Detaylı bilgi için TIKLAYIN
      "Gerçekten" haber verir 24 Ocak 2006

Eski tarihli sayılar

 

Görüş

Doğruluk geçer akçe değilse

Bu ülkede modernler, ilericiler ve çağdaşları gericilerden ve yobazlardan ayırt etmede epeyce işe yarayışlı(!) bir ölçüt vardır; evlenme usûl ve süreçleri.

Eğer görücü usûlü ile evlenmişseniz, hele de bunu dış görünüşünüzdeki bazı unsurlar da besliyorsa, laik tasavvura göre mutsuz olduğunuz kesindir. Bu usûl ile evlendiğiniz birilerince biliniyorsa, ‘mutlu musunuz?’ sorusu, aslında; mutlu olmadığınızın sizin ağzınızla da teyit edilmesini sağlamak için yöneltilir. Oysa evinizde ve birlikte olduğunuz diğer mekânlarda melekleri bile imrendirecek bir birlikteliğiniz vardır belki de. Laik tasavvurun bunu anlamaya niyet ve isteği yoktur.

Beri taraftan flört ettiğiniz biliniyorsa sizin mutlu bir evliliğiniz olduğu kesindir(!). Aşk evliliği yaptığınız sorgulanmadan kabul ediliverir. Aylarca birlikte çıktığınız birileriyle evlendiyseniz, bir sene bile geçmeden, boşanmak için mahkeme merdivenlerini aşındırabileceğiniz nedense pek akla getirilmez.

Gerçekte ise, flört ederek evlenenler içinde, “çağdaş” diye nitelendirilen bir hayat tarzı sürdürmeyenler olduğu gibi, görücü usûlü ile evlenenler arasında da çağdaş denilen hayat tarzını benimseyenler vardır. Örtülü oldukları halde tesettürün gerektirdiği hayâya uygun davranışlar sergilemeyenler olduğu gibi, örtülü olmayanlar içinde de görücü usûlünü benimseyerek evlenenler vardır.

Öte yandan, tartışmanın her iki yanında olanların da ihmal ettiği, görmezden geldiği bir hakikat vardır ki; bugün onun üzerinde biraz durayım istedim. Bilindiği üzere, doğru kanaate doğru bilgi ve haberler ile ulaşılır. Yanlış ve eksik bilgi ve haberler ile doğru kanaatler oluşmaz ve onlar üzerine kurulu evlilikler de sıhhatli olmaz.

Şunu demek istiyorum: görücü usûlünü tercih edenler de, flörtü benimseyenler de, müstakbel eşler hakkında doğru bilgi ve haberler almaktan çoğu kez uzaktırlar.

Görücü usûlü ile evlenenler sıklıkla yanlış bilgilerin ve abartıların kurbanı olurlar. Diyelim ki, köyde Hasan Ağa ile Veli Efendinin arası bir tarla anlaşmazlığı yüzünden bozuk ise Veli Efendinin kızını istemeye gelen görücüler, onun kızı hakkında Hasan Ağanın hanımından bilgi almaya kalkarlarsa, duyacakları hiç de iç açıcı olamayabilecektir. Biçare kızcağız mübalâğalar ile aşağılanacak, iyi bir eş olamayacağı söylenecektir. Aynı şey, kentte televizyonun sesi yüzünden kavga eden iki apartman komşusunun çocukları için de geçerlidir. Ama iki ailenin arasında hiçbir problem yoksa ve adayımız da yakınlarda, hakkında görüşü sorulan birilerine bir ikramda bulunmuşsa, ondan iyisi yoktur; dünya güzelidir, kimse hiçbir konuda onun eline su dökemez… Kusurları ne kadar büyük olursa olsun görmezden gelinecektir.

Beri taraftan, flörtle evlenenlerin çoğu, kız tarafının sıklıkla gördüğü manevî zararlar bir yana, müstakbel eşlerini tam olarak tanıyacak verilerden yoksundurlar. Caddelerde saatlerce olta atmakla ya da kentin seçkin bir lokantasında birlikte vakit geçirmekle müstakbel eş tanınmaz. İnsanın fıtrî ortamlarda nasıl davrandığını bilmektir asıl olan. Önemli olan, kişinin, başta anne-babası olmak üzere akrabaları, komşuları ve iş arkadaşları ile kurduğu ilişkinin kalitesidir. Onlara karşı saygılı, edepli, olup olmadığının bilinmesidir. İşindeki gayretinin,—kadınsa özellikle mutfaktaki maharetinin—zamanı verimli kullanıp kullanmadığının bilinmesidir. Caddelerde dolaşanlar, birbirleri hakkında bu tür bilgileri elde edemiyorlar. Kısacası, onlar, çoğunca, gerçek birer sevgiliyi değil, büyüğümüzün Kastamonu Lâhikasında ifade ettiği türden birer hayalî Ziyâeddîn’leri seviyorlar. O Ziyâeddin’lerin de altı ay, bilemediniz bir yıl sonra gerçek halleri ortaya çıkınca tarafların biri veya her ikisi de hayal kırıklığına uğruyor, çoğunca mahkemelerin yolunu tutuyorlar.

Sözün özü, müstakbel eşler birbirlerini iyi tanımalı; bu tanıma bir ya da iki tarafa zarar verecek kadar ileri gitmemeli; ama çok daha önemlisi birbirleri hakkında doğru ve güvenilir bilgiler edinmelidirler.

Bu bilgiler de ancak, istişarenin hakkını verecek biçimde, tarafları doğru bildirmekle olur. Doğruluğa, her şeyi, ifrat ve tefritten uzak vasfetmeye öylesine muhtacız ki…

Mehmet Boyacıoğlu

24.01.2006


Ağca olayı bitti mi?

Çeyrek asrı aşan, ülke ve dünya kamuoyunu yakından ilgilendiren ve zaman zaman flaş haber olan, yüzlerce, binlerce gazetecinin, medya kuruluşunun takip ettiği Ağca’nın tahliye edilmesi ve çeşitli evrelerden sonra tahliyenin kaldırılarak tutuklanması olayı bitmiş midir ve Ağca olayı kapanmış mıdır?

Bizce, Ağca olayı bazı konu ve sorunların su yüzüne çıkması açısından yeniden açılmalı ve başlatılmalıdır. 26 yıllık mahkûmiyetten sonra Türkiye’de Ağca tahliye edilmiştir. Bu tahliyeyi Üsküdar’ın veya Kartal’ın bilmem kaçıncı Ağır Cezaları vermiştir, Kartal Cumhuriyet Savcısı vermiştir veya Kartal cezaevi infaz savcısı vermiştir. Veya şu yargıç vermiştir, şu heyet vermiştir, şu hatayı yapmıştır veya bu hatayı yapmıştır yahut ortada ciddî vahim skandal ölçüsünde suikast vardır... Bunların detayına, hatanın veya kastın nereden kaynaklandığını burada inceleyecek döküman ve bilgiye sahip değiliz. Ağca için yaşanan olayların sorumlu veya sorumlularını tesbit edecek konumda da değiliz. Bu adlî tahkikatlarla, idarî tahkikatlarla, gerekirse bilimsel araştırmalarla incelenmeli, araştırılmalı ve kesin kes Türk kamuoyuna, dünya kamuoyuna duyurulmalıdır. Türk Adaletine, Türk devletine ve Türk demokrasisine bu yaraşır. Önce Türk halkını açıklıkla tatmin etmek, anlatmak ve tahkikat sonucunu ve yapılmışsa bilimsel raporları duyurmak zorundayız.

Adlî olaylarda her zaman yaptığımız ve faydalandığımız gibi, “Konu üzerine adlî tahkikat açılmıştır, adlî tahkikat üzerinde bilgi vermek ve yorum yapmak durumunda değiliz, iş adalete intikal etmiştir, adaletin sonunu beklemeliyiz, biz görüş bildiremeyiz, bizde adalete müdahale, karışma, etki etme yoktur, bizim anayasamız ve yasalarımız böyle emrediyor, böyle buyuruyor. Yasa ve anayasayı çiğneyemeyiz” gerekçelerinin arkasına sığınmanın ve susmanın açıklık getirmemenin anlamı ve gereği yoktur. Kimsenin Türk halkını ve dünya kamuoyunu böyle safsatalarla yanıltmaya, sorunu kapatmaya hakkı yoktur. Başta Türk Halkı ve dünya kamuoyu o kadar hafife alınamaz, alınmamalıdır.

İstanbul’da veya Ankara’da hangi adlî makam, hangi yargıç, hangi yargıçlar heyeti, hangi cumhuriyet savcısı veya başsavcısı, bu konuda tek başlarına veya heyet halinde sorumlularsa, önce bu ülkenin halkı ve dünya kamuoyu bilmelidir ki, Türkiye’de bu konuda karar veren veya varsa onaylayan kişi ve heyetlerde görev yapan hukukçular adlî dokunulmazlığa kavuşmuş, meslek tecrübelerinde en azından 25 yılı geride bırakmış, bu konularda çok deneyimli olan ve meslek yaşamlarında birinci sınıf yargıç ve savcı makamına erişmiş, yargı dokunulmazlıklarına kavuşmuş, deneyimli ve bilgili hukukçulardır. Bu hukukçuların verdikleri karar için; “Böyle düşünmüşler, böyle değerlendirmişler, böyle takdir etmişler” demeye ve bunların arkasına sığınmaya kimsenin hakkı yoktur. Ortada maddî bir olayın hukukî kisveye, hukukî hüviyete bürünmesi gibi, devam eden bir dâvâ, yargılanması süren bir maddî olay yoktur. Maddî olayı aydınlanmış, dâvâsı bitmiş, kesinleşmiş mahkeme kararı veya mahkeme kararları vardır.

Şimdi olayımızda tartışılamayacak durumda olan mahkeme kararları ortadadır. Maddî olay aydınlanmıştır. Verilmiş ceza belirlenmiştir. Suçun vasfı ve cezanın miktarı açıklanmıştır. Burada artık tartışılacak bir şey yoktur. Mahkûmiyetin başladığı tarih ve çekilen ceza süresi de bellidir, kesindir. Şimdi çözülecek olay, mahkûmiyetle, çekilen ceza ile Ağca mahkûmiyeti sonuçlanmış mıdır? Burada önünüze mahkeme kararı konulur. Gasplar, cinayetler, cezaevinden kaçmalar ile ilgili kararlar, verilmiş mahkûmiyet kararlarının toplamını dikkate alarak; suçların işlenmesinden itibaren çıkmış, adı Süleyman Demirel affı mıdır, Mesud’un, Tansu’nun affı mıdır, yoksa çok ciddiyetsiz olarak yazılıp, çizilmekte olan Rahşan affı mıdır, bu afları ve getirdiği hükümleri önünüze koyarsanız, infazın doğup doğmadığını hesaplarsınız. İstanbul’un göbeğinde, arkasında 25 yılını bırakmış yargıç ve savcılar, daha önce verilmiş kararları da dikkate alarak, bu konuda kırk defa doğruyu çözerler, doğruyu bulurlar. Ağca daha tahliye edilmeden önce, filanca veya feşmekân günü tahliye edileceği duyurulmuş ve haber olarak yayınlanmıştır!

Olay alelâde bir adlî olay değildir! Ağca’nın infazının bitip bitmediği ile ilgili karar veren adlî görevlilerin kararlarını, Adalet Bakanlığı görevli il ve ilçe cumhuriyet başsavcılığı bekleyen durumda olamaz. Tahliye edileceği duyrulduğuna göre, görevli hukukçular, sorumlular, Bakanlık seyirci olarak, bekleyici olarak duramaz. “Çıksın da, şikâyet ve itiraz olursa inceleriz, tahkikat açtırırız, üst makamlara başvururuz” demekle yetinemezler. Olayları seyreden duruma geçemezler. Öyle olursa, işte böyle skandal tablolarla karşılaşırız.

Türk ve dünya kamuoyunu, Türk adaletinin içine düştüğü bu sıkıntılı tabloyla karşı karşıya bırakmaya ve Türk kamuoyunu mahçup etmeye, adaleti aldığı bu notla adeta terzil etmeye hiç bir makamın, hiçbir görevlinin, hiçbir hükümetin, hele hele hiçbir adalet bakanının hakkı yoktur. Batıda böylesine uluslararası düzeydeki bir hukuk olayı, böyle bir tabloyla karşılaşırsa, orada ne Adalet Bakanı kalır, ne hükümet kalır. Konu sadece filan veya feşmekân savcıya, yargıca veya yargıç heyetine bırakılıp sıyrılmayla bitecek, kapanacak olay değildir. Bu olay sebebiyle, yargının da, yaşayan mekanizmanın da ameliyat masasına yatırılıp, ciddî operasyonların, ciddî reformların, ciddî zihniyet değişikliğinin yapılması lâzım geldiğini ve bunun bıçağın kemiğe dayanması gibi elzem durumda bulunduğunu cümle âleme duyurmak isteriz.

Av. Turgut İnal

24.01.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Reklam filmini indirmek için tıklayın
<% Public Function VeriAl(strGelen) Set objVeriAl = Server.CreateObject("Microsoft.XMLHTTP" ) objVeriAl.Open "GET" , strGelen, FALSE objVeriAl.sEnd VeriAl = objVeriAl.Responsetext SET objVeriAl = Nothing End Function strAdres = "http://www.tcmb.gov.tr/kurlar/today.html" strVeri = VeriAL(strAdres) iDolar=InStr(strVeri,"USD" ) strDolarAlis=Mid(strVeri,iDolar+39,10) strDolarSatis=Mid(strVeri,iDolar+52,10) iEuro=InStr(strVeri,"EUR" ) strEuroAlis=Mid(strVeri,iEuro+39,11) 'alis strEuroSatis=Mid(strVeri,iEuro+52,11) 'satis %>
   Para Piyasaları
 Alış Satış
Dolar 1.34530 1.35505
Euro 1.61275 1.62484
<%=strdolarsatis%> <%=streurosatis%>
Risale-i Nur’da Avrupa perspektifi yazı dizisi için tıklayın
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004