Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Benim vereceğim daha çok şey var

Bir geziye çıkmanın, özellikle yaşanılan ülkenin dışına çıkmanın, bir de bunun gezi-inceleme anlamında amacı da varsa, yararlı olmaması mümkün değil.

İşte, çok planlı olmasa da, yapacağım gezinin asıl sebebi olan dâvete icabet etmek günü gelip çatmıştı. Böyle de olsa, zihnimden geçen bazı düşüncelerimi uygulamaya geçirebileceğimi tahmin ediyordum.

Avrupa`da, dünyanın kalkınmış ülkelerinden olan Hollanda`da kalan aile dostu ve yakınlarım, beni yıllardır oraya dâvet etmişlerdi.

Bu sene öyle oldu ki, kaçamadım, gitmek zorunda kaldım. Nedense ülke ziyaret etme noktasında o kadar çok istekli değildim. Övüp Avrupa`yı bir kompleks haline getirenlere de hiç hak vermezdim. Onlar çalışmış ve dünya standartlarının üstünde bir düzey yakalamışlarsa, bana düşen sadece onların hak ettiklerine ilişkin takdiri yerine getirmekti. Ve öyle de yaptım ve her pozisyonda söylemekten de çekinmedim. Onların başarısını turumun başarısı olarak algıladım. Üstelik alkışladım da.

Anlayacağınız Batı’nın kalkınmışlığı bende bir kompleks oluşturmadı. Anlatılanların hepsine hak verdim, hatta hayalimde daha da anlam kazandırdım.

Dünyayı ilgilendiren konularda, hangi millete, hangi inanışa ve hangi kültüre sahip olursa olsun, kim ne yapmışsa, onu insan türünün bir başarısı olarak kabul etmek; hatta yapılan olumlu şeylerle övünmek, yine insan olarak bizim olumlu düşüncemizin bir sonucudur.

Sen yapamazsan, hiç olmazsa bir başkasının başarısını alkışlasan! Asil erdem budur.

Bu duygular içinde, Asr-ı Saadetin o özgür insanları, daha devletlerinin başlangıcında çevre imparatorluklara karşı takındıkları kompleksiz tavrın anlamını daha iyi anlıyorum. Her sahabe bu bakışın âdeta birer sembolüydü. Ama Rafı bin Amir`ìn , İran İmparatorluğunun o güçlü ordusunun altın taht, ipekli hali ve yastıklarla somutlaşmış gururunu hiçe sayması anlamındaki kişilik ve pervasızlığı, tarihin altın sayfalarında altın harflerle yazılıdır. Rafı bin Amir, Rüstem’ìn otağına yırtık elbiselerle girmişti. Eğrilmiş kılıcı belinde ve yamulmuş kalkanı sırtındaydı. Rüstem büyük bir debdebe içindeydi. Rafi ise, ondan bambaşka bir ruh halini yansıtıyordu. En küçük bir kompleksi yoktu. Psikolojik savaş uygulanıyordu. Onların gururlarını kanatırcasına, kılıcıyla ipekli yastıkları ve halıları deliyordu. Rafi`nin bu tavrı bir gururun değil, tecessüm etmiş bir gurura, bağlı olduğu dâvâsının adına sergilediği onurlu bir cevabın yansımasıydı. Onlar için her şey olan bu debdebe ve zenginlik, Hz. Rafi ve diğerleri için, ihtiyaç içinde olmalarına rağmen çok, ama çok değersizdi.

Sahabelerin her biri, kutsal dâvâlarını bütün dünyaya yayma isteğindeydiler. Deyim yerindeyse, küreselleşmenin ilk temellerini atıyorlardı. Kutsal dâvâları Arap yarımadasında hapsedilemezdi. Zenginlik, dünyalık ve her türlü imkân ilgi alanlarına belki de en son giriyordu. Uzun sürmedi, çok kısa zaman içinde amaçlarına da ermişlerdi. Dünya, yeni bir bakış açısıyla yepyeni bir medeniyetle tanışıyordu.

Ben de Avrupa`nın bir ülkesine giderken hiç kompleks yaşamadım. İnanıyordum ki; bizim daha önceki değerlerimiz, şimdi onlara geçmişti. Onlar çalışmışlardı. Günümüz teknolojisinde onların büyük payları olduğu doğruydu. Bu da benim için güzeldi. Onlar benim türümdü ve ben yapmamış olsam da gerçekleştirdikleri, belki benim hayalimdekiydi.

Onların bu teknolojileri mü’minin yitik malıydı. Nerde bulursam alma hakkını her zaman bende görüyordum. Onlar teknolojileri ile nasıl övünürlerse, ben de övünebilirim.

Bulutların üstünden uçarken bu duygular içindeydim. Oralarda elbette somut başarılarını göreceğime inanıyordum. Kompleks yoktu bende; ama benim dâvâma özel olan bakış açımla ve biraz da gayretimle onları çok gerilerde bırakacağıma aynı kesinlikle inanıyordum. Hollanda`da uçaktan inince, yabancı bir ülkeye değil, kendi ülkeme inmiş bir psikoloji içindeydim. Kendime hakim olan bu duyguma şaşmamış değilim. Biraz da bu yazıyı bunun için kaleme almak zorunda kaldım.

Asr-ı Saadet ve günümüz… Yalnızca bir bakış açısıyla o günün insanının o temiz ve keskin ileri görüşlülüğünü yakalamak pekâlâ mümkün.

Artık dünya bir köy haline gelmiş. Başarı yalnız bir ülkenin değil, bütün dünyanın başarısı… Evrensel değerlerle ulaşılan başarılar her zaman evrensel özelliğe sahip.

Kalacağım birkaç gün içinde Batı`yı daha yakından tanıyacağım. Kimbilir benim ona vereceğim çok şeyler olacak.

Bundan da hiç kuşkum yok. Sanırım Batı, benim tevhidî bakış açıma son derece muhtaç… [email protected]

Hüseyin KARA

06.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Vizyon ve misyon

  İki bin yedi için profil

  Benim vereceğim daha çok şey var

  ‘Okumak ömrü uzatıyor’

  YASEM AJANDASI


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004