“Benim niyetim halis, şöyle şöyle yapayım, hayırla sonuçlanır” diyemeyiz. Zira, “Hulus-i niyetin uygulamalarda faydası yoktur!”
Yaptığımız işlerin sonucu, niyetlerimize göre şekillenir. “Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır; 1 mü’minin niyeti, amelinden hayırlıdır” 2 hadisleri, bu gerçeği ifade eder.
Ancak, “niyet-amel” yanlış anlaşılması durumunda olumlu sonuçlar alınamaz. Çünkü “niyetin iyi, doğru, uygulamanın ters” olması bu çarpık ve yanlış anlayışın bir ürünüdür. Bu hadislerin kritiklerini yaptığımızda da kast edilenin, zahirî manalar dışında mesajlar taşıdıklarını görürüz.
Hadislerin zahirine baktığımızda şöyle bir anlayış çıkar:
Önemli olan niyetimizin doğru ve samimî olmasıdır. Şart ve sebepler olumsuz olsa da, biz yine de iyi netice alırız! Oysa “Ameller niyetlere göredir”, sözü; “Niyetlerinizle kendinizi nasıl programlarsanız işlerinizi de ona göre gerçekleştirir, sonucu da ona göre alırsınız” demektir. Yoksa “Hangi fiiller içerisinde olursanız olun, niyetiniz iyi, halis, samimî ise, mutlaka sonuç alırsınız, sevap kazanırsınız!” anlamı taşımaz.
Hikmet dünyasında yaşadığımızı ve her şeyin sebeplere, fiillerimizin de niyetlerimize bağlandığını unutmayalım. İşte burada şartlardan birisi de, niyetle fiiliyatın, yani, pratiğin, uygulamanın, çelişmemesi gereğidir. Çünkü “niyet iyi, doğru; fakat amel/pratik yanlış” 3 ise, sonuç negatif olacaktır.
Niyetin doğru, uygulamanın yanlış olmasının, yanlış neticeler doğuracağı açık. Çünkü niyet, fiilî sonuçları değiştirmez. Yani, fiilen yapılması gereken bir işte niyetin önemi yoktur. Daha doğrusu, vesilelerde niyetin tesiri pek azdır. 4
Sosyal faaliyetlerde ve imanî hizmetlerde de bu böyledir. Bu durum hem ferdî, hem de içtimaî hayatımız için geçerli önemli bir prensiptir. Niyet, maddî sebep ve şartları yüzde yüz etkileme gücüne sahip değil ki, niyetle sebepler çakıştığı, ters düştüğü zaman istenilen sonuç alınabilsin.
“Niyetin, amelden daha hayırlı olması” ise, önemli olan niyet ve düşüncelerin doğru, samimî ve düzgün olması demektir. Elbette, bir düşünce uygulamaya, pratiğe geçirilirken birçok eksiklikler ve aksaklıklar olabilir. Her şeyi dört-dörtlük yapmak mümkün değildir.
Dipnotlar:
1- Buhârî, İman: 41; Müslim, İmâre : 155. 2- Câmiü’s-Sağîr, 6:291, 292; Ramûzü’l-Ehâdis, s. 453; Kenzü’l-Ummâl, 3:419, hadis no: 7236; 3- Münâzarât, s. 94. 4- Bediüzzaman, Sözler, s. 325