Sözler - page 91

padiflaha mahsus bir büyük foto¤raf kurulmufl ki,
(HAfi‹YE)
bütün bu yerlerde ne cereyan eder, suretini al›yorlar. De-
mek, o zat emretmifl ki, mülkünde cereyan eden bütün
muamele ve ifller zaptedilsin. Demek oluyor ki, o zat-›
muazzam bütün hâdisat› kaydettirir, suretini al›r. ‹flte flu
dikkatli h›fz ve muhafaza, elbette bir muhasebe içindir.
fiimdi, en adî raiyetin en adî muamelelerini ihmal et-
meyen bir Hâkim-i Hafîz, hiç mümkün müdür ki, raiye-
tin en büyüklerinden en büyük amellerini muhafaza et-
mesin, muhasebe etmesin, mükâfat ve mücazat verme-
sin. Hâlbuki, o zat›n izzetine ve gayretine dokunacak ve
fle’n-i merhameti hiç kabul etmeyecek muameleler, o bü-
yüklerden sudûr ediyor. Burada cezaya çarpm›yor.
Demek, bir mahkeme-i kübraya b›rak›l›yor.
Sekizinci Suret:
Gel, ondan gelen bu fermanlar› sana okuyaca¤›m.
Bak, mükerrer vadediyor ve fliddetli tehdit ediyor ki:
“Sizleri oradan al›p, makarr-› saltanat›ma getirece¤im ve
SÖZLER | 91
O
NUNCU
S
ÖZ
kesretli:
çok, fazla.
kuvve-i haf›za:
haf›za duygusu.
kütük:
flahsî bilgilerin yaz›ld›¤›
büyük defter, nüfus kütü¤ü.
Levh-i Mahfuz:
Allah’›n ezelî il-
miyle kâinatta olmufl ve olacak
fleylerin yaz›l› oldu¤u levha.
Levh-i Mahfuz-u Azam:
Allah’›n
ezelî ilminin kâinatta olmufl ve
olacak fleyleri takdir etti¤i mane-
vî levha, ilm-i ezelî.
mahkeme-i kübra:
ahiretteki
büyük mahkeme.
mahsus:
ait, has, lây›k.
makarr-› saltanat:
hâkimiyet
merkezi.
menba:
kaynak, bir fleyin ç›kt›¤›
yer.
muamele:
davran›fl.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhasebe:
hesaplaflma.
mücazat:
ceza.
mükâfat:
ödül.
mükerrer:
tekrarla, birçok kere.
mülk:
ülke.
raiyet:
halk.
sudûr:
meydana ç›kma, olma.
suret:
resim, görüntü.
fle’n-i merhamet:
merhametin,
flefkatin gere¤i.
tahakkuk-u vücut:
varl›¤›n ger-
çekleflmesi, varl›¤›n meydana ç›k-
mas›.
tehdit:
göz da¤› verme, birisini
korkutma.
tereflfluh:
s›zma, s›z›nt› yapma.
tereflfluhat:
damlamalar, s›z›nt›-
lar.
vaat:
söz verme, bir fleyi yapaca-
¤›n› söyleme.
zaptetmek:
kaydetmek.
zat:
flah›s, kifli.
zat-› muazzam:
büyük flah›s,
azametli kifli.
adî:
küçük, de¤ersiz, basit.
amel:
fiil, ifl, emek.
benî:
o¤ullar, çocuklar.
benîbefler:
insano¤lu.
befler:
insan, insanl›k, âde-
mo¤lu.
beyan:
anlatma, bildirme,
izah etme.
cereyan:
oluflma, meydana
gelme.
ceza:
suçun karfl›l›¤›.
cüzdan:
flahsî bilgilerin yaz›l-
d›¤› küçük defter, nüfus cüz-
dan›.
defter-i ekber:
en büyük
defter.
defter-i kebir:
büyük defter,
kütük defteri.
ferman:
emir, buyruk.
gayret:
mukaddes de¤erlere
sald›r›ld›¤›nda uyanan duygu.
hâdisat:
olaylar, yaflananlar.
haf›za-i kübra:
en büyük ha-
f›za.
Hâkim-i Hafîz:
her fleyi koru-
yan ve her fleye hükmeden,
Allah.
hafliye:
dipnot.
h›fz:
saklama, koruma, mu-
hafaza.
ihmal:
önemsememe, dik-
katsizlik.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ispat:
kan›tlama, delille do¤-
rulu¤unu ortaya koyma.
ifl’ar:
yaz› ile anlatma, bildir-
me.
ifl’ar etmek:
yaz› ile anlat-
mak, bildirmek.
iflmam:
hissettirme, bildirme.
izzet:
fleref, yücelik, büyük-
lük.
HAfi‹YE:
fiu Suretin iflaret etti¤i manalar›n bir k›sm› Yedinci Hakikatte
beyan edilmifl. Yaln›z, burada padiflaha mahsus bir büyük foto¤raf iflare-
ti ve hakikati Levh-i Mahfuz demektir. Levh-i Mahfuzun tahakkuk-u vücu-
du Yirmi Alt›nc› Sözde flöyle ispat edilmifl ki: Nas›l küçük küçük cüzdan-
lar, büyük bir kütü¤ün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senetler bir
defter-i kebirin bulundu¤unu ifl’ar eder ve küçük kesretli tereflfluhatlar bü-
yük bir su menba›n› iflmam eder; aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar
hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfuz manas›nda, hem büyük
Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereflfluh eden küçük küçük noktalar su-
retinde olan benî beflerin kuvve-i haf›zalar›, a¤açlar›n meyveleri, meyve-
lerin çekirdekleri, tohumlar›, elbette bir haf›za-i kübray›, bir defter-i ekbe-
ri, bir Levh-i Mahfuz-u Azam› ihsas eder, ifl’ar eder ve ispat eder, belki
keskin ak›llara gösterir.
1...,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90 92,93,94,95,96,97,98,99,100,101,...1482
Powered by FlippingBook