Sözler - page 65

SÖZLER | 65
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
ibret, tatl› bir havf, mahbup bir marifet içinde garip fley-
leri seyir ve temafla ediyor.
Hem, o bedbaht, vahflet ve me’yusiyet ve kimsesizlik
içinde azap çekiyor. Ve flu bahtiyar ise, ünsiyet ve ümit
ve ifltiyak içinde telezzüz ediyor.
Hem, o bedbaht, kendini vahflî canavarlar›n hücumu-
na maruz bir mahpus hükmünde görüyor. Ve flu bahtiyar
ise, bir aziz misafirdir ki, misafiri oldu¤u Mihmandar-›
Kerîm’in acip hizmetkârlar› ile ünsiyet edip e¤leniyor.
Hem, o bedbaht, zahiren leziz manen zehirli yemiflle-
ri yemekle azab›n› tacil ediyor. Zira, o meyveler, numu-
nelerdir; tatmaya izin var. Tâ, as›llar›na talip olup, müfl-
teri olsun. Yoksa, hayvan gibi yutmaya izin yoktur. Ve flu
bahtiyar ise tadar, ifli anlar, yemesini tehir eder ve intizar
ile telezzüz eder.
Hem, o bedbaht, kendi kendine zulmetmifl. Gündüz
gibi güzel bir hakikati ve parlak bir vaziyeti, basiretsizli¤i
ile kendisine muzlim ve zulümatl› bir evham, bir Cehen-
nem flekline getirmifl. Ne flefkate müstahakt›r. Ve ne de
kimseden flekvaya hakk› vard›r. Meselâ, bir adam, güzel
bir bahçede, ahbaplar›n›n ortas›nda, yaz mevsiminde,
hofl bir ziyafetteki keyfe kanaat etmeyip, kendini pis
müskirlerle sarhofl edip, kendisini k›fl ortas›nda canavar-
lar içinde, aç, ç›plak tahayyül edip ba¤›rmaya ve a¤la-
maya bafllasa, nas›l flefkate lây›k de¤il, kendi kendine
zulmediyor, dostlar›n› canavar görüp tahkir ediyor. ‹flte
bu bedbaht dahi öyledir.
hizmetkâr:
hizmetçi.
hükmünde:
imifl gibi, gibi.
ibret:
uyan›kl›¤a sebep olan.
intizar:
ümit ederek bekleme.
ifltiyak:
afl›r› istek.
kanaat:
raz› olmak.
keyif:
nefle, mutluluk.
lây›k:
uygun, hak etme.
leziz:
çok lezzetli.
mahbup:
sevilen.
mahpus:
hapis.
manen:
mana itibar›yla.
marifet:
bilgi, bilme, tan›ma.
maruz:
u¤rayan.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
Mihmandar-› Kerîm:
dünya mi-
safirhanesinde kullar›na yard›m
eden ve nimet veren Rabbimiz.
misafir:
konuk.
muzlim:
karanl›k, korkutucu.
müskir:
sarhofl edici içki.
müstahak:
hak eden.
müflteri:
al›c›.
numune:
örnek
seyir:
gezmek.
flefkat:
karfl›l›ks›z sevgi.
flekva:
flikâyet etmek, s›zlanmak.
tacil:
h›zland›rma, çabuklaflt›rma.
tahayyül:
hayalinde canland›r-
ma.
tahkir:
horlamak, afla¤›lamak.
talip:
isteyen.
tehir:
erteleme.
telezzüz:
tat ve zevk almak.
temafla:
hofllanarak bakmak.
ünsiyet:
al›flkanl›k, dostluk.
ünsiyet:
dostluk, yak›nl›k.
vahflet:
dehflete düflmüfllük; kor-
ku ve ürküntü hâli.
vahflî:
y›rt›c›; dehflet verici.
vaziyet:
durum, hâl.
zahiren:
görünüflte.
ziyafet:
yemekli toplant›.
zulmetmek:
eziyet vermek.
zulümatl›:
korkunç, karanl›k.
acip:
flafl›lan ve hayret uyan-
d›ran.
ahbap:
dostlar, sevilenler.
as›l:
asl›, bizzat kendisi.
azap:
ceza, iflkence; dünyada
günah ifllemifl olanlara ahiret-
te verilecek ceza.
aziz:
sevgili, dost.
bahtiyar:
bahtl›, mutlu, kutlu.
basiretsizlik:
ileri görüfllü ol-
mamakl›k.
bedbaht:
bahts›z, mutsuz.
dost:
arkadafl.
evham:
kuruntular.
garip:
normal olmayan, aca-
yip.
hakikat:
gerçek.
havf:
korku.
1...,55,56,57,58,59,60,61,62,63,64 66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,...1482
Powered by FlippingBook