Emekli Org. Şener Eruygur’un bilgisayarından çıkan gizli ibareli yazıda, 1998 yılında İstanbul Üniversitesinde başlayan başörtüsü yasağının perde arkası anlatılıyor. Ergenekon iddianamesindeki eklerden birinde yer alan yazıya göre, başörtüsü yasağının nasıl uygulamaya konulduğunu anlatan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, “Dönemin Genelkurmay Başkanı üç kez telefonla aradı ve destek verdi” dedi.
ARKAMDA TSK OLMASAYDI NE YAPARDIM?
Alemdaroğlu, dönemin valisinin “Toplumu germeyelim, taviz verin, hoşgörülü olun” imasında bulunduğunu, ama direndiklerini aktararak, o gün olanları şu sözlerle anlattı: “Bu tip durumların tekrarlanabileceğinden endişe ediyorum. O dönemde TSK arkamda olmasaydı ben ne yapardım? Olaylar haftasında resmî kıyafetle üç korgeneral beni ziyaret etti. Askerler her vesile ile üniversiteleri desteklediklerini göstermeliler.”
EMEKLİ Org. Şener Eruygur’un bilgisayarından çıkan gizli ibareli yazıda, 1998 yılında İstanbul Üniversitesi’nde başlayan başörtüsü yasağının perda arkası anlatılıyor.
Zaman’ın haberine göre, 1998 yılında başörtüsüne yasak getirildiği zaman İl Emniyet Koordinasyon Kurulu’nda sorgulandığına dikkat çeken dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, “O gün taviz verilseydi türban ve üniversite konusunda cephe kaybedilirdi” diyor. Yine aynı endişeleri yaşadığını iddia eden Alemdaroğlu şöyle devam ediyor: “Dönemin Genelkurmay başkanı 3 kez telefonla aradı ve destek verdi. Vali toplumu germeyelim, taviz verin, hoşgörülü olun imasında bulundu ama direnildi. Bu tip durumların tekrarlanabileceğinden endişe ediyorum. O dönemde TSK arkamda olmasaydı ben ne yapardım? Olaylar haftasında resmî kıyafetle 3 korgeneral beni ziyaret etti. Askerler her vesile ile üniversiteleri desteklediklerini göstermeliler.” Kemal Alemdaroğlu kaygılarını dile getirirken üniversitesindeki başörtülü sayısını da veriyor. Buna göre, 2003 yılında İstanbul Üniversitesi’ne 11 bin başvuru olmuş. 170 tane de başörtülü başvurmuş. Kayıt sırasında peruk takanlar var.
TSK, ÖĞRETMENLERİ EĞİTSİN!
Rektörler, şikâyetlerini o kadar geniş tutmuşlar ki, değinmedikleri konu ve kurum kalmamış. İşte bazıları: “Mütareke basını kayıtsız kalıyor. Bugün Türkiye’de 600 bin öğretmen var, onlardan ne kadar eminiz? Belki okul müdürlerine TSK tarafından psikolojik eğitim verilebilir. Adliyede irtica kol geziyor. Dinciler 2 büyükşehir belediyesini elde ettiler ve çok büyük gelirler elde ediyorlar. Valiler cuma namazına gidiyor.”
REKTÖRLER DE DARBECİLER GİBİ
DARBECİLER gibi rektörlerin halka hiç güvenmediği görülüyor. Kayıtlara giren cümlelerden bazıları şöyle: “Bugüne kadar her şeyi devletten bekleyen halk kendi başına birey olamıyor... Türk halkı kadar dedikodudan ve günlük olaylardan etkilenen bir halk dünyada yok. Türk halkı değişik. Güce tapıyor... Önümüzde yerel seçimler var. Halka güven olmaz.” Askerlere “Planlı faaliyetleri uygulamalıyız. Bir kıvılcıma ihtiyaç var ve kıvılcımı daha sonra genişletmeliyiz. Ama bu kıvılcım var mı?” diye soran rektörlerin çözüm için söyledikleri de ilginç: “En önemli konu caydırma ve korku yaratmak. Kapı kapı dolaşıp bu gidişin tehlikelerini anlatmalıyız.” İstanbul/YENİ ASYA
|