Düşünce ve yazma hürriyeti, derin devletin kontrolü altındadır. Üniversiteler, öğretim üyeleri, sisteme aykırı fikir beyan edemezler. Buna aykırı hareket yapan olursa, iktidarı harekete geçirerek susturuyorlar.
Hangi okul olursa olsun, idareciler, öğretmenlerin hepsi evliya olsa, İlahiyatçı profesör olsa, Müftü olsa Millî Eğitim Kanunu dışında ne yapacaktır?
Kemalizm dışında ne anlatacaktır, ne icraatta bulunacaktır? İl Millî Eğitim Müdürü ve bir lisenin müdürleri olan sıra arkadaşım İlahiyatçılara ve beş vakit namazlı valiye sordum: “Demokrat veya komünist müdür ve valilere göre, siz İlahiyatçı ve namazlı-niyazlı müdürler olarak neyi değiştirdiniz, kanunlar, yönetmelikler dışında artı ne yapıyorsunuz; ne yapabilirsiniz?”
“Öyle deme, bir sarhoşun burada oturması ile dindarın oturması bir mi?”
“Doğru; bir değil! Sarhoş ve komünistin okul ihalelerini yönetmesi, Kemalist kanunları uygulaması başka; dindar bir müdürün uygulaması başka! Müdür İlahiyatçı veya dindar olursa, öğretmenler de, öğrenciler de dindarlaşıyor; öyle değil mi!”
Meselâ, İmam-Hatip okullarında veya diğer liselerde seçmeli olarak konulan Kur’ân, Arapça, Siyer derslerinin Kemalizm ile doldurulması, öğrencileri mi Kemalistleştiriyor, yoksa Kemalizmi, Süfyanizmi mi dindarlaştırıyor!
İş yerleri, şirketler, holdingler, Kemalizm’e göre hareket etmektedir.
Cemaatler hizaya gelmelidir. Gelmeyen olursa, haddi bildirilmelidir. Tabiî ki, “derin devlet” görüntüsüyle değil. Zira, devlet, münafıkane hareket eder. Esas maksadını gizler, ete-kemiğe, Kemalizme bürünür, dindar diye görünür!
Buna binaen dünya çapında ilim adamımız (sosyolog) Prof. Dr. Şerif Mardin, “AKP Kemalizmin başarısıdır!” demişti.
Bütün bunlara dikkat edildiğinde ve bir millî eğitim bakanının açıklamasıyla, ‘Okullarda Kemalizm dersleri yüzde 60’a çıkarılmışsa, şirketlerde, devlet organlarında ve İlahiyatçı dindar milletvekilleri, bakanlar; duâ ile heykel açılışı yaparsa ne demek gerekir?
“AKP mi Kemalizmin, derin devletin başarısı, yoksa Kemalizm mi, derin devlet mi AKP’nin başarısı?”