Tarihçe-i Hayat - page 396

Risale-i Nur’un hedefi iman ve ahiret oldu¤undan, ha-
rekât-› ilmiye ve fikriyesinde ehl-i dünyan›n siyasetine
çarpsa ve fliddetli kelimat bulunsa, flayan-› af ve müsa-
mahad›r. Maksad›m›z size iliflmek de¤ildir; hedefimizde
yürüyoruz.
Dünyada hiç misli görülmemifl bir haks›zl›¤a
maruz kald›m. fiöyle ki:
Son müdafaat›m ve üç itiraznamem ile, yirmi cihetle
kat’î delillerle yüz altm›fl üçüncü maddenin bana temas
etmedi¤ini ve yirmi senede yaz›lan yüz yirmi risalemin
içinde, kendilerince medar-› tenkit yirmi kelimeden afla-
¤› mahdut birkaç nokta bulunmas›yla, ayr› ayr› zamanda
yaz›lm›fl k›ymettar ve menfaatli ve uhrevî ve Avrupa fey-
lesoflar›n›n dinsiz ve mülhit flakirtlerine karfl› —Dârülhik-
meti’l-‹slâmiyenin azal›¤› münasebetiyle— hakikî ve ilmî
müdafaat›m, çok zaman sonra ilcaat-› zamana göre ka-
bul edilen Kanun-i Medenînin baz› maddelerine, yüz bin
kelimat içinde on-on befl kelimenin muvaf›k gelmemesi
sebebiyle, hem benim mahkûmiyetim talep edilmifl, hem
mühim keflfiyat-› maneviyeyi havi yüz yirmi kitap olan
Risale-i Nur’un elde bulunan nüshalar› müsadere edilmifl
ve indelmuhakeme bütün ilmî ve mant›kî ve kanunî iddia
ve müdafaat›m esbab-› mucibe gösterilmeksizin sebepsiz
ve kanunsuz reddedilmifltir.
Yüz altm›fl üçüncü madde-i kanuniye, “asayifli ihlâl
edebilecek hissiyat-› diniyeyi tahrik edenler” mealinde
bulunan flu kanunun, elbette bu hadsiz genifllik içinde bir
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem.
asayifl:
rahat, huzur, emniyet.
aza:
bir kurulufla mensup, üye.
cihet:
sebep, vesile, mucip, baha-
ne.
delil:
flahit, belge, tan›k.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
esbab-› mucibe:
gerektiren se-
bepler.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikî:
gerçek, sahici.
harekât-› ilmiye ve fikriye:
ilmî
ve fikrî çal›flmalar, hareketler.
havi:
içine alan, kaplayan, kufla-
tan, ihtiva eden.
hedef:
maksat, niyet, amaç.
hissiyat-› diniye:
dinle ilgili hisler.
iddia:
bir fikri ›srarla savunma.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤lam-
l›¤›na zarar verme.
ilcaat-› zaman:
zaman›n zorla-
malar›, ça¤›n mecburîyetleri.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
indelmuhakeme:
hüküm verme
an›nda, duruflma s›ras›nda, yarg›-
lama esnas›nda.
itirazname:
itiraz k⤛d›, itiraz di-
lekçesi.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kanun-› medenî:
medenî kanun.
kanunî:
kanuna uygun, yasal.
kat’î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kelimat:
kelimeler, sözler, lâk›rd›-
lar.
keflfiyat-› maneviye:
manevî ke-
flifler.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli, pa-
hal›.
madde-i kanuniye:
kanun mad-
desi.
mahdut:
miktar›, say›s› belli, az
miktarda, az say›l›, s›n›rl›, belirli.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
var›lmak istenen nokta, niyet,
meram.
mant›kî:
akla uygun, mant›k ka-
idelerine uygun, mant›kl›.
maruz:
bir fleyin karfl›s›nda, tesiri
alt›nda bulunan ve önünde engel
ve siper bulunmayan.
396 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
medar-› tenkit:
tenkide se-
bep olan, tenkit sebebi, vesi-
lesi.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ih-
tiyaç karfl›l›¤› olan fley.
misil:
benzer, efl, naz›r, t›pk›s›.
muvaf›k:
yerinde, uygun,
uyar, münasip.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar, korunmalar.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
mülhit:
‹slâm dininden ayr›-
lan, Allah’a ve dine inanma-
yan, Allah’› inkâr eden, dinsiz,
imans›z, münkir.
münasebet:
vesile, rab›ta,
ba¤.
müsadere:
ifllenen bir suç
karfl›l›¤› olarak, suçlunun ma-
l›n›n bütünü veya bir bölümü
üstündeki sahipli¤ine son ve-
rilmesi ve bu sahipli¤in bir
baflka kurulufla devredilmesi.
nüsha
:
bir kitaptan veya yaz›-
l› bir fleyden ç›kar›lan suret.
redd:
reddetme, geri verme,
geri çevirme, kabul etmeme.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flayan-› afv ve müsamaha:
ba¤›fllamaya ve görmezden
gelmeye lây›k, de¤er.
tahrik:
hareket ettirme, hare-
kete geçirme, yola ç›kartma.
talep:
isteme, dileme, istek,
arzu.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.
1...,386,387,388,389,390,391,392,393,394,395 397,398,399,400,401,402,403,404,405,406,...1390
Powered by FlippingBook