"Gerçekten" haber verir 17 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Millet 17 Eylül'e ağlıyor

17 Eylül 1961, 'Demokrasi Şehidi' Adnan Menderes hakkında verilen idam kararının infaz edildiği kara gün. Merhumu, oğlu Aydın Menderes'le birlikte yad ettik.

Aydın Menderes, Cumhuriyet dönemi çok partili siyasî hayat ve demokrasi mücadelesiyle yaşıt. Merhum Başbakan Adnan Menderes’in en küçük oğlu olan Aydın Menderes, Ankara İktisadî ve Ticarî Bilimler Akademisi’nden mezun.

Yedek subay olarak yaptığı askerlik sonrası 1970’de il başkanı olarak siyasete giren, 1977’de Adalet Partisi Konya Milletvekili ve 1978’de Genel İdare Kurulu üyeliğiyle devam eden, 12 Eylül darbesiyle 10 yıl siyasetten yasaklı kalan Aydın Menderes’in siyasî hayatı, Doğru Yol Partisi’nin ardından halen Demokrat Parti’de siyasete devam ediyor.

Aydın Menderes, sürekli okuyor, araştırıyor, yazıyor. Bilge bir siyasetçi olarak Türkiye’nin iç ve dış gündemiyle yakından ilgileniyor. Olayların arka yüzünü aralıyor, yakın siyasî geçmişe dair dünden bugüne etraflı tesbitlerde bulunuyor.

“Tarihte Bir Yolculuk”, “Gelenekten Güncele” ve “Devletin Alınyazısı” adlı kitapları bulunan Aydın Menderes’in www.aydinmenderes.com web sitesinde haftalık siyaset yazıları ve incelemeleri yayınlanıyor.

Babası Adnan Menderes ve iki bakanının 16 - 17 Eylül’deki idamları yıl dönümünde Ankara’daki evinde ziyaret ettiğimiz Aydın Menderes, milletin vicdanını hicranla yaralayan 27 Mayıs ihtilâlini ve idamları konuşurken bile, milletin birlik ve beraberliği uğruna acısını yüreğine gömüyor, öfkesini yutuyor.

Bu dikkatli tavrıyla, darbelerle siyasete kan bulaştıran, milleti kutuplaştırıp kamplara bölerek darbelere zemin hazırlayan iç ve dış ifsat odaklarının oyununu bozuyor. Milleti kutuplaştırıp siyasî kamplara itilmesi plânını boşa çıkarıyor. Hazm-ı nefs edip müteyakkız davranıyor.

İçinde bulunduğu fizikî sıkıntıya en ufak bir itirazda bulunmayıp büyük bir tevekkül ve sabırla karşıladığı gibi, babası Menderes ve arkadaşlarının maruz kaldığı siyasî ve sosyal hadiseleri de engin bir vakar ve kararlı bir duruşla karşılıyor. Bu çerçevede iç ve dış politikaya, Türkiye’nin meselelerine ufuk açıcı ihtiyatlı analizlerde bulunuyor, dengeli siyaset mizanlarıyla etraflı değerlendirmeler yapıyor.

“HİÇBİR ŞEY BABAMLA

BULUŞMANIN YERİNİ TUTMAZDI…”

Bütün merakının babası Adnan Menderes ile beraber olmak ve onun siyasetini anlayıp takip etmek olduğunu belirten Aydın Menderes, küçüklüğünde bütün dünyasının, “en iyi arkadaş” gördüğü babasıyla birlikte olmak, onun siyasî ve millete hizmet hedeflerini tâkip etmek olduğunu, yarım asrı aşan derin bir tahassürle anlatıyor.

“Bir başka şey veya bir oyun hiç önemi yok; hiçbir şey benim babamla buluşmamın yerini tutmazdı” diyen Aydın Menderes, siyaset yoluyla millete hizmet arzusunun o günden bugüne milletin gönlünde taht kurmuş babası Başvekil Adnan Menderes’in izinde devam ettiğini ifade ediyor.

“Bütün arzum babamın yaptığı şeyi öğreneyim, siyaseti öğreneyim” diyen Menderes, yarım asrı aşkındır, milletle beraber asil bir sevgi ve vefayı yaşıyor. Demokrat Parti’nin merhum Menderes’in manevî şahsiyetiyle abideleşip bütünleşen hatıraları, hasretini bir nebze dindirse de, Aydın Menderes’i teselli eden en büyük hazine, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının milletin nezdinde bu dünyada olduğu gibi öbür âleme geçişlerinde hayırla yâd edilmeleri…

Bunun içindir ki Menderes ve âilesi, asla intikam peşinde değil; Adnan Menderes’in darağacına götürenleri “Yargılamaya değmez” buluyor. “Yargılarsanız, suçlu bulsanız bile ortada Türkiye var” sorumluluğunu taşıyor.

Aydın Menderes mefkûre olarak kalben ve fikren merhum Adnan Menderes’ten tevârüs edilen misyona hiç bigâne değil. Menderes’in ve Demokrat Parti’nin millet ve demokrasi dâvâsının dâvâcısı; bundan asla caymış değil. Aksine bütün kuvvetiyle sahip çıkıyor. Büyük bir hasretle babasına dair üzgün, sürûrlu, kürsüden halka hitap eden halini hep rüyâlarında görüyor…

17 EYLÜL; FIRTINA, GÖK GÜRÜLTÜSÜ

VE ŞİDDETLİ YAĞMURUN İKAZI…

Aydın Menderes’i, babası merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarına tâziye için ziyâret ettik. Zira 15 Eylül’ü 16 Eylül’e bağlayan gece, Demokrat Parti’nin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Mâliye Bakanı Hasan Polatkan; 17 Eylül’de ise Başvekil Adnan Menderes asılarak katledilmişti.

Bu vesileyle Demokratların vatana, millete ve mânevî değerlere hizmetlerini yad ettik. Bediüzzaman’ın “Demokrat Nur talebeleri” imzasıyla yazdığı Emirdağ Lâhikası’ndaki “Sayın Adnan Menderes” hitabıyla başlayan mektubunu bir ders ve duâ olarak okuduk.

Adnan Menderes’in siyasî istikametteki tâvizsiz hizmetlerini konuştuk. Merhum Menderes ve arkadaşlarının Yassıada’daki asil direnç ve izzetli duruşlarının yakın tarihte demokrasi mücadelesinin şeref levhası olan hâtıralarının anlamı üzerinde durduk…

17 Eylül günü öğleden sonra saat 14.26’da Adnan Menderes’in idamıyla fırtınayla birlikte gelen gök gürültüsünün ardından yağan şiddetli yağmurun birçok işâret ve anlamı var. Gökyüzü bu cinayete âdeta ağlar. Fırtına ve yağmurun, zâlimlere bir “ikaz”, hayatını ülkesine ve milletine adamış merhum Menderes’in tertemiz ruhuna “rahmet” olduğu, sanki hava sahifesinde yazılır.

Cellâtlarının ikrarıyla, tam bir iman, vatanperverlik, cesâret ve asâlet örneğiyle sehpaya çıkan ve idamını büyük bir itminanla karşılayan Adnan Menderes, son dakikalarında dinî telkin için gelen hocayla baş başa konuşmasına bile izin verilmez. Sözde “buna kanunlar müsaade etmemektedir.” Bunun üzerine heyetin huzurunda hocanın tövbe duâsına katılır.

Usûlen bir arzusu olup olmadığı sorulur. Menderes’in hiçbir şahsî arzusu yoktur. Son sözleri ise, “Hayata vedâ etmek üzere olduğum şu anda, devletime ve milletime ebedî saadetler dilerim” olur. Ne bir şikâyet, ne bir tazallûm-u hâl ve ne de bir tahrikte bulunur…

Bu vakur hal, şüphesiz birçok mânâya delâlet eder. En bârizi de, “Türk milleti Müslümandır ve Müslüman olarak kalacaktır; İslâmiyetin icâplarını elbette yaşayacaktır” diyerek, Ezân-ı Muhammediyi aslına çeviren, yüzlerce Kur’ân kursunu, imam hatip okulunu, yüksek İslâm enstitüsünü hizmete açan, din eğitimi ve öğretimini yaygınlaştıran, din derslerini mekteplerde okutan Menderes’e, Bediüzzaman’ın “İslâm kahramanı” ve arkadaşlarına “İslâmiyete ciddî taraftar zatlar” takdirinin mânâsı tecellî etmiştir…

ZORLU, HERKESİ SELÂMLADI,

MEKTUP YAZDI VE ABDEST ALDI…

Demokrat Partililere her türlü ezâ ve hakaretlerde bulunan zulmün baş aktörleri “Yassıada Neronları”nın anlattıkları, demokrasi şehidlerinin millet nezdindeki beraatidir. Ve milletin Menderes ve arkadaşlarına yaptığı takdirin âdeta resmî belgesidir.

Bunlardan biri de, Yassıada Kumandanı Albay Tarık Güryay’ın Garnizon Komutanlığına gönderdiği “resmî kayıtlar”daki Adnan Menderes ve Hasan Polatkan’la birlikte Fatin Rüştü Zorlu’nun gösterdiği asâlet ve vakardır:

“Fatin Rüştü Zorlu, salona bambaşka bir insan gibi geldi. Gardiyanların önünden rahat adımlarla yürüdü ve hepimizi selâmladı. Kendisine okunan idam kararını, bütün heyecanları kenara itebilmiş kesin bir metânetle dinledi. Ondan sonra âilesine mektup yazması için Başsavcıdan müsaade istedi. Kâğıt ve kalem verdiler. Oturdu, âilesine mektup yazdı. Ben ellerine dikkat ediyordum, hiç titremiyordu. Yazdığı mektubu bitirdikten sonra Başsavcıya verdi ve yine abdest almak için müsaade istedi. Abdest bitince çoraplarını giydi. Gömleğinin sıvadığı kollarını indirince kol düğmelerini takmayı unutmadı.”

“Bir ara Başsavcıya döndü: ‘Özür dilerim, bekletiyorum’ dedi ve ilâve etti: ‘Mahkeme müddetince biz suçlu, siz de savcı mevkiinde bulunduğunuz için istemeyerek birbirimizi incittik. Buna rağmen sizden özür diliyorum’ sözleriyle Egesel’le karşılıklı helâlleşti.

“Sonra bana döndü: ‘Kumandan Bey, sizden, hatırlarsınız ya, son bir ricam olacağını söylemiştim: Benden evvel asılmış olanların ölüme nasıl gittiklerini bilmiyorum. Fakat ben, işte gördüğün gibi, gâliba bir insanın olabileceği kadar sakin ve metinim. Senden bunu âileme ve bilhassa anacığıma bildirmeni isterim!’

“Ardından devam etti: ‘Kumandanım bir ricam daha var: ‘Ben asılanların kaçıncısı oluyorum?’ ‘Ne baştasın, ne sonda’ dedim. Bunun üzerine gülümseyerek; ‘Elhayrû evsatuha!’ (Hayır vasat—orta—olandır) dedi.”

“ALLAH MEMLEKETİ KORUSUN,

HAYDİ ALLAHAISMARLADIK!”

“Fatin Rüştü Zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metânetle gitti. O kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dinî telkinde bulunan hocanın, Arapça kelimeleri telâffuzda düştüğü hataları düzeltti. Kollarını arkadan bağlarken Başsavcıya son bir ricâda bulundu: Ellerinin önden bağlanmasını istedi. Fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı.

“Beraberce sehpaya doğru yürüdük. Ne masaya, ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istemedi. Hatta heyecandan eli titreyen Cellâda; ‘Oğlum, ne titreyip duruyorsun? İlmik senin değil, benim boynuma geçecek’ dedi. Peşinden âdeta kendini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi; ‘Allah memleketi korusun, haydi Allahaısmarladık!’ dedikten sonra ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı. Boyu uzun olduğu için ayakları masaya basmıştı...”

Cellâtlarının dahi takdir ettiği böylesine mert, beyefendi; Londra ve Zürih Antlaşmalarıyla Kıbrıs dâvâsını Türkiye’ye kazandıran örnek bir diplomat ve Dışişleri Bakanının Yassıada’da hakaret görüp hırpalandığı yetmiyormuş gibi ihtilâlciler tarafından kurulan darağacında asılması, tek başına 17 Eylül’le sonuçlanan 27 Mayıs darbesinin dehşetli zulmünün içyüzünü deşifre etmekte.

Mahut idam gömleğini giydiği anlarda bile, idam fermanını hazırlayanlara Başvekili Menderes gibi insanlık dersini veren Zorlu’nun en acımasız kalpleri bile sızlatacak idam sahnelerinin üzerinden yarım asra yakın zaman geçtiği halde, hâlâ darbecilerin korunup kollanması, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk barometresini ortaya koymakta… —DEVAMI YARIN—

CEVHER İLHAN

17.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır