Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Arkadaş seçimini ciddiye almalı



İyi ve hayırlı bir arkadaş ve dost çevresi ne kadar faydalı, ne derece yararlı ise; hoş olmayan, boş ve bir faydası olmayan dost, akran, akraba çevresi de o derece zararlı, o kadar faydasızdır.

Bizi doğruya, güzele, faydalı olmaya yönlendiren hemhâl olduğumuz insanlar iki dünyamızın da sürur ve huzuruna vesile oldukları gibi; bizi yanlışa, eğriye veya faydasız mecralara sevk eden ve bu gibi yollara girmemize sebep olan dost da olsa, akraba da olsa sonuç itibarıyla zararlı ve hayırsız insanlardır.

Yapılan araştırma ve tespitler hemen hemen bütün insanların, müspet veya menfî mânâda dost ve arkadaşlarından etkilendiğini ve onların tesirinde kaldığını haber veriyor.

Dost ve arkadaş çevresinden etkilenenlerin başında da gençler geliyor. Gençlerimiz anne-baba veya öğretmen, hoca gibi büyüklerden ziyade yaşıtı olan arkadaşlarından daha çok etkileniyorlar. Büyüklerinin hiçbir telkinini, tavsiyesini dinlemeyen en sert mizaçlı gençlerimizin birbirlerine karşı olan nazik anlayış ve itaatleri calib-i dikkattir.

Arkadaş etkisinde kalma olayı her yaş, her sınıftaki insanlar için geçerli bir durum olmakla beraber, daha çok çocuklar, gençler ve genç hanımlar için çoklukla vuku bulan bir olaydır.

Müspet etkilenme dediğimiz, yani birbirinin iyi taraflarını, güzel huy ve alışkanlıklarını örnek alarak taklit etmek bu işin makul ve makbul yönü olduğu gibi; bir de menfî etkilenme dediğimiz dost, arkadaş olan iki tarafın birbirinin hoş olmayan, kötü huy ve alışkanlıklarını hiçbir süzgeçten geçirmeden, olduğu gibi kabullenmesidir.

Halbuki doğru olan; birbirimizin iyi, güzel huy ve alışkanlıklarını örnek alarak, bunlardan istifade etmek ve hoş olmayan, zararlı tutum ve davranışlara da müşteri olmamakla birlikte, beraber olduğumuz o dostumuzu da bunlardan vazgeçirmek için ona yardımcı olmaktır.

Bediüzzaman bu durumla ilgili olarak “Sohbette insibağ vardır” diyerek önemli bir tesbitte bulunuyor. Yani dost ve arkadaşların kendi aralarında yaptıkları konuşma ve sohbetlerinden mutlaka bir etkilenme söz konusudur. Birbiriyle dost olan insanlar bilerek veya bilmeyerek şu veya bu şekilde birbirinden etkilenirler, birbirlerinin faydalı veya zararlı alışkanlıklarını belki de hiç farkında olmadan kaparlar.

Burada karşılıklı birbirine tesir etme olayı meydana geldiği gibi, bazan da taraflardan birisi sürekli etkileyen, diğer taraf da etkilenen konumda olabiliyor. Dost ve arkadaş olan kişilerin kültür seviyeleri, örf ve âdetleri birbirinden çok farklı değilse çoğunlukla karşılıklı eşit şekildeki bir etkileşim söz konusu oluyor. Kültür seviyeleri farklı ise veya taraflardan birisi çok aktif, diğer taraf pasif bir karaktere sahip ise veyahut da daha bilemediğimiz farklı istidat ve kabiliyetleri söz konusu ise iki taraftan birisi sürekli etkileyen, diğer taraf da etkilenen taraf olarak rollerini oynamaya devam ederler.

Şurası ayrı bir gerçektir ki ister etkileyen, ister etkilenen tarafta olmuş olalım, günümüzde arkadaş grubumuzun üzerimizdeki etkisi küçümsenecek gibi değil. Ve bu gerçeği her halükârda gözden ırak tutmamakta sayısız faydalar var.

Zamanımızda hayırlı bir dost ve arkadaş grubu sayesinde iyi ve doğru olanı yakalama imkânını kazanmış ve bu sayede dünyasını mamur ve huzurlu kıldığı gibi, ebedî hayatını da kurtarabilmenin gayretiyle şuurlu ve huzurlu bir mü’min olmanın tadını çıkaran nice insanları biliyoruz.

Diğer taraftan yanlış bir arkadaş ve dost seçiminin sonucu olarak nice pırlanta misâl tertemiz gençlerin kısa bir zamanda pek çok kötü alışkanlıklara girdiğini, daha hayatının baharında iken bunalımlarla, hatta intiharlarla burun buruna, acılı ve elem verici bir yaşantı içinde ömür dakikalarını tüketmekte olduğunu görüyoruz.

O halde dost ve arkadaş çevremizin seçimini hafife almamak, gerekli duyarlılığı ve hassasiyeti göstermek durumundayız. Bizi iyiye, güzele çağıran, ebedî hayat yolculuğunda bize yoldaş olacak, samimi, can dostları arayıp bulmalı ve onların nümune-i imtisal olacak huy ve davranışlarını rehber edinmeliyiz.

24.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.09.2006) - Zulüm devam etmez, ama uzayabilir

  (10.09.2006) - Tahkir ve tahriklere karşı itidal

  (03.09.2006) - Ehl-i dinin en çok sıkboğaz edildiği devreler

  (27.08.2006) - Maniler hariçte değil, dahilde

  (20.08.2006) - Sorumluluklarımız

  (13.08.2006) - Onların en önemli şiarı okumak

  (06.08.2006) - Yasaklar hep bize mi?

  (30.07.2006) - Risâleleri doğru anlayabilmek

  (25.07.2006) - Maksadımız siyaset deği

  (16.07.2006) - Gençlerimiz geleceğimizdir

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004