Sözler - page 75

SÖZLER | 75
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
• Ve
zuhr zaman›nda
—ki o zaman, gündüzün kemali
ve zevale meyli ve yevmî ifllerin âvân-› tekemmülü ve
meflagilin tazyikinden muvakkat bir istirahat zaman› ve
fânî dünyan›n bekas›z ve a¤›r ifllerin verdi¤i gaflet ve ser-
semlikten ruhun teneffüse ihtiyaç vakti ve in’amat-› ‹lâhi-
yenin tezahür etti¤i bir and›r—ruh-u befler o tazyikten
kurtulup, o gafletten s›yr›l›p, o manas›z ve bekas›z fley-
lerden ç›k›p, Kayyum-u Bâkî olan Mün’im-i Hakikî’nin
dergâh›na gidip el ba¤layarak, yekûn nimetlerine flükür
ve hamd edip ve istiane etmek ve celâl ve azametine kar-
fl› rükû ile aczini izhar etmek ve kemal-i bîzevaline ve ce-
mal-i bîmisaline karfl› secde edip hayret ve muhabbet ve
mahviyetini ilân etmek demek olan zuhr namaz›n› k›l-
mak ne kadar güzel, ne kadar hofl, ne kadar lâz›m ve
münasip oldu¤unu anlamayan insan, insan de¤il…
•
Asr vaktinde
ki, o vakit hem güz mevsim-i hazinâne-
sini ve ihtiyarl›k hâlet-i mahzunânesini ve ahir zaman
mevsim-i elîmânesini and›r›r ve hat›rlatt›r›r; hem yevmî
ifllerin neticelenmesi zaman›, hem o günde mazhar oldu-
¤u s›hhat ve selâmet ve hay›rl› hizmet gibi niam-› ‹lâhi-
yenin bir yekûn-u azîm teflkil etti¤i zaman›, hem o koca
güneflin ufule meyletmesi iflaretiyle insan bir misafir
memur ve her fley geçici, bîkarar oldu¤unu ilân etmek
zaman›d›r.
fiimdi, ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve
ihsana karfl› perestifl eden ve firaktan müteellim olan
ruh-u insan, kalk›p, abdest al›p, flu asr vaktinde ikindi na-
maz›n› k›lmak için Kadim-i Bâkî ve Kayyum-u Serme-
dî’nin dergâh-› samedâniyesine arz-› münacat ederek;
hâlet-i mahzunâne:
üzüntülü
hâlleri.
halk:
yaratma.
hamd:
övme, flükür.
hayret:
flaflk›nl›k.
ihsan:
iyilik etmek.
ihtiyarl›k:
yafll›l›k.
ilân:
aç›klamak.
in’amat-› ‹lâhiye:
Allah’›n nimet-
lendirmesi.
istiane:
yard›m dileme.
istirahat:
dinlenme.
izhar:
gösterme.
Kadim-i Bâkî:
varl›¤›n›n öncesi ve
sonu olmayan Allah.
Kayyum-u Bâkî:
varl›¤›n›n bafl-
lang›c› ve sonu olmaks›z›n her fle-
yi kendi varl›¤› ile ayakta tutan
Allah.
Kayyum-u Sermedî:
varl›¤›n›n
sonu her fleyi sürekli ve ebedî
olarak ayakta tutan Allah.
kemal:
tam olgunluk.
kemal-i bîzeval:
sona ermeyen
olgunluk.
lâz›m:
gerekli.
mahviyet:
alçak gönüllülük.
mazhar:
kavuflma.
meflagil:
ifller, güçler, meflagil.
mevsim-i elîmâne:
ac› veren
mevsim.
mevsim-i hazinâne:
hüzünlü
mevsim.
meyil:
yönelme.
meyletme:
yönelme, e¤ilim, arzu
duyma.
muhabbet:
sevgi.
muvakkat:
geçici.
Mün’im-i Hakikî:
gerçek nimet
verici olan Allah.
münasip:
uygun.
müteellim:
ac› çeken.
netice:
sonuç.
niam-› ‹lâhiye:
Cenab-› Hakk›n
nimetleri.
nimet:
iyilik, ihsan.
perestifl:
afl›r› ba¤l›l›k, düflkünlük.
ruh-u befler:
insan ruhu.
rükû:
namazda e¤ilme.
secde:
namazda al›nla burun de-
¤ecek flekilde bafl› yere koyma.
selâmet:
tehlikeden, korktukla-
r›ndan ve kötülüklerden kurtul-
ma.
sersemlik:
dengesizlik, ölçüsüz-
lük.
s›hhat:
sa¤l›k, afiyet.
flükür:
memnunluk gösterme.
tazyik:
s›k›nt›, bask›.
teneffüs:
soluklanma.
teflkil:
ortaya koyma.
tezahür:
ortaya ç›kma.
uful:
batmak.
yekûn:
bütün.
yekûn-u azîm:
büyük toplam.
yevmî:
günlük.
zeval:
sona erme.
zuhr:
ö¤le namaz› vakti.
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
ahir zaman:
k›yametten ev-
vel dünyan›n son dönemi.
arz-› münacat:
dua arz et-
mek.
asr:
ikindi namaz› vakti.
âvân-› tekemmül:
geliflip ol-
gunlaflma dönemi, süreci.
azamet:
büyüklük.
bekas›z:
devaml› olmayan,
sonsuz olmayan.
bîkarar:
karars›z.
celâl:
ululuk.
cemal-i bîmisal:
benzeri bu-
lunmayan eflsiz güzellik.
dergâh:
huzur, kap›.
dergâh-› samedâniye:
hiçbir
fleye muhtaç olmayan Al-
lah’›n huzuru.
ebed:
sonsuzluk.
ebediyet:
sonsuzluk.
fânî:
geçici.
firak:
ayr›l›k.
gaflet:
Allah’› unutmak.
1...,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74 76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,...1482
Powered by FlippingBook