Sokrat, M. Ö. 470’de doğar. “Kendini tanı, herşeyi maddede arama, ahlâk nedir, fazilet nedir?” ahlâk, erdem, güzelliklerden bahseden fikirleri günümüze kadar gelmiş ve insanlığı müsbet yönde etkilemiştir. Havas’tan avama, kölelere kadar pekçok talebe yetiştirmiştir.
Fikir ve kahramanlığıyla İslâm dünyasını da etkileyen Sokrat; dünyanın mükemmel düzeninin olduğunu ve bir yaratıcısının bulunduğunu, ruhun ölümsüzlüğünü, mükâfat ve ceza gününün (ahiretin) varlığına inanan birisiydi.
Kendi ifadesiyle “At sineği gibi herkese yapışıp hakikatleri anlatıyordu.”
“Gençliğin ahlâkını bozduğu” gerekçesiyle idama mahkûm oldu. O asla fikirlerinden vazgeçmedi. Meşhur müdafaasını yaptıktan sonra kendisine verilen baldıran zehrini su içer gibi içti…
İşte fikirlerinin arkasında durup taviz vermeyen, fikirlerinden dolayı idama mahkûm olan bir kahraman olduğu için Sokrat büyüktür.
Ve onun fikirlerini savununlar da bunun için büyüktür.
Onu idam edenler bunun için bu kadar küçüktür, rezildir, sefihtir, rezildir!
İşte Bediüzzaman da bunun için büyüktür:
“Benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musîbetle geçti. Cemiyetin îmânı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı fedâ ettim; helâl olsun. Onlara bedduâ bile etmiyorum. Çünkü, bu sâyede Risâle-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yâhut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyâde-îmânını kurtarmaya vesîle oldu. Ölmekle, yalnız kendimi kurtaracaktım, fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar îmânın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin kere hamd olsun.
“Sonra, ben, cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmânı nâmına bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistân olur.”1
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 544.