Cenab-ı Hakkın muhteşem bir plan üzere yarattığı, onu, her türlü lâtifelerle donattığı şu insan, bir beşerin inşa edip övündüğü bir gemiden geri mi?
Haşa! Elbette ki değil.
Her şeyden önce insan hem hayattar, hem de kul. Ötekiyse, yığınlarla kul yapımı malzeme! Hemen akla, “Buraya kadar tamam da, insanın Titanic’le ne ilgisi var?” sorusu gelebilir.
Var ya!
Akıbeti…
Tedbirsizlik gemiyi, inançsızlık insanı batırır.
“Batmak”, sadece suda batmak, gark olmak değil ki:
İnsan suya batar, çamura batar; mala, şöhrete, sefahate, işrete; -maazallah- şirke, günaha batar; nihayet imansızlık gayyasına batar, gark olur gider.
Bazen küçük hataların büyük helâketlere, batmalara sebep olabileceğini nazardan uzak tutmamak gerekir.
Cenab-ı Hak bizi, Kur’an-ı Kerîm’de, “Yaptıkları yüzünden onları helâk eder”1 ayetiyle uyarıyor.
Bediüzzaman ise, “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma”2 ikazında bulunuyor.
Yazımıza başlık olan Titanic, bir gemi. İngiliz White Star Line denizcilik şirketine ait lüks donanımlı yolcu gemisi. Kaptanı Edward Smith’in, “Bu gemiyi tanrı bile batıramaz” dediği gemi…
Kaptan boyunu aşan bu sözü demiş demesine, ama Kâinatın; berr ve bahr’in Sahibi, Edward’ın gemisini (Titanic), yola çıktığının ertesi günü, 15 Nisan 1912’de hâk ile yeksan eylemiş. Hem de, gemide bulunan 2340 yolcunun 1523 ile birlikte okyanusun 3950 metre derinliğine…
Yolcuları tarafından her türlü ahlâk-ı rezilenin irtikab edildiği söylenen Titanic’in orkestra şefine; “Gemi batacak olsa, ne yaparsın?” diye sorulduğunda, şef; “Derhal adamlarımı toplayıp çalgı çaldırırım” cevabını verir. “Peki, hangi havaları çaldırırsın?” sorusuna ise; “O zaman en sevdiğim havalardan birini, ‘Ben sana her zamandan daha yakınım Yâ Rabbi’ havasını çaldırırım” diye cevap verir. İhtiyar orkestra şefi, öyle yapar ve öyle batar.
Demek ki, Yapan, yapılana göre muamele ediyor; son sözü, ona göre O söylüyor.
Allah’ın, bütün varlıklar arasında mükerrem, en güzel kıvamda yarattığı; en kıymetli cihazlarla donattığı bir varlık olan şu insan gemisi maksadını aştı mı, rotasını şaştı mı; su, güverteyi bastı mı Tıtanic’ten ne farkı kalır akıbet noktasında?
Cenabı Hakkın bize vedîa olarak verdiği hayat gemisini, onun tayin ettiği rota istikametinde yüzdürüp, sahil-i salâmete çıkmak gibi mecburiyetimiz ve mükellefiyetimiz var.
İman ve izan bunu gerektiriyor.
Aksi hâlde, her beden bir Titanic!
Dipnotlar:
1- Şûrâ, Suresi, 34. 2- Said Nursî, Mesnevi-i Nuriye, 148.