Detaylı bilgi için TIKLAYIN
      "Gerçekten" haber verir 25 Ocak 2006

Eski tarihli sayılar

 

Dizi Yazı

Konuşan: Ahmet Dursun

“Hukuk, demokrasinin vazgeçilmez unsurudur” - 1

Adalet nedir? Adaletin “hukuk devleti” anlayışı içersindeki yeri nedir? Adalet olgusunun bu anlayış içersinde özüne uygun pratik uygulama alanları bulamamasının nedenleri nelerdir?

Hukuk devleti anlayışı dediğimiz vakit benim temel bir sorum var. Bir toplumda hukuku ne üretir? Yani hukuka ihtiyaç olmadığı vakit, bir hukuk devleti böyle bir talep olmadığı vakit ne kadar sağlıklı yürür. Çünkü hukuk insanlığın malıdır. İnsanoğlunun yüzyıllar boyunca geçirdiği evrelerden oluşan, aynı tıp gibi, hukuk da insanlığın ürettiği bir anlayıştır. Bireyin korunmasını, bireyin özgürlüğünü sağlayan, varoluşunu güvence altına alan; ama bunun oluşması sırasında bireyin yine çok canının yandığı, çok çile çektiği, çok itilip kakıldığı bir sürecin sonunda ilerleyen, dönüşen, gelişen ve bireyin temel hak ve özgürlüklerinin etrafında oluşan; bireyle bireyi, bireyle toplumu, bireyle devleti şekillendiren bir ilkeler manzumesi. Şimdi Türkiye’de biz hukuk üretmiyoruz. Çünkü bu toplumun hukuka çok da fazla ihtiyacı yok. Neden? Çünkü hukukun ihtiyaç olabilmesi için toplumun sürekli ve düzenli üretmesi lazımdır. Nedir arasındaki ilişki? Sürekli ve düzenli üreten bir toplumun istikrara, sürekli ve düzenli üreten bir toplumun değişmeyen kurallara, sürekli ve düzenli üreten bir toplumun güvenceye ihtiyacı vardır. Adalet bu güvenceyi sağlar. Ama siz yaşamınızı üretimden, yaşamınızı sürekli bir kendini tekrarlayan böyle bir faaliyetten, ekonomik faaliyetten kazanmıyorsanız, ilişkiler siyaseten biçimleniyorsa, kural dışılık size daha çok kazanç getiriyorsa toplumun da bu anlamda hukuka ihtiyacı olmuyor. Nitekim transatlantik değerlerini araştıran son bir yoklamada, Türkiye bütün transatlantik ülkeleri arasında gücün her şeyi çözebileceğine inananların yüzde elli sekiz oranında olduğu bir ülke. Bu tür cevaplar ilk sırayı aldı. Zaten bizim adalete bütçeden ayırdığımız pay da hukuka fazla da ihtiyacımız olmadığını gösteriyor. % 1 pay ayırıyoruz. Bu zaten bizim hukuka fazla ihtiyacımızın olmadığının kanıtıdır. Onun için mafya türedi, onun için başkanı vicdanla cüzdan arasında kaldı. Gerçekten herkesin hukuka ihtiyacı olacak süreç; herkesin kendisini önemli atfettiği, herkesin üretim sürecinde kendi kimliğini bulduğu bir toplumsal ekonomik faaliyet sürecinin sonunda oluşur. Öyle bir süreç yok.

Bu ifade ettikleriniz otoriter yapıların işine gelen bir durum değil midir? Tarihsel planda otoriter yapılar, askerî rejimler, vs. kendi varlıklarını devam ettirebilmek adına, ortaya çıkabilecek direnç ve muhalefeti bertaraf etme yolunda meşruluklarını hukukla bağdaştırmışlardır. Adaleti kendi çizdikleri sınırlar içine hapsetmişlerdir. Böyle bir ortamda bahsettiğiniz süreç nasıl yaşanacaktır?

Şimdi hukuk devleti kavramı, demokratik süreçte daha yerleşik yaygın bir hale geliyor. Demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru hukuk devleti olmaktır. Demokrasinin olmadığı yerlerde, gelişmediği yerlerde senin söylediğinin tersi, yani otoriter bir yapı vardır. Otoriter yapıyı doğuran ne? Yani böyle bir açıklama yaptınız. Bu otoriter bir yapıyı haklı kılan bir anlayış değil, tam tersi. Yani otoriter bir yapıya neden boyun eğdiğini anlatan bir şey. Hukuk sadece siyasette yok ki, aile içinde de var. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri’nde çocuk hakları inanılmazdır. Ailenin içinde ne kadar hukuk, ne kadar hak ve adaletten yanayız; güç kendimizin eline geçtiği vakit ne kadar? Demek ki, toplumu siyaseten otoriter, otoriter olmayan bir anlayış ilişki biçimi var mı? Sade askerî rejimler değil ki... Ailelerin kendi içinde değerlendirelim. Babaerkil yapılarda eşler eşlerine karşı, eşler çocuklara karşı ne kadar demokrat. Yani gücü olduğu vakit diğerlerini ezen, gücü olmadığı vakit namütenahi sığınmaya yönelik bir yapı var. Yani bir askeri yönetim eğer bir toplumda ortaya çıkıyorsa, bu, toplum buna isyan etmediği içindir. Toplum olarak, buna, mesela bu kadar askeri darbelere karşıyız vesaire deniyor. Ama hiçbir askeri darbeyi yargılamadık. O neden geliyor? Yani toplumun buna feveranı var ise niye biz darbecileri hiç yargılamadık? Demek ki, böyle bir talep yok.

Geçenlerde 12 Eylül’ün paşalarından biri öldü. Bütün siyasetçiler oradaydı. Dünyanın neresinde görülmüş bir darbecinin cenazesine bu kadar sivilin katıldığı. Ben “Yargılamak istediler de yapamadılar” düşüncesine katılmıyorum. O hukuk Allah’ın emri değil. 15’inci maddeyi kaldırırsın yargılarsın. Toplumun böyle bir talebi olduğunda bunun önünde durmak mümkün değildir. “Askerler buranın temel gücüdür, onlarla itişip kakışmayalım” diyen onunla iyi geçinmeye çalışan bir siyaset var. Ama toplumun da derdi değil bu. Çünkü toplum da kendi içinde hukuk üretmiyor. Onun sonucu bu. “Niye derdi değil?” onu soruyorum ben. Önce toplumsal olarak niye derdi değil? Çünkü hukuktan nemalanmıyor. Hukuk, insana bir kazanç; yani maddi-manevi bir kazanç ne zaman getirir? İstikrara, düzene ihtiyaç duyduğu vakit. O ne zaman olur? Sürekli ve düzenli üretirsen hukuk gelişir. Hukukun nasıl geliştiğine baktığın vakit, burjuva devrimiyle geliştiğini görüyorsun. Burjuva devrimi yapmamış, üretim ilişkilerini çağdaşlaştıramamış, istikrar içinde kendisini üreterek hayat kazanmamış bir toplumda bu oluyor. Onu söylemeye çalışıyorum.

Sonuç olarak toplumun genelinin üretemediği, toplumun genelinin demokrat bir yapıya sahip olmadığı için tam mânâsıyla hukuk arayışının ortaya çıkmadığını söylüyorsunuz. O halde toplum bu anlayışa nasıl gelecek? Bunun çözümü nasıl olacaktır?

Toplum, temel hak ve özgürlüklere topluca sahip çıktığında...

Mesele zaten o değil mi? Sahip çıkamıyoruz.

Toplumun öyle bir talebi yok. İnsan önemlidir. İnsanın temel hak ve özgürlüğü esastır. Mesela, başörtüsü konusu aşılır. Kürtlere göz açtırmayalım, onlar kimliğini söylemesin; ama benim başörtüm esas olsun. Yahut fikir özgürlüğü olmasın. Yazarlar, çizerler mahkum olsun. Orhan Pamuk’u öldürelim ama benim başörtüm geçerli olsun. Sen siyasi bir cami-kışla kavgasının dışına çıkardığın vakit bu iş çözülür.

Kaç kişi gerçekten hukuk istiyor. Kendine hukuk istiyor; o da gidiyor karısını dövüyor. Diğerine güç geçtiği vakit çalıştırdığına para vermiyor, eziyor. Yani toplumun böyle bir talebi olsa durum farklılaşır.

––Devam edecek––

Konuşan: Ahmet Dursun

25.01.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (13.01.2006) - Japon sisteminin en mükemmeli İslâmda

  (12.01.2006) - Japon harikası: Güven ve dayanışma

  (11.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 14

  (10.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 14

  (09.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005-13

  (08.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 12

  (07.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 11

  (06.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 10

  (05.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005 - 9

  (04.01.2006) - Dünyada ve Türkiye'de 2005

 
Reklam filmini indirmek için tıklayın
<% Public Function VeriAl(strGelen) Set objVeriAl = Server.CreateObject("Microsoft.XMLHTTP" ) objVeriAl.Open "GET" , strGelen, FALSE objVeriAl.sEnd VeriAl = objVeriAl.Responsetext SET objVeriAl = Nothing End Function strAdres = "http://www.tcmb.gov.tr/kurlar/today.html" strVeri = VeriAL(strAdres) iDolar=InStr(strVeri,"USD" ) strDolarAlis=Mid(strVeri,iDolar+39,10) strDolarSatis=Mid(strVeri,iDolar+52,10) iEuro=InStr(strVeri,"EUR" ) strEuroAlis=Mid(strVeri,iEuro+39,11) 'alis strEuroSatis=Mid(strVeri,iEuro+52,11) 'satis %>
   Para Piyasaları
 Alış Satış
Dolar 1.34530 1.35505
Euro 1.61275 1.62484
<%=strdolarsatis%> <%=streurosatis%>
Risale-i Nur’da Avrupa perspektifi yazı dizisi için tıklayın
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004