Tarihçe-i Hayat - page 386

ki, o iki keramet, benim haddimden yüz derece fazla ve
hizmet-i Kur’âniyemi takdir suretinde, Hazret-i Ali ile
Hazret-i Gavs›n iflaretleridir. Ve riyadan, gururdan, enâ-
niyetten kurtaracak s›rr-› ihlâsa dair risaleye, en has kar-
defllerime mahsus olarak, mahrem denmifltir. Asayifl-i
dahiliye ile bunlar›n ne münasebeti var ki, onlar medar-›
itham oluyorlar. ‹kinci k›s›m mahremler ise, Dârülhik-
mette ve dokuz sene evvel Avrupa itirazat›na ve Doktor
Abdullah Cevdet’in dinsizce hücumlar›na karfl› yazd›¤›m
bir-iki Risale ve baz› memurlar›n bana insafs›zcas›na ve
gaddarâne tecavüzlerine karfl› flekva suretinde yazd›¤›m
iki küçük risaledir ki, son müdafaat›mda bahsetmiflim.
Bu dört risalenin telifinden bir zaman sonra, serbestî ka-
nunlar›na ve hükûmetin ifline hiçbir cihette temas etme-
mek için, onlar›n neflrini men edip, “mahremdir” demi-
flim, en has bir-iki kardeflime mahsus kalm›flt›r. Delilim
de fludur ki: Bu kadar taharriyat›n›zda, o mahrem deni-
len risalelerin hiçbir yerde bulunmamas›d›r. Yaln›z umu-
munun fihristesi elinize geçmifl, o fihristeye göre bu nok-
talardan istizaha lüzum görülmüfl, ben de cevap vermi-
flim. O cevap da zapt›n›za geçmifltir.
‹ddianamede, müteaddit m›nt›kalar Risale-i Nur’un
neflir ve tamimine adamlar vas›tas›yla çal›flt›¤›m beyan
ediliyor. Cevaben derim ki:
Ben bir köyde, gurbette, kimsesiz, hüsn-i hatt›m yok-
ken, tarassut alt›nda, herkes benim muavenetimden
çekinirken, yaln›z gayet mahdut dört-befl ahbab›ma bir
ahbap:
dost, dostlar, sevilen
dostlar.
asayifl-i dahiliye:
ülkenin iç gü-
venli¤i ve huzuru, dahilî asayifl.
bahsetme:
söz etme, anlatma.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
cevaben:
cevap olarak, karfl›l›k
fleklinde.
cihet:
yan, yön, taraf.
dair:
belli bir fley hakk›nda olan,
alâkal›, müteallik, ait, ilgili.
delil:
flahit, belge, tan›k.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fihriste:
bir kitapta veya bir dük-
kânda bulunan fleyleri s›rayla
gösteren liste.
gaddarane:
zalimce, gaddarca,
merhametsizce, haincesine.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gurbet:
yabanc› memleket, ya-
banc› yer, vatan d›fl›, do¤up bü-
yünülen ülke, flehir, köy d›fl›nda
kalan yerler, yâd el.
gurur:
bofl fleylere güvenerek al-
danma, bofl fleylerle böbürlenme.
has:
halis, gerçek, samimi.
has:
halis, temiz, gerçek.
hat›rat-› imaniye:
imanla ilgili
hat›ralar.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n hiz-
meti.
hücum:
sald›r›.
hükümet:
devlet.
hüsn-i hat:
güzel yaz›.
iddianame:
iddia yaz›s›, savc›n›n
bir dava konusundaki iddialar›n›
toplam›fl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yaz›s›.
insaf:
adaleti ve hakk› düflünerek
davranma.
istizah:
izahat isteme, bir iflin
aç›k olarak bildirilmesini isteme,
aç›klama isteme.
itirazat:
itirazlar.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
mahdut:
s›n›rlanm›fl, çevrilmifl,
hudutland›r›lm›fl.
mahrem:
gizli olan, herkese söy-
lenmeyen, gizli s›r vasf› olan.
mahsus:
birine ayr›lm›fl olan.
medar-› itham:
suç isnat etme
dayana¤›, töhmet alt›nda b›rak-
ma vesilesi.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, b›rakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yap›lmas›n›
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
m›nt›ka:
bölge, taraf, cihet.
muavenet:
yard›m, yard›m etme,
yard›mc›l›k, teâvün.
386 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar, korunmalar.
münasebet:
ilgi, alâka, yak›n-
l›k.
müteaddit:
ço¤alan, çok, bir-
çok, türlü türlü, çeflitli, birden
fazla.
neflir:
da¤›tma, yayma, saç-
ma, serpme.
riya:
insanlara, kendisinde iyi
veya övgüye de¤er bir tak›m
özellikler bulundu¤unu gös-
terme ve böylelikle onlar›n
gönlünde sevgi kazanmaya
çal›flma temayülü, e¤ilimi.
serbestî:
serbestlik.
s›rr-› ihlâs:
samimiyetin, do¤-
rulu¤un s›rr›.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
flekva:
flikâyet, yak›nma, hofl-
nutsuzluk, memnuniyetsizlik.
taharriyat:
araflt›rmalar, ara-
malar, incelemeler, tahkik et-
meler.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tamim:
umumilefltirme, umumi-
lefltirilme,herkeseduyurma,yay-
ma.
tarassut:
gözetme, gözleme, göz-
le takip etme, dikkatle bakma.
tecavüz:
sald›rma, sataflma.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
vas›ta:
arac›l›k.
yadigâr:
yak›n bir dosttan gelen
arma¤an.
zapt:
kay›t.
1...,376,377,378,379,380,381,382,383,384,385 387,388,389,390,391,392,393,394,395,396,...1390
Powered by FlippingBook