Sözler - page 574

Öyle ise, insan›n iki maafl› var: Biri cüz’îdir, hayvanî-
dir, muacceldir; ikincisi melekîdir, küllîdir, müecceldir.
fiimdi, insan›n vazifesiyle maafl› ve terakkiyat ve teden-
niyat›, geçen yirmi üç adet Sözlerde k›smen geçmifltir;
hususan On Birinci ve Yirmi Üçüncüde daha ziyade be-
yan edilmifl.
Onun için flurada ihtisar ederek kap›y› kap›yoruz. Er-
hamürrâhimîn’den rahmet kap›lar›n› bize açmas›n› ve flu
sözün tekmiline tevfikini refik eylemesini niyaz ile, kusu-
rumuzun ve hatam›z›n aff›n› talep ile hatmediyoruz.
Beßinci Dal
Beflinci Dal›n “Befl Meyve”si var.
B‹R‹NC‹ MEYVE:
Ey nefisperest nefsim, ey dünyaperest
arkadafl›m! Muhabbet, flu kâinat›n bir sebeb-i vücududur,
hem flu kâinat›n rab›tas›d›r, hem flu kâinat›n nurudur,
hem hayat›d›r. ‹nsan kâinat›n en cami bir meyvesi oldu-
¤u için, kâinat› istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin
çekirde¤i olan kalbine derç edilmifltir. ‹flte flöyle nihayet-
siz bir muhabbete lây›k olacak, nihayetsiz bir kemal sa-
hibi olabilir.
‹flte, ey nefis ve ey arkadafl! ‹nsan›n, havfa ve muhab-
bete alet olacak iki cihaz, f›trat›nda derç olunmufltur.
Alâküllihâl, o muhabbet ve havf, ya halka veya Hâl›k’a
müteveccih olacak. Hâlbuki halktan havf ise, elîm bir be-
liyyedir; halka muhabbet dahi belâl› bir musibettir. Çün-
kü, sen öylelerden korkars›n ki, sana merhamet etmez
af: ba¤›fllama.
alâküllihâl:
ister istemez.
beliyye:
felâket, belâ.
beyan:
anlatma.
cami:
toplayan, ihtiva eden.
cihaz:
alet.
cüz’î:
az, k›ymetsiz.
derç:
koyma, yerlefltirme.
dünyaperest:
dünyaya düflkün.
elim:
ac›.
Erhamürrâhimîn:
merhamet e-
denlerin en merhametlisi olan
Allah.
f›trat:
yarat›l›fl, mizaç.
Hâl›k:
her fleyi yoktan var eden,
yarat›c›; Allah.
hata:
yanl›fl.
hatim:
sona erdirmek, bitirmek.
nefisperest: nefsin arzular›na afl›r›
derecede uyan.
havf:
korku.
hayvanî:
hayvanca.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtisar:
k›sa kesme, özetleme.
istilâ:
kaplama, ele geçirme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kemal:
yetkinlik, mükemmellik.
k›smen:
k›smî olarak.
kusur:
eksiklik.
küllî:
külle ilgili, umumî.
lây›k:
uygun, yak›fl›r.
melekî:
meleklerdeki gibi, me-
lekçe.
merhamet:
ac›ma, esirgeme,
rahmet etme, esirgeme.
muaccel:
peflin.
muhabbet:
sevgi.
musibet:
belâ, bafla gelen ac› du-
rumlar.
müeccel:
sonraya b›rak›lm›fl.
müteveccih:
yönelen.
nefis:
kötü vas›flar› nitelikleri
kendinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri
kamç›lay›p hay›rl› ifllerden al›-
koyan güç.
nefisperest:
nefsine düflkün,
nefsini seven.
nihayetsiz:
sonsuz.
niyaz:
dua.
nur:
ziya, ›fl›k.
rab›ta:
ba¤.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esir-
gemesi.
refik:
yard›mc›.
sebeb-i vücut:
varl›k sebebi.
talep:
istek.
tedenniyat:
gerilemeler.
tekmil:
tamamlamak.
terakkiyat:
ilerlemeler.
tevfik:
Allah’›n yard›m›.
vazife:
görev.
ziyade:
fazla.
574 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,564,565,566,567,568,569,570,571,572,573 575,576,577,578,579,580,581,582,583,584,...1482
Powered by FlippingBook