Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şükrü BULUT

Postmodern bolşevizm



Bildiğiniz gibi “postmodern” tabiri moda olup çıktı. Belki de eşyanın veya düşüncenin mahiyetini değiştirmeksizin geçirdiği dönüşüme de postmodern diyorlardı. Yazımızda, Risâle-i Nur ekseninde kalmaya çalışarak “bolşevizm” kelimesinin zamanımızın eteklerindeki yansımaları üzerinde durmaya çalışacağız. İnsanlar, vahyin istikbale dair haberlerini, geçmişte olduğu gibi zamanımızda da farkına varmadan kalıplarda hapsetmeye çalışmışlar. Bu yanlışa sebep olarak, genellikle temel bilgi ve kaidelerin tam bilinmemesi ve zamanımızdaki hadiseleri doğru okuyamamazlık gösterilebilir.

Risâle-i Nur'da geçen birinci ve ikinci Avrupa mânâlarını zamanımıza uyarlayanların; ikinci Avrupa kapsamında bolşevizm, komünizm, şimal cereyanı, tahribatçı dinsizlik ve sosyalizm kelimelerinin kaynaklarını bilmeleri halinde “postmodern bolşevizm”i de daha rahat anlayabileceklerini inanıyoruz. Ahirzaman dinsizliğine sebep olan düşünceleri hadis-i şeriflerin işaretiyle yalın halleriyle tanıdığımızda da; coğrafyaların, kahramanların ve hadiselerdeki renk, motif ve sloganların değişmeleri bizi şa-şırtmaz. Burada önemli olan bir husus da başta Risâle-i Nur olmak üzere fikirleri içtimaî kalıplarda müşahhas olarak dondurup zamanın akışını kaçırmamaktır. Ama, 19. yüzyılı da içine alarak kıyamete doğru akan cereyanları 20. yüzyıldaki hadiselere tatbik edenler, maalesef o günün teorisini zamanımızın olayları üzerinde tatbik edemediler.

Şimal cereyanının çıkış noktası olarak “şimalli” yani kuzeyli olduğunu, fakat daha sonra dünyanın ekseriyetini işgal edeceğini düşünmezsek, şimal cereyanıyla aynı kan, düşünce, usûl ve sloganlarla günümüzdeki “saldırgan dünya hareketlerini” elbette anlayamayız… 19. yüzyılın bolşevizminin hareket alanını, müntesiplerini, sosyal hayattaki muhataplarını, vakıa ve umumî tarihçesini bir atlasa dökebilen araştırmacıların fazla olmayışı da bütünü anlamamızı zorlaştırıyor. Arzuladığımız böyle bir atlas olsaydı, 11 Eylül’den sonra bu cereyan mensuplarının global dünya idaresinde—maalesef—hatırı sayılır şekilde söz sahibi olduklarını görecektik. Bolşevizmi “ahirzamanın tahripkâr fitnesi” olarak kabul edenler bilirler ki, bu mânâ belli zamanlarda dünyayı zabtedecek…

Tebeddül-ü esma ile hakikat değişmez. 1980 öncesinde Türkiye´de komünistler çoklukla günümüzdeki güdümlü sivil-toplum dernekleri gibi barış dernekleri kuruyordular. Özgürlük ise önemli sloganlarıydı. Ne barış kelimesi ve ne de hürriyet sloganı onlara toplumda gizlenme imkânı vermedi. Bugün Amerika ve Avrupa’da birilerinin kendilerini “yeni muhafazakâr” veya “yeni liberal” olarak tanıtmaları, onların; semavî dinlere düşman, eşcinsellik ve porno dahil fuhuş ve ahlâksızlığa taraftar, servet ve iktidar için savaşan ve sosyal sınıf tahakkümcüsü olduklarını gizleyemiyor. Gelişen teknoloji ve haberleşmede ulaşılan önemli nokta, milletleri bir köyün sakinleri konumuna çıkarttığından, eskisi gibi fikir ve cereyanların kendilerini uzun süre gizleyebilmelerine artık imkân vermiyor.

Zamanın çerçevesindeki hale göre strateji geliştiren bolşevizmi en iyisi meyvelerinden tanımaya çalışmak gerekiyor. Hürriyetçi geçinilirken, mahiyetlerinin anlaşılmaması için, kanunlar perdesinde kaynakları ve hadisenin iç yüzünü karartan bolşeviklerin günümüzdeki hali, Sovyet Rusya’sındaki hallerinden farklı değildir. Rockefeller ailesinin parasıyla ihtilâli gerçekleştirmek üzere kuzey Avrupa üzerinden Rusya’ya gelen Troçki’nin başlattığı “sürekli devrimin” günümüzde “sürekli değişim” veya “dünya milletlerine demokrasi” sûretinde devam etmediğini iddia etmek mümkün değildir. Troçki ile Stalin arasındaki bir çok görüş ayrılıklarının bir tanesi de “devrimi” dünyanın yedi iklimine taşımak değil miydi? Troçkici veya Troçki’den ders alan “yeni muhafazakâr”ların yol gösteren düşünce enstitüsü American Enterprise İnstitute’nin 11 Eylülcülere verdiği ders burada önemli: “Asayiş Amerika’nın isteyeceği bir şey değildir. Biz İran’da, Irak’ta, Suriye, Lübnan ve hatta Suudi Arabistan’da asayiş istemiyoruz. Bizim istediğimiz yalnızca değişim. Hedefimiz yapıcı tahriptir. İster yaşadığımız cemiyeti, ister haricî ülkeleri ilgilendirsin, değişmez.”

Bolşeviklerin başında başkumandan olarak Rus ordusunu 1920’de Polonya’ya yürüten Troçki’nin sloganı “özgürlük ve devrim”di… Bu metazori devrimleri, zayıf ülkelerde sivil-toplum temsilcilerine para dağıtarak “yeni liberal” olarak gerçekleştirenler de elbette post modern bolşevikler grubuna girerler. “Kızıl” renk bildiğiniz gibi bolşeviklerin esas renkleri olarak kabul edilir. Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan´daki devrimcilerin renklerini hatırlıyorsunuzdur. Yani turuncunun, gülün ve lâlenin renklerini… Sürekli değişim ile sürekli devrim arasındaki farkı veya tenasübü de anlıyorsunuzdur.

11 Eylül hâdisesinin yeniden tahlil edilmesinde fayda var. Âlem-i İslâm ve bilhassa Türkiye Müslümanlarının aleyhinde çalışan haricî cereyanların yollarının bu hadise öncesinde bir kavşakta birleştiğini düşünüyoruz. Betty Mahmoudy, Taliban ve Teslime Nesrin hadiselerine baktığınızda feministlere varıncaya kadar tahripçilerle dehşetli bir ittifak… Yalnız AB’nin etkisiyle zayıflayan Rum-Pontus ve Taşnakçılar biraz geriden geliyorlar. 20. yüzyıl bolşevizminden milenyum bolşevizmine geçişi anlamak için 19. yüzyıldaki bazı tarihî vakıaları şahsiyetleriyle birlikte günümüzdeki saldırgan dinsiz ve ahlâksız hareketlerle mukayese etmemiz gerekecek.

30.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.05.2008) - Ateş çemberindeki gül

  (23.05.2008) - Bolşevizmin Almanya'daki ayak sesleri

  (19.05.2008) - STK’lar ve demokrasimiz

  (16.05.2008) - Reklâm panolarındaki müstehcenlik

  (12.05.2008) - Medreselerin kurtuluş formülü Risâle-i Nur’da

  (09.05.2008) - Ey musibetzede Şark!

  (05.05.2008) - Tesettürün gözyaşları

  (25.04.2008) - XVI. Benedikt neler söylüyor?

  (21.04.2008) - Dünya barışı bu üniversiteden geçer…

  (18.04.2008) - Kürtsüz bir Kürdistan!

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Zeynep RUHAN

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır