"Gerçekten" haber verir 26 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Birikmiş konular



Geçtiğimiz haftanın birkaç gününü Emirdağ taraflarında geçirdik. Yazın alabildiğine kalabalıklaşan ilçe merkezini gezdik, aynı manzaranın yaşandığı bazı köylerini dolaştık. Üstad Bediüzzaman'ı gören, duyan veya bizzat hizmetinde bulunanlarla görüşüp sohbet ettik. Röportajlar yaptık. Orijinal tesbitlerde bulunduk ve bunlardan son derece önemli dersler, hikmet dolu mesajlar çıkardık. Topladığımız bilgi ve belgeleri bu hatıralarla da harman ederek, inşaallah yakın zamanda size takdim etmeye çalışırız.

HABİBE ANA

Haziran ayında birkaç yazıyla onlardan bahsettiğimiz Son Şahitler'den Dr. Asaf Dişçi'nin 77 yaşındaki kazı Habibe Ana ile evlâd û ıyâlinin durumunu merak edip soran aziz okuyucularımız var.

Özetle, onların durumları büyük ölçüde düzeldi. Rahmet kapıları birbiri ardına açılmaya başladı. Hayırseverler yardımlarına koştu. Onlar için mütevazı çapta bir cafe–restorant açıldı. Şu anda bütün aile efradı gücünü birleştirmiş vaziyette burada çalışıyor. Birkaç ay sonra inşaallah yeni evlerine kavuşacaklar. Bir miktar borca girdiler; ancak, Allah'ın inayetiyle bunun da üstesinden gelmeye çalışırlar.

HUTUVAT–I SİTTE

Daha evvelki bir yazımızda, Üstad Bediüzzaman'ın gizlice tabedilen Hutuvat–ı Sitte isimli eserinin 1918 yılı sonlarında basılmış olabileceğinden söz etmiştik. İzmir'den muhterem Bilal Tunç ağabeyimiz, Üstad'ın aşağıdaki ifadesine istinaden bu eserin İstanbul'un fiilî işgal tarihi olan 16 Mart 1920'ten sonra telif edildiği ihtimalinin daha kuvvetli olduğunu söylüyor. Üstad'ın bahis konusu ifadesi şöyle: “.. Yunan'ın galebesine ve Harekât–ı Milliye'nin mağlubiyetine zemin hazırladığı bir sırada, İngiliz ve Yunan aleyhinde Hutuvât–ı Sitte eserimi Eşref Edib'in gayretiyle tab' ve neşretmek ile, o kumandanın dehşetli planını kıran ve...”

M. ESAT BOZKURT

Diyarbakır'dan muhterem Av. M. Sıraç Anık, daha evvelki bir yazımızda ismi geçen eski bakanlardan M. Esat Bozkurt'un bazı menfî tutumlarına rağmen iyi bir hukukçu olduğunu ve bilhassa 163. maddenin, iki veya daha fazla kişinin bir araya gelip dinî sohbet yapmalarının yasak kapsamında tutulmaması yönünde açıklamaları bulunduğunu ifade ediyorlar.

Bizleri dikkatle takip ederek bu gibi tashih ve tasrihlerde bulunan ağabey ve kardeşlerimize teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyoruz.

Tarihin yorumu = 26 Temmuz 1925

Latife Hanımın kararan dünyası

Latife Hanım ile M. Kemal, aralarında geçen mahiyeti meçhûl tartışmalar sebebiyle ayrılmanın eşiğine geldiler.

Onları daha evvelki boşanma niyet ve teşebbüslerinden vazgeçiren başyaver Salih Bozok da, yaşanan son sıkıntıyı aşamayacağını anlayarak sessiz ve hareketsiz kaldı. Neticede, iki buçuk yıllık evlilik hayatları sona erdi ve Latife Hanım baba ocağı olan İzmir'e gönderildi. Resmî boşanma haberi ise, 5 Ağustos 1925'te radyodan bir "hükümet bildirisi" olarak yayınlandı.

Böylelikle, Latife Hanım için—kendi tâbiriyle—karanlık ve yoksuzluklar içinde geçecek çileli yeni bir hayat devresi başlamış oldu. Sır perdesiyle hâlâ örtülü vaziyette tutulan bu çileli hayat, tam 50 sene sürdü.

"ŞEREFLİ KARANLIK"

Latife Hanım, yalnızlık yıllarında başyaver Salih Bozok'a yazdığı bir mektupta ("Bozok Anlatıyor", Doğan K. 2001) yaşadığı hayatı şu sözlerle özetliyor: "Karanlık, şerefli bir karanlık..."

Yine, Cumhurbaşkanı İsmet Paşanın eşi Mevhibe Hanıma 22 Ekim 1947'de İstanbul'dan yazdığı bir mektubu var ki, buradaki ifadeleri onun nasıl bir hayatı yaşamaya mecbur bırakıldığını yansıtıyor. İşte, kendisine Amerika'dan mektup yazan Ömer İnönü'nün doğum günlerini hatırlamakla başlayan hasret ve sitem yüklü ifadeleri:

"Pek muhterem hanımefendi, canım kardeşim Mevhibe. Oğlunuz Ömer'in mini mini kundaklı hali ve benim onu kalbime bastırırken içimde ilk defa uyanan (altını çizmiş) annelik ihtiyacı hatıramda canlandı. Onlar neşe ve ümit dolu (1923–24) günlerdi. Kısa bir zaman içinde bütün emellerim, ihtiyaçlarım hatta insanlık ve vatandaşlık haklarım birer birer sararıp solarak sonbahar yaprakları gibi yerlere saçıldı. Hiç kimsenin anlamadığı nice yoksuzluklarla boğuştuğum bu acı günleri düşündüm. Ve bu müddet zarfında sizin samimi şefkat ve alakanızın benim biricik desteğim olduğunu bir kere daha hissettim. Gayr–i ihtiyari gözlerim yaşardı. Beni daima olduğum gibi gören ve anlayan güzel kardeşim. Allah sizden razı olsun." (www.candundar.com.tr)

LATİFE HANIMIN VASİYETİ

Yaklaşık iki buçuk yıl kadar M. Kemal ile evli kalan ve daha sona boşanmaları Bakanlar Kurulu kararıyla uygun görülen Uşşakizade Latife Hanım, 12 Temmuz 1975'te İstanbul'da vefat etti.

Latife Hanımın evliliği ve boşanma hadisesi gibi, yalnızlık ve gözetim altında geçen son elli yıllık hayatı da nice sırlarla örülü şekilde geçti. Onun, vefatından önce yazdığı ve noterlikçe kayıt altına almış olduğu vasiyetine bile maalesef uyulmadı. Vasiyetinde, öldükten 25 sene sonra nice bilgi, belge ve hatıra notlarını içine alan özel arşivinin açılmasını istiyordu. Ancak, onun bu vasiyeti yerine getirilmedi.

Halen Türk Tarih Kurumunun elinde bulunan bu özel arşivin içinde nelerin yer aldığı ve niçin açılmak istenmediği de bilinmiyor.

Oysa, M. Kemal'in hayatı ve hatıraları ile ilgili ne varsa resmî şahıs ve kurumlarca seve seve açıklanıyordu. Latife Hanımın notları ise, çarpıcı bir istisna teşkil etti. Tabii, bu da merakları iyiden iyiye kamçılamış oldu. Şimdi hemen herkes "Latife Hanım, acaba neler yazmış ve bizim bilmediğimiz ne gibi olaylara tanık olmuş diye" merak edip duruyor.

26.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.07.2008) - Çakallar ve orman kartalları

  (24.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşsun (7)

  (23.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşsun (6)

  (19.07.2008) - Kırlangıçları seyrediyorum, hayranlık içinde

  (17.07.2008) - Çevre temizliğinde kelebek faktörü

  (09.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşsun (5)

  (07.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşuyor (4)

  (05.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşuyor (3)

  (03.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşuyor (2)

  (02.07.2008) - Doğru söyleyen tarih konuşuyor (1)

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır