Sözler - page 576

havf›ndan kurtulur. Hem, Allah hesab›na oldu¤u için
mahlûkata etti¤i muhabbet dahi, firakl›, elemli olmuyor.
Evet, insan evvelâ nefsini sever, sonra akaribini, son-
ra milletini, sonra zîhayat mahlûklar›, sonra kâinat›, dün-
yay› sever; bu dairelerin her birisine karfl› alâkadard›r.
Onlar›n lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim
olabilir. Hâlbuki, flu hercümerç âlemde ve rüzgâr devera-
n›nda hiçbir fley karar›nda kalmad›¤›ndan bîçare kalb-i
insan, her vakit yaralan›yor. Elleri yap›flt›¤› fleylerle, o
fleyler gidip ellerini paral›yor, belki kopar›yor. Daima ›z-
t›rap içinde kal›r, yahut gaflet ile sarhofl olur.
Madem öyledir, ey nefis, akl›n varsa bütün o muhab-
betleri topla, hakikî sahibine ver, flu belâlardan kurtul. fiu
nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemal ve cemal
sahibine mahsustur; ne vakit hakikî sahibine verdin, o
vakit bütün eflyay› Onun nam›yla ve Onun âyinesi oldu-
¤u cihetle ›zt›raps›z sevebilirsin. Demek, flu muhabbet
do¤rudan do¤ruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yok-
sa, muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet
olur.
Bir cihet kald› ki, en mühimi de odur ki:
Ey nefis, sen muhabbetini kendi nefsine sarf ediyor-
sun. Sen, kendi nefsini kendine ma’bud ve mahbup ya-
p›yorsun. Her fleyi nefsine feda ediyorsun. Âdeta bir ne-
vi rububiyet veriyorsun. Hâlbuki, muhabbetin sebebi, ya
kemaldir—zira kemal zat›nda sevilir—yahut menfaattir,
yahut lezzettir, veyahut hayriyettir, ya bunlar gibi bir se-
bep taht›nda muhabbet edilir.
akarip:
yak›nlar, akrabalar.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
âlem:
tüm varl›klar.
âyine:
ayna.
belâ:
s›k›nt›, zahmet.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cemal:
güzellik.
cihet:
sebep, yön.
deveran:
dönüp dolaflma.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ›zt›rap.
elîm:
çok dert ve keder veren.
evvelâ:
her fleyden önce.
feda:
u¤runa verme.
firak:
ayr›l›k, hicran.
gaflet:
gafillik, Allah’tan uzaklafl›p
nefsinin arzular›na dalmak.
hakikî:
gerçek.
havf:
korku.
hayriyet:
hay›rl› olma.
hercümerç:
darmada¤›n›k.
›zt›rap:
s›k›nt› ve ac› içinde olma.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kalb-i insan:
insano¤lunun kalbi.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, mü-
kemmellik.
leziz:
çok lezzetli.
ma’bud:
kendisine ibadet olunan,
Allah.
mahbup:
sevgili.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl, yarat›k.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
mahsus:
bir fleye veya kifliye has
olan.
menfaat:
fayda.
millet:
aralar›nda din, dil, duygu,
ortak tarih, ülkü, gelenek ve
görenek birli¤i olan insan top-
lulu¤u.
muhabbet:
sevgi, sevme.
mühim:
önemli.
müteellim:
elemli, hüzünlü.
mütelezziz:
lezzet alan.
nam:
ad, flan.
nefis:
kötü vas›flar› nitelikleri
kendinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri
kamç›lay›p hay›rl› ifllerden al›-
koyan güç.
nevi:
çeflit.
nihayetsiz:
sonsuz.
nikmet:
fliddetli ceza.
nimet:
ihsan.
rububiyet:
Cenab-› Hakk›n
herkesi ve her fleyi içine alan
engin terbiye ve idaresi.
sarf:
harcama.
taht›nda:
alt›nda.
yahut:
veya.
zîhayat:
hayat sahibi.
576 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,566,567,568,569,570,571,572,573,574,575 577,578,579,580,581,582,583,584,585,586,...1482
Powered by FlippingBook