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sa-
hibini, saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürflid-i
Rabbanî derecesine ç›kar.
Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere
ile seyreder. E¤er Cenab-› Hakka satmay›p, belki nefis
hesab›na çal›flt›rsan, geçici, devams›z baz› güzellikleri,
manzaralar› seyir ile flehvet ve heves-i nefsaniyeye bir
kavvat derekesinde bir hizmetkâr olur. E¤er gözü, gözün
Sâni-i Basîr’ine satsan ve Onun hesab›na ve izni daire-
sinde çal›flt›rsan, o zaman flu göz, flu kitab-› kebir-i kâina-
t›n bir mütalâac›s› ve flu âlemdeki mu’cizat-› sanat-› Rab-
baniyenin bir seyircisi ve flu küre-i arz bahçesindeki rah-
met çiçeklerinin mübarek bir ar›s› derecesine ç›kar.
Meselâ, dildeki kuvve-i zaikay› Fât›r-› Hakîm’ine sat-
mazsan, belki nefis hesab›na, mide nam›na çal›flt›rsan, o
vakit midenin tavlas›na ve fabrikas›na bir kap›c› dereke-
sine iner, sukut eder. E¤er Rezzak-› Kerîm’e satsan, o za-
man dildeki kuvve-i zaika, rahmet-i ‹lâhiye hazinelerinin
bir naz›r-› mahiri ve kudret-i Samedâniye matbahlar›n›n
bir müfettifl-i flakiri rütbesine ç›kar.
‹flte ey ak›l, dikkat et! Mefl’um bir alet nerede, kâinat
anahtar› nerede?
Ey göz, güzel bak! Adî bir kavvat nerede, kütüphane-i
‹lâhînin mütefennin bir naz›r› nerede?
Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kap›c›s› ve bir fabrika yasak-
ç›s› nerede, hazine-i hassa-i rahmet naz›r› nerede?
adî:
basit, normal.
âlem:
dünya, cihan.
define:
sakl› ve gömülü. k›ymetli
ve de¤erli fleyler.
derece:
seviye, makam.
dereke:
afla¤› mertebe, alt dere-
ce, negatif seviye.
Fât›r-› Hakîm:
her fleyi bir mak-
sada uygun ve hikmetle benzer-
siz bir flekilde yaratan Allah.
hasse:
duyu organ›.
hazine-i hassa-i rahmet:
yaln›z-
ca Allah’a ait olan rahmet hazine-
si.
heves-i nefsaniye:
nefse ait is-
tekler.
hikmet:
ilim; ‹lâhî gaye.
hizmetkâr:
hizmetçi.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kavvat:
kendisindeki bir emaneti
baflkas›na peflkefl çeken, satan.
kitab-› kebir-i kâinat:
büyük bir
kitap gibi manalar ve hikmetler
ifade eden kâinat.
kudret-i Samedâniye:
hiçbir fle-
ye muhtaç olmayan ve her fley
kendisine muhtaç olan Allah’›n
gücü.
kuvve-i zaika:
tat alma duyusu;
dil.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
kütüphane-i ‹lâhî
: Allah’›n yarat-
t›¤› bütün varl›klar›n tan›t›ld›¤›
kütüphane, tabiat.
matbah:
mutfak.
mefl’um:
kötü; u¤ursuz.
mu’cizat-› sanat-› Rabbaniye:
her fleyi terbiye ve idare eden Al-
lah’›n sanat mu’cizeleri.
mübarek:
u¤urlu, hay›rl›.
müfettifl-i flakir:
verilen nimetle-
re flükreden müfettifl.
müheyya etmek:
haz›r hale ge-
tirmek.
mürflid-i Rabbanî:
her fleyi terbi-
ye, sevk ve idare eden Allah’a yö-
nelten yol gösterici.
mütalâac›:
bir fleyi etrafl›ca
inceleyen, düflünen ve okuyan.
mütefennin:
fen bilgisi olan,
fenlerden anlayan.
naz›r-› mahir:
kabiliyetli ne-
zaretçi, bak›c›.
naz›r:
yard›mc›, yöneten.
nefis:
kötülü¤ü isteyen, ona
yönlendiren, iyilikten al›ko-
yan güç.
rahmet:
flefkat etme, esirge-
me.
rahmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n
rahmeti.
Rezzak-› Kerîm:
‹kram sahibi
olan r›z›k verici Cenab-› Hak.
rütbe:
derece, makam.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk; Cennet hayat›.
Sâni-i Basîr:
her fleyi hakk›yla
gören ve her fleyi sanatla ya-
ratan Allah.
sukut:
düflüfl, alçal›fl.
flehvet:
cinsî istek, ifltiha.
tavla:
at ah›r›.
1...,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49 51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,...1482
Powered by FlippingBook