27 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Trafik cezalarında yeni dönem

EMNİYET Genel Müdürlüğü trafik cezalarının elektronik ortamda düzenlenmesine olanak sağlayacak bir yönetmelik taslağı hazırladı.

Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından Emniyet, Karayolları, Maliye Bakanlığı ve PTT arasında bir ‘’elektronik ağ’’ kurulacak. Bu sayede ceza tutanakları, vatandaşa tebliğ edildiği anda tahsilatı yapacak olan Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi sistemine düşecek. İdare de elektronik tebligatla birlikte tutanakları ‘on line’ olarak vatandaşa iletecek. Alınan bilgiye göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 8 milyon trafik ceza tutanağı hazırlanıyor. Birçok şehirde kurulan MOBESE sistemi ve denetimler sayesinde ceza sayısının daha da artması öngörülüyor. Mevcut sistem ceza makbuzlarının elle hazırlanmasını zorunlu kılıyor. Buna göre ceza tutanağı 4 nüsha halinde elle hazırlanıyor. Bu nüshalardan ikisi posta yoluyla vatandaşa iletiliyor. Mazbatalı tebligat zarfının vatandaşa imzalatılmasının ardından bu nüshalardan biri tekrar emniyet müdürlüklerine getiriliyor. Bu nüsha daha sonra vergi dairelerine götürülerek burada tek tek sisteme işleniyor.

SÜRÜCÜYE 46 SORU SORULUYOR

Mevcut sistemde bir trafik polisinin ceza yazabilmek için ceza makbuzunun üzerinde anne, baba adı, doğum tarihi gibi vatandaşa ait 46 bilgiyi elle eksiksiz doldurması gerekiyor. Bu da hem görevli, hem de vatandaş açısından zaman kaybına sebep oluyor. Mevcut yönetmelik, MOBESE kameralarınca tesbit edilen trafik ihlâllerine ilişkin ceza tutanaklarının da elle hazırlanmasını zorunlu kılıyor. Bu durum çok sayıda polisin zamanını bu işe ayırmasına yol açıyor. Bu sebeplerle trafik cezalarının vatandaşa tebliğ edilmesi işlemi de bazı durumlarda 1,5-2 yılı buluyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, hem bürokrasiyi azaltmak, hem de tebligattaki gecikmeleri önlemek için cezaların tahsiline yönelik işlemlerinin ‘on line’ ortamda yürütülmesine dönük çalışma başlattı. Buna göre, trafik cezaları, köprü ve otoyollardan kaçak geçenlere uygulanan cezalar ve Karayolları Taşıma Kanunu İdarî Para cezaları, manuel bilgi girişi yerine ‘’Elektronik Ağ’’ ile takip ve tahsil edilecek.

‘’ELEKTRONİK

AĞ SİSTEMİ’’

ELEKTRONİK Ağ Projesi kapsamında, Emniyet Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve PTT arasında elektronik bir ağ kurulacak. Polis, trafik kontrolü sırasında el bilgisayarından sürücü bilgilerine ulaşabilecek. Trafik cezaları da bilgisayar üzerinden hazırlanarak anında elektronik ağ sistemine kaydedilecek. MOBESE sistemiyle tespit edilen ihlâllere ilişkin ceza tutanakları da bilgisayar ortamında hazırlanarak sisteme kaydedilecek. Emniyetin ya da Karayollarının kestiği ceza tutanakları, elektronik ortamda Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezinde de görülecek. Başkanlık, vatandaşın bu cezaları 1 ay içinde ödeyip ödemediğine bakacak. Daha sonra tahsilat için harekete geçerek, tebligat ve tahsilat işlemlerini yürütecek. Gelir Vergisi ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapan 6009 sayılı Kanun ile Gelir İdaresi Başkanlığı ‘’elektronik tebligat’’ uygulamasına geçecek. Bu uygulamaya geçilmesiyle, trafik cezaları ile köprü ve otoyollardan kaçak geçenlere verilen cezalar için de elektronik tebligat devreye girecek. Böylece trafik cezalarının çok daha hızlı şekilde tebliği ve tahsili sağlanacak. Yeni sistem, vatandaşların trafik cezalarını internet üzerinden anında takip etmesine de olanak sağlayacak. Sürücüler, vatandaşlık numaralarıyla sisteme girerek trafik cezalarını öğrenebilecek. Sistem ayrıca cezanın mail yoluyla ya da cep telefonu üzerinden vatandaşa bildirilmesine de imkân verecek.

27.11.2010


 

Her öğrencinin bir dikili ağacı olacak

BİTLİS Eren Üniversitesi ve Bitlis Eğitim Tanıtım Vakfı (BETAV) işbirliğiyle Ağustos ayında gerçekleştirilen çalıştayda Bitlis’in ağaçlandırılması için alınan karar hayata geçirildi.

24 Kasım Öğrentmenler Günü’nde Bitlis Eren Üniversitesi El-Aman Han Kültür Merkezi Bahçesi’nde düzenlenen “Fidan Dikim Şenliği”nde yeşil Bitlis için ilk fidanı Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru ve BETAV Başkanı Ahmet Eren, birlikte dikti. BETAV Başkanı Ahmet Eren, “Bundan böyle üniversiteye kayıt olan her öğrenci bir ağaç dikecek ve öğrenciliği süresince bu ağacın gelişiminden sorumlu olacak. Üniversite büyüdükçe ve öğrenci sayısı arttıkça bir zamanlar çevresi ormanlarla dolu olan Bitlis eski günlerine geri dönecek” diye konuştu.

LYS’DE İLK 50’YE GİRENİN

AYAĞI YERDEN KESİLECEK

BETAV Başkanı Ahmet Eren, Bitlisli gençlerin başarısının kendilerini de motive ettiğini ve yatırım isteklerini arttırdığını söyledi. BETAV yöneticileri aldıkları bir kararla, önümüzdeki yıl Türkiye sıralamasında ilk 50 içine giren Bitlisli bütün öğrencilere birer otomobil vereceklerini açıkladılar. Üstelik dereceye giren öğrenci sayısı kadar öğretmen de bu ödülden faydalanabilecek. Ödül kazanacaklar, öğrencilere en çok emek veren, onları destekleyen öğretmenler arasından Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından belirlenecek. Bitlis 2010 yılı LYS’de Türkçe Sosyal alanında Türkiye birincisi olarak büyük başarı elde etmişti. 24 Kasım Öğretmenler Gününü Bitlis’te öğretmenlerle birlikte kutlayan BETAV yöneticileri, 700’ün üzerinde öğretmene çeşitli hediyelerin verdi.

Bitlis / Mustafa Gökmen

27.11.2010


 

Emniyet’ten ailelere uyarı

BURSA Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü, ebeveynlere, “Çocuklarınız tanımadıkları insanlardan para veya herhangi bir hediye almasın” uyarısında bulundu.

Çocukların odalarında bilgisayarla başbaşa kaldığını da hatırlatan emniyet müdürlüğü yetkilileri, ailelerin bu konuda da dikkatli olmalarını istedi. Çocuk polisi, çocuklara yönelik suç girişimleri konusunda da anne-babaları uyarıyor. Çocukların her istediğinin ebeveynler tarafından yerine getirmemesinin tavsiye edildiği açıklamada, çocuklara sorumluluklar verilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Anne-babaların çocuklarının yanında kavga etmemeleri gerektiğinin belirtildiği açıklamada, çocuklara aşırı harçlık vererek onları doyumsuzlaştırmamaları ve aşağılanmamasına özellikle dikkat edilmesi gerektiği vurgulandı.

27.11.2010


 

Kaybolan keşif heyeti 4 saat sonra bulundu

KEŞİF sırasında kaybolan heyetin yerlerinin tesbit edildiği bildirildi. Edinilen bilgiye göre, Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Karaşar beldesi Belediye Başkanı Ali Özdamar, Sakarya Üniversitesi’nden 3 öğretim görevlisi ve Sakarya Bölge İdare Mahkemesi’nden 1 hakimin Eğriova Horhor mevkiinde kayboldu.

Heyetin, Bolu Valiliği ile ilgili bir su problemi dolayısıyla bölgeye keşfe gittikleri belirtildi. Kıbrısçık ve Beypazarı Jandarma ekiplerinin bölgede yaklaşık 4 saat süreyle yaptıkları çalışmaların ardından heyete ulaşıldığı bildirildi.

27.11.2010


 

Diş hekimleri için uzmanlık sınavı talebi

TÜRK Sağlık Sen tarafından hazırlanan raporda, diş hekimleri için uzmanlık sınavı yapılması önerildi. Türk Sağlık Sen’den yapılan yazılı açıklamada, sendika tarafından ağız ve diş sağlığı çalışanlarının sorunları ile ilgili bir rapor hazırlandığı belirtildi.

Açıklamaya göre raporda, zehirli ve zararlı kimyasal maddelere, silika tozlarına, çapraz enfeksiyon riskine ve havalandırması yetersiz ortam şartlarına maruz kalan diş protez teknisyenlerinde, ümitsizlik, uykusuzluk yorgunluk, işitme ve görme bozukluğu, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu, boyun ve bel fıtıkları, sinir sıkışması, alerjik astım, akciğer kanseri, hepatit B-C gibi rahatsızların görüldüğü ifade edildi. Laboratuvarların fizikî ve hijyenik şartlarının sağlığa uygun şekilde düzenlenmesi, çalışma şartlarını iyileştirici tedbirlerin alınması gerektiğine dikkat çekildi. Ağız ve diş sağlığı merkezlerinin diş protez laboratuvarlarında görev yapan birçok personelin meslek hastalığına yakalandığı ifade edilerek, bu personele tazminat ödenmesi için düzenleme yapılması istendi. Diş hekimlerinin uzmanlaşmalarının önünün kapandığı ileri sürülen raporda, tabiplerin uzmanlaşarak mesleğinde iyi bir konuma geldikleri, özlük ve sosyal haklar elde ettikleri, ancak diş hekimlerinin bu tür haklardan mahrum bırakıldığı savunuldu.

27.11.2010


 

Denizli’de mevlid heyecanı yaşanıyor

Bedİüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Denizli’de medfun bulunan talebelerinden Hafız Ali Ergün ve Hasan Feyzi Yüreğil’in ruhlarına ithaf edilmek üzere yarın Mevlidi Şerif okutulacak.

Denizli Ulu Camii’nde öğle namazından sonra okutulacak Mevlidi Şerife başta Denizli halkı olmak üzere bütün vatandaşların dâvetli olduğu belirtildi.

27.11.2010


 

Gazeteciler özgür olmalı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘’Bazı gazeteciler maalesef cezaevine girmiştir. Bu durum hem şahsımı, hem de hükümetimi rahatsız etmektedir. Türkiye, gazetecilerin yazdıklarından ya da düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı cezalandırıldıkları bir ülke değil, gazetecilerin düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir ülke olmalıdır” dedi.

Bakan Arınç: Gazeteciler özgür olmalı DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, “Türkiye, gazetecilerin yazdıklarından ya da düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı cezalandırıldıkları bir ülke değil, bütün gazetecilerin düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir ülke olmalıdır’’ dedi.

Arınç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Vakfının, bugüne kadar 56 ilde ve 7 bine yakın gazetecinin sertifika aldığı Yerel Medya Eğitim Seminerleri çerçevesinde, Taksim Nippon Otel’inde düzenlediği ‘’Geleneksel Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’’nda yaptığı konuşmada, şimdiye kadar medya ile ilgili doğru, makul ne varsa yaptıkllarını söyledi. “Medyanın sorunu, bizim de sorunumuzdur. Eğer medyamız sorunluysa demokrasimiz de sorunludur” diyen Arınç, şunları söyledi:

“Fakat şunu da unutmamak gerekir, Türkiye aynı zamanda yargının bağımsız bir şekilde çalıştığı, kanunlarla yönetilen, yazılı hukuk kurallarının geçerli olduğu bir hukuk devletidir. Herkesin uymakta zorunlu olduğu kurallar var. Bugün mevcut yasalardan dolayı bazı gazetecilere, yazdığı haber ve yorumlardan dolayı, bağımsız yargı tarafından soruşturmalar başlatılmış, davalar açılmış ve cezalar verilmiştir. Bazı gazeteciler maalesef cezaevine girmiştir. Bu durum hem şahsımı hem de hükümetimi rahatsız etmektedir. Türkiye, gazetecilerin yazdıklarından ya da düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı cezalandırıldıkları bir ülke değil, bütün gazetecilerin düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir ülke olmalıdır. Bunun için Adalet Bakanlığı ile müşterek bir çalışma yaptık. Bu çalışma da son Bakanlar Kurulunda genel bir çerçeve içinde kabul edildi. Umuyorum ki, bugünlerde bu kanun, bütçe görüşmelerinden önce gerçekleştirilecek ve bazı sorunlarımızın halledilmesinde önemli bir netice alınacaktır.” GARİPSENECEK BİR DURUM YOK DEVLET Bakanı Bülent Arınç, komutanların ilgili bakanlarca görevden alınmasıyla ilgili soru üzerine ise “Sivil hükümetin kendisine yasalarla tanınmış yetkilerini kullanması kadar normal bir şey olamaz. Olan biten herşey hukuk çerçevesindedir. İdarenin bütün eylemleri yargı denetimindedir. Zarar gördüğünü düşünenler hukuki yollara başvurabilir.” dedi.

27.11.2010


 

Konu yargıda bekleyelim

Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, kamuoyunda yoğun tartışılan 3 generalin açığa alınmasıyla ilgili konunun yargıda olduğunu belirterek, beklenmesi gerektiğini söyledi.

Gönül: Konu yargıda, bekleyelim MİLLÎ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 3 generalin açığa alınmasıyla ilgili konunun yargıda olduğunu belirterek, beklenmesi gerektiğini söyledi. Bakan Gönül, İzmir’de, Küçükçiğli Cemevini ziyaretinin ardından basın mensuplarının çeşitli sorularını cevaplandırdı. Genelkurmay Başkanlığının olayları kronolojik sırayla açıkladığını belirten Gönül, ‘’Bence fevkalâde isabetli oldu. Bize ayrı ayrı soracağınız şeylerde, topluca cevabını bulmuş oldunuz’’ dedi. Bir gazetecinin, ‘’Genelkurmay’ın 3 generali terfi ettirme, hükümetin ise bunları emekli etme çabası içinde olduğunu’’ ifade ederek, bununla ilgili görüşünü sorması üzerine Bakan Gönül, şöyle dedi: ‘’926 sayılı kanunun 65. maddesinde bakana verilmiş yetki, 2 bakan tarafından kullanılmıştır. Süreç böyle gerekmiştir. Böyle yapılmıştır. Şimdi bunu çok fazla irdelemek, düşünün ki, çok önemli 3 kamu görevlisinden bahsediyoruz, onların şahsî haklarından bahsediyoruz, personel meselesinden bahsediyoruz. Böyle detaya girmek, insanların bir şekilde rencide olmasına sebebiyet verir. Onun için bu konuda daha fazla konuşmayalım. Genelkurmay fevkalade güzel bir açıklama yapmıştır. Şimdi konu yargıdadır, bekleyelim.’’ Bir gazetecinin, 3 generalin görevden alınmasını CHP’nin ‘’sivil darbe’’ olarak nitelendirdiğini hatırlatması üzerine Gönül, ‘’Takdir basınındır, takdir kamuoyunundur’’ diye konuştu.

27.11.2010


 

TBMM Başkanı Şahin: Terör örgütü muhatabımız değil

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, terör örgütünü meşru saymadıklarını belirterek, ‘’O bizim muhatabımız değildir, devletimizin de, hükümetimizin de, güvenlik güçlerimizin de muhatabı değildir’’ dedi.

Şahin, makamında, Antalya Özel AKEV Lisesi öğretmen ve öğrencilerini kabulünün ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, ‘’İmralı’dan dengesiz açıklamalar geliyor. Öcalan’ın, ‘ateşkesin seçime kadar değil Mart’a kadar olduğu, sorun çözülmezse silahlanma talimatı verdiğine’ dair bugün gazetelerde haberler var. Değerlendirmeniz nedir’’ sorusuna, ‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetleri, özellikle iç ve dış güvenliğimizden sorumlu güvenlik makamlarımız bir terör örgütünün ne yapacağına bakarak yol haritası çizmezler. Terör örgütünün elebaşısı veya onların mensupları ne karar alırlarsa alsınlar onlar bizi ilgilendirmez’’ cevabını verdi. ‘’Biz ne yapacağımızı Türkiye Cumhuriyeti olarak belirleriz’’ diyen Şahin, belirlenen doğrultuda hareket edildiğini söyledi. Şahin, ‘’Onların kararları, devletimizi de, hükümetimizi de ilgilendirmez. Terör örgütünü meşru saymıyoruz, o bizim muhatabımız değildir, devletimizin de, hükümetimizin de, güvenlik güçlerimizin de muhatabı değildir’’ diye konuştu.

27.11.2010


 

Madencilerin cenazesi “Çinlilerin vizesini bekliyor’’

ZONGULDAK'TA, Türkiye Taşkömürü Kurumu, (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında 17 Mayıstaki patlamanın ardından 2 madencinin cesetlerinin çıkarılması için hasarlı Yeni Karadon Servis Kuyusunun onarılmasına yönelik ihaleyi kazanan Çin firmasına yer teslimi yapıldı.

Ancak çalışmayı yürütecek ekiplerin vize işlemleri henüz tamamlanamadığından işe başlanamadı. Çinli firmanın çalıştıracağı personelin vize işlemlerinin ardından ilk etapta 10 kişilik ekip kuyuda ön çalışma yapacak, daha sonra da diğer görevliler onarıma başlayacak. Patlamadan 6 ay geçmesine rağmen çıkarılamayan 2 ceset sebebiyle üzüntüsü artan Düzcük ve Kartal’ın aileleri de 1 milyon 209 bin dolar telifle ihaleyi kazanan Sino Steel Industr Trade Group Corporation’ın (SSIT) bir an önce çalışmaya başlamasını bekliyor.

27.11.2010


 

Gül: Minareden korkulacak bir şey yok

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, İsviçre’de referandumla minare yapımının yasaklanmasıyla ilgili olarak, ‘’(İsviçre’de) Herkes istediği şekilde ibadetini yapabiliyor.

İbadethane hakkında da daha çok özgürlüğün olmasını görmek isterdim. Minareden korkulacak bir şey yok’’ dedi. Cumhurbaşkanı Gül ile İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard ortak basın toplantısı düzenledi ve gazetecilerin sorularını cevapladı. İsviçre Konfederasyon Başkanı Leuthard, minare yasağına ilişkin görüşlerini açıklarken, ‘’Minare yasağı sadece bir inşaat yasağıdır, kimsenin camiye gitmesini engellemiyor, dini inançlarını yerine getirmesini engellemiyor. Bu bir halk oylamasıdır ve saygı duyulması gerekir. Bu, asla bizim temel çok kültürlülüğe karşı açıklığımızda bir şey değiştirmemiştir’’ diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül de İsviçreli bir gazetecinin, ‘’Doğru okuduysam, siz bunu ‘İsviçre adına bir utanç’ olarak tarif etmiştiniz. Şimdi bununla ilgili ne söylemek istersiniz?’’ sorusunu cevaplarken. İsviçre’nin özgürlüklerin doyasıya yaşandığı bir ülke olduğunu ifade etti. İsviçre’de farklı etnik yapılar, farklı kültürler ve farklı dillerin özgüven içinde yaşadığını anlatan Gül, İsviçre’nin dört resmi dili bulunmasının özgüveninin göstergesi olduğunu belirtti. Leuthard’ın da ifade ettiği üzere din özgürlüğü açısından bir sorunun söz konusu olmadığını dile getiren Gül, ‘’Herkes istediği şekilde ibadetini yapabiliyor. Böyleyken ibadethane hakkında da daha çok özgürlüğün olmasını görmek isterdim. Neticede referanduma gitmesi ve çıkan karar tartışılıyor. Yani, korkulacak bir şey yoktu aslında o konuda. Kilise de olabilir, cami de olabilir, sinagog da olabilir. Gerçekten o dinin mensupları varsa, tabii ki mimari tarzlar şehirle bütünleşecek şekilde oluşabilir. Minareden korkulacak bir şey yok’’ diye konuştu.

27.11.2010


 

Kışlada şehit olan er defnedildi

İstanbul 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nda, kolordu komutanının ziyareti için hazırlık yapılırken şehit düşen Piyade Er Murat Coşkun’un cenazesi, İzmir’in Aliağa ilçesinde toprağa verildi. Cenaze namazına Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül de katıldı.

İSTANBUL Kartal’da askerlik görevini yaparken şehit düşen Topçu Er Murat Coşkun, İzmir’in Aliağa ilçesinde toprağa verildi.

Cenaze törenine katılan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Şehit Er Coşkun’un babası Üzeyir, annesi Nure, şehidin ikiz kardeşi ve aynı yerde askerliğini yapan Yunus Coşkun ile bir süre sohbet ederek, başsağlığı diledi. Baba Üzeyir Coşkun, kendilerine olayın kaza sonucu oluştuğunun söylendiğini belirterek, 8 çocuğu bulunduğunu, birini şehit verdiğini ifade etti. Cuma namazının ardından kılınan cenaze namazına, İzmir Valisi Cahit Kıraç, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Orgeneral Nusret Taşdelen, Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Ziya Güler, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Nusret Güner, İzmir Jandarma Komutanı Albay Hacı Abdullah Doğan ve Aliağa Kaymakamı İbrahim Keklik, İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, İstihkam Eğitim Merkez Komutanı Tümgeneral Veysi Sunal, Ulaştırma Okulu ve Eğitim Merkez Komutanı Tümgeneral İhsan Balabanlı da katıldı. Namazın ardından şehit erin cenazesi askeri törenle top arabasına konuldu. Şehit er Coşkun’un ailesi ile Bakan Gönül ve törene katılanlar, top arabasının arkasında bir süre yürüdü. Şehit erin cenazesi Aliağa Şehitliği’ne götürülerek burada toprağa verildi. 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nda vatanî görevini yapan Er Murat Coşkun, Çarşamba gecesi, gece eğitimi sırasında topun geri tepmesi sonucu şehit olmuştu.

27.11.2010


 

Atlasjet yöneticilerine dâvâ

Isparta’da, 30 Kasım 2007’de 57 kişinin ölümüyle sonuçlanan uçak kazasına ilişkin taşıyıcı firma Atlasjet Havacılık Şirketi’nin üst düzey 4 yöneticisi hakkında dava açıldı.

Alınan bilgiye göre, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, Keçiborlu ve Burdur Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından uçak kazasına ilişkin haklarında suç duyurusunda bulunan Atlasjet Havacılık Şirketi’nin üst düzey 4 yöneticisi hakkında, kovuşturmaya yer almadığına dair verilen takipsizlik kararları bu yıl Nisan ayında bozulurken, bozma kararı doğrultusunda Keçiborlu Cumhuriyet Savcılığınca 4 yönetici hakkında fezleke hazırlandı. Fezleke, Isparta Cumhuriyet Savcılığına gönderilirken, Atlasjet Havacılık Şirketi’nin 4 üst düzey yöneticisi hakkında hazırlanan iddianamenin Isparta Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesiyle dava açıldı.

27.11.2010


 

KARARGÂH ANAYASASI DEĞİŞMELİ

Fatih Üniversitesi Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen “Referandum Sonrası ve Nasıl Bir Anayasa Olmalı?” konulu konferansa katılan anayasa hukukçusu Doç. Dr. Osman Can, referandum sonrasında Türkiye’de yaşanan anayasal süreci değerlendirdi. Can, “Türkiye Anayasası bir karargâh anayasasıdır. Bu Türkiye için içler acısı bir durumdur” dedi.

BU ANAYASA BİZE UYMAZ

Can şöyle devam etti: “‘Bu anayasa bize uymaz’ dediğiniz zaman ‘Yargı’ ile karşı karşıya kalırsınız. Hükümetlerin aldığı kararlar işlerine gelmediği zaman, durum yargıya intikal ettirilir ve ‘kamu yararı yoktur’ kararı verilir. Türkiye’de hukukçular mevcut statükolarını korumakla uğraşıyor. Bu anayasayı muhafaza etmek istediklerini anlıyoruz.”

ÇOBANIN OYU GERÇEĞİ YANSITIYOR

Bir dönemim gündem konusu haline gelen ve “Dağdaki çobanın oyu ile burjuvanın oyu eşit olamaz” örneğine gönderme yapan Can, “Biz teorilerin içindeyiz. Gerçeklikten kopabiliriz. Ama çoban gerçekliğin tam içindedir. Bu yüzden onun oyu benimkinden daha etkili olabilmeli. Hatta iki kat daha fazla sayılmalıdır” dedi.

Osman Can: Karargâh anayasası değişmeli

ANAYASA Mahkemesi eski raportörü Doç. Dr. Osman Can, Türkiye’nin mevcut anayasalarının karargâhta hazırlandığını ve bu hazırlıkların, ekonomiden siyasete, özel hayattan kamusal alana kadar her yeri etkisi altına aldığını söyledi.

Fatih Üniversitesi Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen “Referandum Sonrası ve Nasıl Bir Anayasa Olmalı?” konulu konferansa katılan Doç. Dr. Osman Can, referandum sonrasında Türkiye’de yaşanan anayasal süreci değerlendirdi. Osman Can, Türkiye’nin mevcut anayasalarının karargâhta hazırlandığını ve bu hazırlıkların, ekonomiden siyasete, özel yaşamdan kamusal alana kadar her yeri etkisi altına aldığını söyledi. Can, “Türkiye Anayasası bir karargâh anayasasıdır. Bu Türkiye için içler acısı bir durumdan daha ziyade başka bir şey değildir. Bu anayasanın dışına çıkmanız da mümkün değildir. Bu anayasa bize uymaz, başka bir yoldan gidelim dediğiniz zaman ‘yargı’ ile karşı karşıya kalırsınız. Hükümetlerin aldığı kararlar işlerine gelmediği zaman, durum yargıya intikal ettirilir ve kamu yararı yoktur kararı verilir. Sizde öylece bakakalırsınız” dedi. Türkiye’de hukukçuların mevcut statükolarını korumakla uğraştıklarını ve bu zihniyete sahip hukukçuların “mümtaz hukukçular” olarak gösterildiğini ifade eden Can, “Hukukçularımız muhafazakârdır. Otuz yıl önce hazırlanmış bir metne bakarak, ‘bakın anayasa böyle diyor’ şeklinde yaklaşabiliyorlar olaya. Biz de, bu anayasayı muhafaza etmek istediklerini anlıyoruz” diye konuştu.

ANAYASADA GÜÇ

HÜKÜMETTE DEĞİL, DEVLETTE

OSMAN Can, mevcut anayasanın hükümetlere manevra alanı tanımadığını, gücün devlette olduğunu söyledi. Can, şunları kaydetti: “1920’li yıllarda üretilen anayasamız oldukça moderndi (!) Dünyada faşizanlığın yükselişe geçtiği dönemlerde üretilen bir anayasaydı. 1961 anayasası demokratik ve özgürlük anayasası diye öğretilir. İnsan hakları, özgürlükler gibi sözler çokça kullanılır ama hiçbir ilgisi yoktur kullanılan ifadelerle. Bu anayasalar ile bürokratik kurumlar anayasal düzene kavuşturuldu. Yapılan anayasalar parlamentoculuk oynamamıza izin verdi sadece. Devlet yine bildiğini okudu.”

“ÇOBANIN OYU GERÇEĞİ YANSITIR”

BİR dönemim gündem konusu haline gelen ve “Dağdaki çobanın oyu ile burjuvanın oyu eşit olamaz” örneğine gönderme yapan Can, tam tersi bir görüşü savundu. “Biz teorilerin içindeyiz. Gerçeklikten kopabiliriz. Ama çoban gerçekliliğin tam içindedir. Dolayısıyla dağdaki çobanın oyu gerçeği yansıtıyor. Bu yüzden onun oyu benimkinden daha etkili olabilmeli. Hatta iki kat daha fazla sayılmalıdır.” dedi. TOBB, Barolar Birliği, Diş Hekimleri odası gibi sivil toplum kuruluşlarından yeni anayasaya destek aramanın çelişkili olduğunu söyleyen Can, “Yahu bunlar zaten darbe anayasalarının ürünü olan kurumlar. Toplumu ve gerçeği yansıtmaları mümkün mü?” diye sordu..

27.11.2010


 

Şehit yakınları, Hantepe’de yeniden keşif istedi

Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan, ‘’Özellikle 7 askerin şehit düştüğü Çukurca Terör örgütü PKK üyelerinin Yüksekova’nın Dağlıca ile Şemdinli’nin Aktütün, Gediktepe ve Çukurca’nın Hantepe bölgesindeki karakollara düzenlediği saldırılarla ilgili bazı asker yakınlarının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunması ve savcılığın görevsizlik kararı vererek, dosyayı Van’a göndermesinin ardından Van Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından bir süre önce başlatılan inceleme devam ediyor.

Saldırılarda şehit düşen askerlerden 12 asker ailesinin avukatı Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan ve beraberindeki avukatlar, Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinde yürütülen incelemeyle ilgili Van’a geldi. Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Osman Nuri Güler’i makamında ziyaret eden Özkan, yaklaşık 2 saat süren görüşmenin ardından adliye çıkışında yaptığı açıklamada, Başsavcı Vekili Güler’e soruşturmanın derinleştirilmesi için bazı taleplerde bulunduğunu söyledi. Daha sonra Van Barosuna geçen Özkan, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: ‘’Özellikle 7 askerin şehit düştüğü Çukurca ilçesindeki Hantepe baskını sonrası askerî savcılık tarafından yapılan keşfin dışında sivil savcılığın yeniden keşif yapmasını talep ettik. Özellikle karakol çevresindeki çitlerin baskından sonra mı önce mi yerleştirildiğinin, istihbarat alınmasına rağmen mevzilerin ne zaman geri çekildiğinin belirlenmesini istedik. Olay yerinde acilen keşif yapılmalıdır. Ayrıca o dönemde askerlik yapanların tanık olarak dinlenmesi gerektiğini belirttik. Sayın Başsavcımız olaya hakim pozisyonda ve olaya ilişkin incelemeyi derinleştirmiştir. Bu konuda yargı emin ellerde ve sonsuz güvenimiz var.’’

27.11.2010


 

Ailenin desteklenmeye ihtiyacı var

Devlet Bakanı Aliye Kavaf, toplumun temel taşı olan ailenin günümüzde her zamankinden daha çok desteklenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi. Diyalog Avrasya Platformu’nun koordinatörlüğünde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen ‘Din, Gelenek ve Modernite Bağlamında Bir Değer Olarak Aile’ başlıklı konferans Antalya’nın Tekirova beldesindeki Rixos Otel’de başladı.

Toplantıda konuşan Bakan Kavaf, ailenin, insanî değerlerin ve kültürün devamlılığını sağlamada öncü ve belirleyici bir role sahip olduğunu kaydetti. Ailenin korunması, çağın gereklerine göre donatılması ve sağlıklı bir yapıyla devamlılığının sağlanmasının temel sorumlulukları olduğunun altını çizen Kavaf, ‘’Aileye destek mekanizmalarına günümüzde her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunun farkındayız. Zira, başta sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler olmak üzere çocukların ve kadınların istismarında, uyuşturucu ve diğer suçlarda, muhtaç bireylerin bakımında ortaya çıkan devasa sorunların çözüm adresi de ailedir’’ dedi. Aile kurumunun ‘modernleşme’ sürecinden olumsuz etkilendiğini ifade eden Kavaf, ‘’Küreselleşme ve toplumsal değişimin sonuçlarının aile kurumunu zayıflattığı tüm toplumlar tarafından kabul gören bir gerçektir. Geleneksel hayat ile modern hayatın karşılaşması; hayatın tüm alanlarında olduğu gibi ailede de ciddi değişimler ve dinamikler ortaya çıkarmıştır’’ diye konuştu. Modern toplumda ailenin tehdit altında olduğunu kaydeden Kavaf, ‘’Aile kurumunun yaşadığı krizle ortaya çıkan sosyal ve psikolojik problemlerin toplumlara getirdiği ve getireceği faturanın yanı sıra bu sürecin aynı biçimde devam etmesi durumunda toplumların kendilerini tekrar üretmeleri ve varlıklarını sürdürmeleri dahi tehdit altındadır. Bazı ‘gelişmiş’ ülkelerde nüfusun azalmaya başlaması bu durumun açık bir göstergesidir’’ diye konuştu. Antalya / aa

Saran, “casusluk”

soruşturmasında

ifade verdi

nİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ‘’şantaj ve askerî casusluk’’ iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, Fenerbahçe Kulübü eski yöneticisi ve iş adamı Sadettin Saran’ın ‘’şüpheli’’ sıfatıyla ifadesi alındı. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne avukatıyla birlikte gelen Saran, burada soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından ‘’şüpheli’’ sıfatıyla ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Adliye çıkışında gazetecilerin niçin geldiğini sordukları Saran, ‘’Benim çalışanlarımdan birinin bir yakınıyla ilgili, organizasyonla ilgili bir şeyi varmış. Onunla ilgili soru sordular. Fikret Seçen savcı sordu. Şahısla ilgili sordu’’ dedi.

27.11.2010


 

Cem Garipoğlu’nun aklî dengesi yerinde

Münevver Karabulut cinayetinin katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun aklî dengesinin yerinde olduğu bildirildi. Cem Garipoğlu, babası Mehmet Nida Garipoğlu ve annesi Tülay Makbule Garipoğlu’nun da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.

Mahkeme heyeti başkanı, Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından dâvâ dosyasına gönderilen raporda, tutuklu sanık Cem Garipoğlu’nun akli dengesinin yerinde olduğunun bildirildiğini ifade etti.

27.11.2010


 

YAŞ, 30 Kasım’da toplanacak

Yüksek Askerî Şûrâ’nın olağan toplantısı, 30 Kasımda yapılacak. Genelkurmay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, toplantının Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda 30 Kasım 2010 Salı günü saat 09.45’te başlayacağı belirtildi.

Bir gün sürecek toplantıda, başta Türk Silâhlı Kuvvetlerinin (TSK) personel, eğitim ve disiplin konuları olmak üzere planlı faaliyetleri ile ilgili değerlendirmeler yapılacak.

27.11.2010


 

Cansuyu, 15 bin Etiyopyalı’ya kurban eti dağıttı

Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kurban Bayramı’nda, Türk hayırseverlerin bağışladığı kurbanları kestirerek, 15 bin Etiyopyalı’ya dağıttı.

Dernekten yapılan yazılı açıklamada, derneğin, sahabeler Bilal-i Habeşi ve Necaşi’nin memleketi Etiyopya’da Türkiyeli hayırseverlerin bağışladığı 865 hisse kurban bağışını kestirdiği bildirildi. Açıklamada, Etiyopya’ya üç kişilik bir heyetle giden Cansuyu ekibinin, Oromiya, Arse ve Addis Ababa’nın fakir mahallelerinde Türkiyeli hayırseverlerin kurban bağışlarını kestirerek, dağıttığı kaydedildi.

27.11.2010


 

Yargı reformu şart

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Türkiye’de yargı sorunludur. Bu sorunlarımızı hepimiz biliyoruz ve zaman zaman da dile getiriyoruz. Türkiye’nin çok ciddî bir yargı reformuna ihtiyacı var’’ dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ‘’Türkiye’de yargı sorunludur. Bu sorunlarımızı hepimiz biliyoruz ve zaman zaman da dile getiriyoruz. Türkiye’nin çok ciddî bir yargı reformuna ihtiyacı var’’ dedi. Kılıç, Anayasa Mahkemesi, Anadolu Üniversitesi (AÜ) ve Türkiye Adalet Akademisi işbirliğiyle düzenlenen ‘’Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı’’ adlı sempozyumun açılışında bir konuşma yaptı. Kılıç, Türkiye'deki en çok hak ihlâllerinin, maalesef yargıya dayalı, yargı kararlarına dayalı hak ihlâlleri olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yapılan başvuruların çok büyük bir bölümünün yargıdan kaynaklanan hak ihlalleri olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle devam etti: “Bir başka ifadeyle, adil yargılama hakkının ihlali sonucunda meydana gelen olumsuzlukların olduğunu görüyoruz. Yılda 3 bin 500-4 bin arasında bir başvurunun AİHM'e yapıldığını eğer düşünürsek bu konuda bireysel başvurunun ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarmış oluruz. AİHM'e gitmeden Türkiye'de de bu hakların ihlâli konusunu, daha doğrusu yargı kararlarından doğan ihlâllerin bir kez yurt içinde denetiminin sağlanması noktasındaki anlayıştan hareket edilerek bireysel başvuru konusu hayata geçiriliyor. Tabi şunu da açıkça ifade etmek gerekir ki, Türkiye'de yargı sorunludur. Bu sorunlarımızı hepimiz biliyoruz ve zaman zaman da dile getiriyoruz. Türkiye'nin çok ciddî bir yargı reformuna ihtiyacı var. Yargı reformunu yapmadığımız sürece bugün Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak bireysel başvurular aynen AİHM'de olduğu gibi katlanarak çoğalmaya devam edecektir. Bu sebeple öncelikle bireysel başvurudan önce bir yargı reformunun acilen yapılması ve hayata geçirilmesi gereği açıktır.''

HAŞİM KILIÇ’A

YUMURTALI SALDIRI

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkı’ konulu sempozyumda konuşurken bir grup öğrencinin yumurtalı saldırısına uğradı. Öğrenci Kollektifi üyesi oldukları öğrenilen öğrenciler, Kılıç’ı önce sözlü protesto etti, ardından yumurta attı. Atılan yumurtalar Kılıç’a isabet etmedi. Söz konusu öğrenciler ise, güvenlik güçlerince salondan çıkarılarak gözaltına alındı. Konuşmasına devam eden Kılıç, “Arkadaşlar görüşlerini paylaşmak istedi. Elbette görüşlerini anlatabilirler, ama bu şekilde olmamalı. Biz konuşmamız yaptıktan sonra onlar da fikirlerini, sözlerin söyleyebilirlerdi. Ama bu yolla bunlar olmaz. Arkadaşlar keşke daha demokratik olsalardı” diye konuştu.

27.11.2010


 

Afyon buluşmasında 2011 yılı planlandı

Yeni Asya Medya Grubu idarecileri ile il temsilcilerini bir araya getiren geleneksel buluşmaların Afyon ayağında 2010 yılının genel bir değerlendirmesi yapılırken, 2011 yılının hizmet planları konusunda müzakereler gerçekleştirildi.

Gazetemizin birim müdürleri ile il temsilcilerinin iştirak ettiği Afyon toplantısı büyük bir şevk ve heyecan uyandırdı. Afyon’un Gazlıgöl mevkiinde bulunan Aydın Termal Otel’de geniş bir katılımla yapılan toplantı, büro temsilcilerimiz ve neşriyat sorumlularımız ile müessese yöneticilerinin buluşmalarına da vesile oldu. Toplantı Kur’ân tilâveti ile başladı. Toplantının açış konuşmasını yapan Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı, kurum çalışmaları hakkında genel bir değerlendirme yaparak, yeni projeler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Taşcı, “2011 yılında yeni projelerle ve yeniliklerle karşınızda olacağız. Sizlerin de büyük desteğiyle TIR projemiz camia ve kamuoyu tarafından kabul görmüş, maksat hasıl olmuştur. Risâle-i Nur Neşriyatında da yeni yatırım ve programlarla pazarda rekabet gücümüzü arttırmaya yönelik çalışmalarımız sürmektedir. Uzun zamandır çalışmaları devam eden ve merakla beklenen Risâle-i Nur Eğitim Seti’nin de bu dönem içerisinde tamamlanacağının müjdesini vermek isterim. Ayrıca Yeni Asya Gazetesi de 2011 yılının başında yepyeni bir görselliğe kavuşacaktır” dedi. Gazetemiz ile ilgili de önemli yenilikler olduğunu hatırlatan Taşcı, “İstanbul baskıları, gece baskıları gibi teknik gelişmeler ve yazar kadrosunun genişletilmesi gibi muhtevaya yönelik yenilikler de bizleri bekliyor. Gazetemizle ücretsiz olarak vermekte olduğumuz il eklerimiz devam edecek. Buna hafta sonu eklerini de yakında ilâve edeceğiz. Çok yakın bir zamanda da çok özel bir çalışmanın ürünü olan Hizmet TIR'ı Albümü’nün de siz okuyucularımızla buluşacağını buradan duyurmak istiyorum.” dedi.

UYDU YAYININA

BAŞLANACAK

MatbaalarImIz tam kapasite çalışmakta olduğunu belirten Taşcı, “Grubumuz bünyesinde teşekkül ettirdiğimiz ajansımızda medya grubumuzun yanı sıra, dışarıya da hizmet sunmaya devam etmekteyiz” ifadelerini kullandı. Taşcı sözlerini şöyle tamamladı: “Sentez Haber 7 gün 24 saat habercilik anlayışıyla çok önemli bir noktaya gelmiştir. Ayrıca Bizim Radyo’da yapılan yatırımlarla marka değeri yükselen bir kurum haline gelmiştir. RTÜK yasasında yapılan değişiklikle birlikte 2011 Ocak ayında lisans hakkı alınarak Bizim Radyo vasıtasıyla sesimizi Uydu’dan bütün dünyaya duyurmanın hazırlığı içindeyiz. Teknik altyapı ve büyük bir maliyet gerektiren bu yatırım için kaynaklarımız hazırdır. Bu kutsal yolculuğumuzda bizlere gerekli manevî ve fiili desteği vereceğinize inancımız tamdır.” Gündem maddeleri üzerine müzakerelerin yapıldığı, dilek ve temennilerin dile getirildiği ikinci bölümde ise temsilci ve neşriyat sorumlularımız söz aldılar. Abone ve dağıtım çalışmaları ile ilgili bilgiler aktaran katılımcılar, yaptıkları saha çalışmalarından örnekler verdiler.

YAVUZ ÇALIŞKAN/AFYON

27.11.2010


 

'Hür Adam'ı Çekmeseydim Üstad'ı Tanıyamazdım'

Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatı ilk kez film oluyor. Mehmet Tanrısever yönetmenliğinde çekilen filmin senaryosunu Mehmet Tanrısever, Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin kaleme aldı. Filmin yönetmeni Tanrısever ve senaristlerden Ahmet Çetin ile Hür Adam’ı konuştuk.

Filmle ilgili endişelere de açıklık getiren Tanrısever, Üstadın hayatında olanı sahnelediklerini, her şeyi olduğu gibi ortaya koymaya çalıştıklarını söyledi. Tanrısever, 7 Ocak’ta vizyona girecek filmden sonra Üstada ilginin bir hayli artacağı görüşünde…

Bir iş adamıyken yönetmen olmaya karar

verdiniz. Sinemaya ilginiz nasıl başladı?

60’lı, 70’li yıllarda sinemaya hayranlığım beni yapımcılığa iteledi. “Bizim de yapacağımız, söyleyeceğimiz şeyler var” diyerek yapımcılığa, ardından yönetmenliğe başladım. Feza Film’e ise 90’lı yıllarda başladık. O yıllarda muhafazakârlara, dindarlara hitap edebilecek türde filmler yok gibiydi. “Birleşen Yollar” filmi vardı benim hatırladığım. Bir de TRT’de Yücel Çakmaklı Ağabeyin yaptığı bir dizi vardı. Kısacası yok gibiydik, yine de yok gibiyiz. 91’de ilk olarak “Sürgün” filmini çektik. Sürgün’de bir hayli acemilik çektik. Buna rağmen 4 tane uluslar arası ödül aldık. Böylelikle bir dâvâ olarak başladık. İstedik ki, yaptığımız filmler insanlarımızın ruhlarına, kalplerine huzur versin. Onlara tefekkür ettirsin.

Özgeçmişinizde diyorsunuz ki, “Dindar biri

değildim, Batı’ya hayrandım, 1979’da değişime uğradım” Size bu değişimi yaşatan neydi?

Allah’a karşı bir saygımız vardı, ama dinî yaşantımız yoktu. Camiye gittiğim zaman önümdekine bakarak namaz kılardım. Kocaman adam olmuştum, ama Cuma namazını taklit ederek kılıyordum. Dindarlığımız bu kadardı. Haliylen şu anki inançla o zamanki çok farklıydı.

Minyeli Abdullah, Sürgün gibi çok ses getiren

filmlerden sonra “Hür Adam” filmiyle geri dönüyorsunuz. Bu filmin Gandhi ve Çağrı filmlerinin seyredilme oranını geçeceğini ifade etmişsiniz. Nasıl olacak bu?

Üstadımızın hayatını anlatan filmde hiçbir eksiğimiz yok. Zaten dünyada binlerce film çekilir, bunların içinde en iyi 20 film Türkiye’de vizyona girer. İddia ediyorum ki, bizim filmimiz dünyanın en iyi 20 filmi içinde. Hür Adam; Gandhi ve Çağrı filmlerinden daha iyi. Bu sözümü unutmayın. Çünkü Çağrı’da Peygamberimizin (asm) kahramanlıklarını vermişlerdi. Oysa Peygamberimizin (asm) sosyal hayata etkilerinin verilmesi daha yerinde olurdu. Filmde, bu tarz eksiklikleri görerek, Üstadın aksiyoner ve kahramanlık yönünden çok sosyal hayatını verdik. Aksiyon sahneleri kolay oluyor. Bağırıp çağırtıyorsun, ata bindirip kılıç kullandırıyorsun. Sosyal yönleri anlatmak zordur. Seyircinin dikkatini yakalamak, drama etmek meşakkatlidir.

Siz Hür Adam filmini çekmeye nasıl karar

verdiniz?

Filmi 90’lı yıllarda planlamıştık. Çünkü, Minyeli Abdullah filmi çok meşhur olmuştu. Biz de Üstadın hayatını çekmek için o dönem Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular Ağabeyle görüşmüştük. 3 arkadaş senaryo çalışmalarına başlamıştı. Ama kendimizi manevî anlamda hazır hissetmediğimiz için vazgeçtik. Aradan 19 yıl geçti. Benim elime yine Üstadın hayatını anlatan bir senaryo geldi. En tehlikeli düşmanlarını bile, yıllarca sürgünden ve zorlu hapis hayatından sonra affedebilen başka biri var mı? Şahsen, “Öbür dünyada hakkımı alacağım” diyerek bazı kişilere kızıyorum. O ise kendine zulüm edenleri affediyor. Böylesine derin bir insanın hayatını film yapmak istedik. Mehmet Uyar’ı, Ahmet Çetin’i çağırdım. Birlikte çalışmaya başladık. Her şey yolunda gitti. Barla’yı, Sav Köyünü ve çeşitli mekânları gezdik. 3 ay içinde senaryoyu bitirdik. O hafta, ben Üstadı rüyamda gördüm. Manevî desteğini hissettik.

Başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ, bir yandan

Üstada benzediği için beğeni toplarken, diğer yandan da sesi zayıf, karakter olarak Bediüzzaman’ı güçlü yansıtmıyor gibi ithamlarla eleştirildi. Siz bu isme nasıl karar verdiniz? Eleştirilere ne dediniz?

Mürşit Bey konservatuar mezunudur. Sesi de gayet güçlü. O aslında Üstadın 40 yaşına kadar olan hayatını oynamak üzere gelmişti. Baktık, çok benziyor. Sonra bütün hayatını oynasın, diye karar verdik. Rolünün hakkını iyi verdi. Üstadı 70 yaşındayken de çok iyi canlandırdığını düşünüyorum.

Şöyle bir durum vardı; Mürşid Beyi seçmeden önce Suriye’ye gittim. Orada Selahaddin Eyyübi’yi canlandıran Ghassan Mesud’la görüştüm. Baktım çok havalı. Bu projeden 500 bin dolar istedi. Özellikle tavırlarını çok ukalâ buldum ve bu yüzden istemedim. Mürşid Ağa Bağ, hiç olmazsa bizden biri; kültürümüzü, düşüncemizi biliyor.

Nerelerde çekimler yaptınız?

İlk önce plato kurup dekor yapmaya niyetlenmiştik. Hem ekonomik olarak, hem de yol açısından kolay olur diye düşündük. Ama sonra karar değiştirdik. Üstadın yaşadığı dokularda çekelim istedik. İslamköy’de, Atabey’de, Safranbolu’da, Emirdağ’da, Barla’da çekimler yaptık. Üstadın arabasını kullandık. Çok da zorlandık. Ben bir çıktım 39 gün gelmedim İstanbul’a. Ayrıca kesilen Katran Ağacı yerine başka ağaçlar bularak çekimleri gerçekleştirdik. Hapishane ve mahkeme çekimlerini ise İstanbul’da yaptık.

Bu filmin hedef kitlesi Bediüzzaman’ı tanıyanlar mı?

Hayır, film herkese hitap ediyor. Bu, Üstadın biyografisini anlatan bir filmdir. Anadolu’nun sinesinden çıkmış bir âlimin hayatıdır. Bizdendir yani. O, insanların imanını kurtarmak için çalışmış, kimseyi ötekileştirmemiş. Herkesin evinde Amerikan filmleri oynuyor. Fransız, Rus sinemaları izleniyor. Bu film de bizden bir hikâyedir, ders alabilen alacak.

Filmi izleyenler Bediüzzaman hakkında ne

düşünecek sizce?

Bir kere Bediüzzaman’ı çok sevecekler. Onun sabrına, enerjisine, dik duruşuna hayran kalacaklar. Zaten, Tarihçe-i Hayat’ı okuduğumda Üstada hayran kalmıştım. Bu film oradaki kahramanı anlatıyor. Film su gibi akıyor. Büyük bir hayranlık duyacaklar. Filmden sonra Risâle-i Nur satışları artacak, Barla’ya seyahatler çoğalacak bence.

Şu dikkat çekici anekdotu aktarmak istiyorum: Bizim filmlerimizi organize eden Özen Film’in Genel Müdürü “Hür Adam”ı izleyince “Ben dindar bir insan değilim, ama Kur’ân ancak bu kadar güzel anlatılırdı” demiş. Üstad Kur’ân’ın dellâllığını yapıyor, imanı anlatıyor.

Filmle ilgili çeşitli yerlerde yakın tarihimizi tam

yansıtmadığıyla ilgili tereddütler var. Bu konu hakkında ne diyorsunuz?

Bazı itiraz edilen sahneler, bölümler vardı. Tartışmalı olacağı düşüncesiyle çıkardık. Ama diğer bölümlerde pek itirazın olacağını tahmin etmiyorum. Filmden herkes memnun olacak, herkes tatmin olacak, diye düşünüyorum.

Filmin bütçesi ne kadar?

Onu söylemiyorum. Bazılarından duyuyorum, 11 milyon dolarlık bütçe çıkarıyorlar. Ben filmin bütçesini söylesem, “Nasıl oldu?” diyecekler. Ben de atarım 10 milyon dolar diye. Seyirciye oynuyorlar onlar, oysa ayıp bir şey. Pahalı bir bütçe ile çektik, ama ben söylememeyi tercih ediyorum.

Geçen aylarda Genç Yaklaşım Dergisi için Hür Adam oyuncularından Ahmet Yenilmez ile söyleşi yaptık. Diyor ki: “Ben Mehmet Abiye demiştim, Üstadın hayatında iyi bir filme konu olacak çok güzel anılar var. Bu senaryoyu heba etmeyelim. Yabancı oyuncular getirip iyi bir film çekelim ses getirsin. Ama düşük bütçeli bir film oldu.”

Ahmet arkadaşım filmde bekçi rolü oynadı. Amerikalı bir oyuncu gelse, eminim ki onun kadar güzel oynayamazdı. Bir Nahiye Müdürünü, bir muhaciri Amerikalı oyuncu bu kadar güzel oynayamazdı. Dünya çapında bir oyuncu 20 milyon dolar. O parayı verip getirtseniz bir Türk gibi mümkün değil, oynayamaz. Ses getirir belki, o ayrı, para kazanırsınız. Ama bizim oyuncularımızın hepsi çok iyiydi.

Filme başlarken Mürşit Bey’le ilginç bir anlaşma yaptım, dedim ki; “Ben tek taraflı olarak bu anlaşmayı her zaman fesh edebilirim. Manevî bir engel olursa filmden vazgeçerim. Film oynamayabilir.”

Film kişisel olarak sizde ne gibi değişimler

oluşturdu?

Bu film için Üstadın hayatını daha detaylı öğrenmem gerekliydi. Senaryoyu hazırlarken Üstad’la ilgili 6000 sayfalık kitap okuduk. Eğer böyle bir filme niyet etmeseydim, bu kadar kitabı okuyamazdım. Film hiçbir şeye hizmet etmese bile bu bana yeter. Kendi bakışım değişti bir kere. Böyle bir şahsiyeti tanımak ne büyük bir şeref… Yoksa ben nasıl okuyacaktım bu kadar kitabı? Üstadı bu kadar iyi nasıl tanıyacaktım? Örnek bir insan duruyor karşımızda. Film bunu anlatmaya çalışıyor. İmanın varsa, kâinata meydan okuyabilirsin, diyor.

Filmin senaristlerinden

Ahmet Çetin:

Elimizden geleni yaptık

Birisine Üstadı, Risâle-i Nur’u anlatmak için, aylarca senelerce uğraşmak lâzım. Ama “Gel kardeşim, bu filmi seyret, yarın görüşelim” dedikten sonra, ertesi gün Bediüzzaman’ın kitaplarını rahatlıkla okuyabilir. Filmi çekerken her şeyin ihlâsa, samimiyete dayandığını çok net şekilde gördük. En olmayacak işler oldu. İşlerimiz hep rast gitti. Şimdiye kadar filmi çok çekmek isteyen oldu, ama nasip olmadı.

Biz elimizden geleni yaptık. Bu filmin başarılı olması demek, hem bizim bekleyen projelerimize gayret verecek, hem de camiadaki projelerin önü açılacak. “Rüyayla amel edilmez” diye genel bir kaide var, ama büsbütün de yabana atılmaz. Ekipteki birçok insan rüyasında Üstadı gördü.

Filmin fragmanları tam olarak bitmedi, biz baktık merak eden çok insan var, demosunu internete koyduk. Şimdi tepkiler çok iyi, herkes sabırsızlıkla filmin vizyona girmesini bekliyor.

nSenaryoyu kimlere gönderdiniz?

Senaryo birçok kişiye gitti. Beş defa yeniden yazıldı. Düzeltmelerden dolayı tekrar tekrar yazıldı. Bu süreç içinde bizde de fikir değişikleri oldu. Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı Ağabey, Bayram Yüksel Ağabey grubuna, Gazeteciler Vakfı, Yeni Asya ve daha birçok yere senaryoyu gönderdik. Bazı yerlerde olayları birleştirip yazdık. Tamamını ayrı ayrı yazmaya kalkarsak, film 5-6 saatten fazla sürerdi. Meselâ Kastamonu hayatına hiç girmedik. Sadece bazı kullanabileceğimiz sahneleri aldık. Çok ciddî bir beklenti var. Bizim tedirginliğimiz de oradan kaynaklandı. Yanlış anlaşılmalara sebep olur muyuz, endişesi vardı. Ciddî ve hassas davrandık. Senaryoyu, muhalif kişiler de dahil mümkün olduğunca çok kişiye gönderdik.

Röportaj

Elif Nur Kurtoğlu Recep Bozdağ

27.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.