Türkiye’de siyasetin kendini dışa vurma araçları çok kısıtlı.
Toplumsal talep üzerinden hareket etmesi gereken siyasetçiye sadece rant dağıtımı hakkı tanınmak isteniyor.
Başörtülü kızların üniversitede eğitim hakkından, toplumsal yaşama aktif katılımına, eğitimle ilgili genel düzenlemelere kadar birçok sorun siyaset ve siyasetçinin ilgi alanı dışında tutuluyor.
Siyasetin alanının bu kadar sınırlı olduğu bir toplumun sağlıklı işlemesi ise mümkün olmuyor.
Her toplumun temel ilkeleri, kırmızı çizgileri vardır.
Bunlar anayasasında, yasalarında yer alır.
Siyasetçi seçim öncesi toplumsal talepleri cevaplandırmaya çalışırken elbette bu kırmızı çizgileri dikkate alır.
Ancak Türkiye’de bu çizgiler o kadar kalın ki, siyasetçiye toplumla iletişim kurma olanağı tanımıyor.
Eğer siyaset varsa, toplumdaki farklı kesimlerin sesine cevap veren partiler de olacak.
Eğer her parti benzer görüşleri savunacaksa siyasetin anlamı kalmaz.
Kimi insanlar muhafazakâr, kimileri liberal, kimileri solcu olduğu için bunlara denk düşen siyasi partilerin varlığı bir zorunluluk olacaktır.
Bu partilerin bir kısmı kent içindeki içkili mekânlar, eğlence yerleri için ayrı düzenleme istediğinde mutlaka “irtica geliyor” feryadı koparmak gerekmeyecektir.
Çünkü sokağında, apartmanının altında meyhane olmasını istemeyen çok sayıda insan varsa, bu insanların isteklerini de göz önüne almak gerekecektir.
Toplumsal her talep rejim sorunu biçiminde tartışıldığında, halkın sandık başına gitmesinin bir sonuç getirmesi mümkün değildir.
Evet Türkiye laik bir ülkedir ama aynı zamanda demokratik bir ülke olacaksa, demokratik yollarla dile getirilen ve rejimin temel ilkeleriyle çelişmeyen taleplere de kulak vermesi gerekecektir.
Elbette bu kararların bir kısmı toplumun bir bölümünü rahatsız edebilir, kızdırabilir.
Ancak unutmamak gerekir ki, siyasi iktidarlar geçicidir.
Toplumlar kimi zaman daha muhafazakâr taleplerde bulunurken, bir dönem sonra liberal dalga ağır basar.
Onun için bir anlık fotoğrafla ne coşalım, ne karalar bağlayalım.
Demokrasi oyununun temel kuralını kabul edip saygı duymak yeter.
Sabah, 9.5.2007
|