02 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Özal'ın sırları ve katilleri


A+ | A-

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölüm hadisesi, bir kez daha tartışma gündemine getirilmiş bulunuyor.

Kızı Zeynep Hanım, yüksek tirajlı bir gazeteye beyanat vererek, "Babam öldürüldü" iddiasıyla savcıları göreve çağırıyor.

Dediğine göre, yıllardır aynı şeyi söylüyorlar, ancak savcılar bir türlü kapılarını çalmıyormuş.

Hemen ifade edelim ki, Özal'ın eşi Semra Hanım, ilk yıllarda hiç de böyle demiyor, hatta tam tersini söylüyordu. Kendi ifadelerini aşağıda görebilirsiniz.

***

Özal vefat edeli 17 sene oldu. Ne hikmetse, ilk yıllarda hiç konuşulmayan ve gündeme getirilmeyen ölüm şekli, yıllar geçtikçe daha bir dallanıp budaklanak tartışmalı bir konuya dönüşüveriyor.

Tartışma konusu mâlum: Özal öldümü, yoksa öldürüldü mü?

Konu bir muamma. Üzerinde kalınca bir sır perdesi var. Bir türlü de kaldırılamıyor.

Gariptir: Özal çeşitli yönüyle bir sır, bir muamma şahsiyet.

Meselâ, bir ara "Damarlarımda Kürt kanı var; annemin aslı Tunceli'den..." diyerek, Kürt kamuoyuna göz kırparken, aynı anda "21. asır, Türk'ün ve Türk dünyasının asrı olacak" diye meydanlarda yüksek volumlü konuşmalar yapıyordu.

Keza, kendisi muhafazakâr bir geleneğe sahip iken, aile efradı "bir âlem"di; magazin gazetelerinin haber ve esin kaynağı gibiydiler. (Hoş, durum halen de pek değişmiş değil ya...)

Aynı şekilde, kardeşi Erbakan'ın adamı ve kendisi de 1977 seçimlerinde MSP'nin İzmir milletvekili adayı iken, 1983'te ANAP'ı kurduktan sonra, siyaseten tam bir "redd–i miras" havasına girdi.

Bunlar gibi dahi bir çok yönüyle, Özal'ın sırlar ve muammalar içinde bir hayat yaşadığını gösteriyor.

Öyle ki, 1988'deki parti kongresi esnasında kendisi öldürmek kastıyla vurduran kimselerin peşine bile düşmedi.

Tetikçi belliydi, ancak azmettiricilerin kim olduğunu Özal bir türlü açıklamadı. Bırakın açıklamayı, "Üzerlerine niçin gitmiyorsunuz?" diyen Fikri Sağlar'ı bile acemi siyasetçi gibi davranmakla itham etti.

Şimdi, can alıcı soru şudur: Kendisini öldürmek kastıyla vurduranların bile üzerine gitmeyen, onları en azından deşifre etme cihetine gitmeyen Özal (ya da Özal ailesi), nasıl olur da onun şüpheli ölümünün sırlarını çözmeye çalışıyor?

Tetikçisi belli, azmettiricisi kendileri açısından belli bir hadisenin üzerini örten, ya da örmek zorunda kalan bir irade, acaba hemen her yönüyle meçhûl bir ölümün sırlarını deşifre etmeye güç yetirebilir mi? Katillerini bulup hesaba çekebilirler mi? İnşaallah diyoruz, ama hiç ihtimal veremiyouz. Hele, bilinen bir cinayetin üzerine dahi hiç gidilmediği, yahut gidilemediği açıkça ortada iken...

Zeynep Hanım, haklı olarak bu muammanın çözülmesini, meselenin vüzuha kavuşmasını istiyor. Kim istemez ki...

Ne var ki, aynı şeyi en başta annesi istememiştir. İşte, yıllar önce konuya dair sarf ettiği sözler: "Turgut Bey, Türkî Cumhuriyetler seyahatinden döndüğünde, çok yorgun ve bitkin haldeydi. Ayrıca, kalp krizi geçirdiğinde ona en yakın kişi bendim. Düştüğünü fark edip yanına gittiğimde ölmüş, gitmiş olduğunu öncelikle kendim tesbit ettim. Nabzı tamamen durmuştu. Doktorun müdahalesinde, hastaneye sevkinde gecikmeler olması ayrı konu; ama, gelen şiddetli krizle zaten vefât etmişti; dolayısıyla yapacak fazla birşey yoktu." (Yeni Asya, 5/5/2002)

Son olarak, çok daha garip bir açıklamayı nazara vererek bitirelim.

Takip edebildiğim kadarıyla "Özal öldü mü, yoksa öldürüldü mü?" şeklinde, konuyu diline dolayarak ilk şüpheyi ortaya atan kişi, PKK lideri Abdullah Öcalan'dır. Öcalan, 1993'te "Ali Fırat" imzasıyla Özgür Gündem gazetesinde çıkan yazılarında aynı şüpheli sözleri birkaç kez tekrarlayıp durdu. Demek ki, meselenin kendisini de ilgilendiren bir yönü vardı ki, bu derece dillendirip duruyordu.

Özal'ın hayatı ve siyaseti, "dört temayül" şeklinde isimlendirilen zıt kutupların aynı partinin çatışı altında barındırılamayacağının bir nevi ispatı olmuştur.

Tarihin yorumu 2 Mart 1430

Bursa'nın mânevî sultanı

Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid'in damadı olan büyük evliya Emir Sultan Hazretleri, 2 Mart 1430'da Bursa'da vefat etti.

Aradan 580 yıl geçmiş olmasına rağmen hiç unutulmayan bu mübarek zatın türbesi ve onun adına yapılan külliye, bugün de yerli ve yabancı milyonlarca insanın ziyaretgâhıdır.

1368 senesinde Buhara'da dünyaya gözlerini açan Emir Sultan'ın asıl ismi "Muhammed bin Ali" olup lâkabı Şemsüddîn'dir.

Bursa'ya 1391'da hicret etmiş ve rüyâsında Hz. Muhamed'in gören Yıldırım Bayezid'in kızı Hundî Hatunla evlenmiştir.

Neseben Seyyiddir. Soyu Hz. Peygamberin (asm) torun Hz. Hüseyin'e dayanır.

Bu mübarek insan Buhara'da doğduğu için, ona "Muhammed Buhârî", Seyyid olduğu için "Emîr Buhârî" ve Yıldırım Bayezid'in damadı olduğu için de ona "Emîr Sultan" denilmiştir.

Emir Buhari ile Yıldırım Bayezid arasında geçtiği rivayet edilen pekçok hatıra ve menkıbe naklediliyor.

Bunların sıhhat derecesi tam olarak bilinemiyor. Ancak, aralarında çok mânidar olanları var.

Meselâ, Timur'la yapılan ve mağlubiyetle neticelenen Ankara Savaşı (1402) meselesinde, Yıldırım'ın Emir Sultan'ı dinlemediği, tavsiyelerine uymadığı ve adeta basiretinin bağlandığı rivayet ediliyor ki, bunları okuyunca etkilenmemek elde değil.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (04.05.2010) - Şahıs meselesine takılmadan

  (26.04.2010) - AKP, Kemalizmin ömrünü uzatıyor

  (22.04.2010) - İçten içe çürüme var

  (21.04.2010) - Şiddet kültürü ve başkanlık sistemi

  (20.04.2010) - "Mekke'nin fethi" örneği

  (16.04.2010) - Kemalizmin kisveleri

  (15.04.2010) - Nasıl Müslüman oluyorlar?

  (14.04.2010) - Avrupa'da parıldayan Nur

  (25.03.2010) - Fitne ateşi, işte böyle söndürülür

  (24.03.2010) - İlk sorgulama İzmit'te (2)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım