Sözler - page 776

Dördüncü Hatvede,
1
o
¬n
¡r
Ln
h s
’p
G l
?p
dÉn
g m
Ar
?n
T t
?o
c
dersini
verdi¤i gibi; nefis, kendini serbest ve müstakil ve bizzat
mevcut bilir. Ondan bir nevi rububiyet dava eder. Ma’bu-
duna karfl› adavetkârâne bir isyan› tafl›r. ‹flte gelecek flu
hakikati derk etmekle ondan kurtulur. Hakikat flöyledir
ki:
Her fley nefsinde mana-i ismiyle fânîdir, mefkuddur,
hâdistir, madumdur; fakat mana-i harfiyle ve Sâni-i Zül-
celâl’in esmas›na âyinedarl›k cihetiyle ve vazifedarl›k iti-
bar›yla flahittir, meflhuttur, vacittir, mevcuttur.
fiu makamda tezkiyesi ve tathiri fludur ki: Vücudunda
adem, ademinde vücudu vard›r. Yani kendini bilse, vücut
verse, kâinat kadar bir zulümat-› adem içindedir. Yani,
vücud-u flahsîsine güvenip, Mucid-i Hakikî’den gaflet et-
se, y›ld›z böce¤i gibi bir flahsî ziya-i vücudu nihayetsiz zu-
lümat-› adem ve firaklar içinde bulunur, bo¤ulur. Fakat
enaniyeti b›rak›p, bizzat nefsi hiç oldu¤unu ve Mucid-i
Hakikî’nin bir âyine-i tecellisi bulundu¤unu gördü¤ü va-
kit, bütün mevcudat› ve nihayetsiz bir vücudu kazan›r. Zi-
ra bütün mevcudat, esmas›n›n cilvelerine mazhar olan
Zat-› Vacibü’l-Vücud’u bulan, her fleyi bulur.
Hatime
fiu acz, fakr, flefkat, tefekkür tarik›ndaki dört hatvenin
izahat›, hakikatin ilmine, fleriat›n hakikatine, Kur’ân’›n
hikmetine dair olan yirmi alt› adet Sözlerde geçmifltir.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
adavetkârâne:
düflmancas›na.
adem:
yokluk, hiçlik.
âyinedar:
gösterme, yans›tma.
âyine-i tecelli:
tecelli aynas›, gö-
rüntüyü ve cilveleri aksettiren
ayna.
cihet:
yön.
cilve:
Esma-i ‹lâhînin tecellisi; efl-
ya ve insanda, ‹lâhî kudret eserle-
rinin belirip görünmesi.
dair:
alâkal›, ait, ilgili.
derk:
anlama, kavrama.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik.
esma:
isimler.
fakr:
fakirlik, muhtaçl›k.
fânî:
ölümlü, geçici.
firak:
ayr›l›k, ayr›lma.
gaflet:
Allah’tan uzaklafl›p nefsi-
nin arzular›na dalmak.
hâdis:
sonradan olan.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hatime:
son söz, bir eserin sonuç
k›sm›.
hatve:
ad›m, k›s›m, bölüm.
hikmet:
gizli sebep; s›r, ‹lâhî ga-
yeler.
izahat:
aç›klamalar.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
ma’bud:
kendisine ibadet edilen,
tap›n›lan.
madum:
mevcut olmayan, yok
olan.
makam:
mevki, makam, kade-
me, seviye.
mana-i harf:
bir fleyin yarat›c›s›-
na bakan, onu tarif eden ve tan›-
tan manas›.
mana-i ism(î):
bir fleyin bizzat
kendisine bakan ve kendisini ta-
n›tan manas›.
mazhar:
nail olma, kavuflma,
eriflme.
mefkud:
kaybolmufl, yok olmufl.
meflhut:
görünen, flahit olunan.
mevcudat:
var olan her fley.
mevcut:
var olma, varl›k.
Mucid-i Hakikî:
hakikî icat sahibi
olan, gerçek icat edici; Allah.
müstakil:
ba¤›ms›z, bafll› bafl›na.
nefis:
insan› kötülü¤e sevk eden
güç; insan›n kendisi, öz varl›k.
nev:
tür, çeflit.
nihayetsiz:
sonsuz.
rububiyet:
rabl›k, ilâhl›k.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
flahit:
tan›k, gören.
flahsî:
flahsa ait, kendine ait, hu-
susî.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karfl›l›ks›z mer-
hamet, karfl›l›k beklemeden yar-
d›m etme.
fleriat:
Allah taraf›ndan peygam-
ber vas›tas›yla bildirilen, ‹lâhî
emir ve yasaklara dayanan
hükümlerin hepsi.
tarik:
yol, meslek.
tathir:
temizlenme, paklama.
tefekkür:
derin düflünme.
tezkiye:
temizleme, ar›tma.
vacit:
mevcut, vücuda gelen,
var olan.
vakit:
zaman.
vazifedar:
vazifeli, ifl gören.
vücud-u flahsî:
kendi flahsî
varl›¤› ve vücudu, kiflisel var-
l›k.
vücut:
var olufl, varl›k.
y›ld›z böce¤i:
atefl böce¤i.
Zat-› Vacibü’l-Vücud:
varl›¤›
ve vücudu mutlak gerekli
olan Allah.
zira:
çünkü.
ziya-i vücut:
varl›k ›fl›¤›, ziya-
s›.
zulümat-› adem:
yokluk ve
hiçlik karanl›klar›.
1.
Her fley helâk olup gidicidir—Ona bakan yüzü müstesna. (Kasas Suresi: 88.)
776 | SÖZLER
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
1...,766,767,768,769,770,771,772,773,774,775 777,778,779,780,781,782,783,784,785,786,...1482
Powered by FlippingBook