"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Murakabe vatandaşın görevidir

Ali Rıza AYDIN
17 Ocak 2019, Perşembe
Toplum hayatında nizam ve intizamın tanzimi için herkesi bir ölçüde bağlayan görev ve sorumluluklar bulunmaktadır.

Her ne kadar bu sistemin işlemesi için bazı kişiler görevlendirilmiş olsalar da, görev, sadece görevliyle sınırlı değildir.

Sair insanların itaat etmeleriyle, görevlinin görevini görmesine yardımcı olma mecburiyeti bulunduğu gibi; görevliye verilen görevin yerine getirilip getirilmediğine vaziyet etmek, eksiğini yanlışını hatırlatmak ise, vatandaşlık görevi.

Bu hatırlatma, şifahî olabileceği gibi; basılı ya da görsel medyayla, internet imkânıyla ve nihayet, zamanı geldiğinde, tercih diliyle yapılabilir.

Aşağıdan yukarıya kadar her makamdaki görevlinin kusuruna göz yumup “yaşa var ol” diyenler, hatır gönül yüzünden, düpedüz dalkavukluk ederler. Ve neticesinde doğrulardan sapmalara, telâfisi zor yanlışlara kapı aralamış olurlar. Yani, iş görecek insana, hiç de iyilik etmiş olmazlar.

Bilinmesi gereken hakikat şu ki: “Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmez.” 1

Konumuza ışık tutan bir örnek:

Hz. Ömer (ra), bir gün Muhacir ve Ensâr’dan bir cemaatle otururken onlara:

“Bazı işlerde bir kısım kimselere ayrıcalık tanıdığımı görseniz ne yaparsınız?” diye sordu.

Cevap veren olmadı.

Hz. Ömer (ra), sorusunu iki veya üç defa daha tekrar etti. Bunun üzerine Beşîr b. Sa’d:

“Eğer dediğin gibi davranırsan, oku düzelttiğimiz gibi seni de doğrulturuz” dedi. 

Hz. Ömer (ra) bu cevap karşısında:

“İşte o zaman görevinizi yapmış olursunuz! İşte o zaman görevinizi yapmış olursunuz!” dedi. 2

Demek ki, murakabe görevi, vatandaşın hiç bitmeyen ödevi!

Eğer mesele, hakkaniyet meselesi ise; görevliye görevini hatırlatmak yanlış bir davranış olmaz.

Hatır için baş sallamak, “evet” demek hoş değil.

Yeri gelmişken, sahabenin lisanından bir soru:

Şa’bi (ra) anlatıyor:

“Biz İbn Ömer’e, ‘İdarecilerin yanlarına girdiğimizde arzularına göre konuşuyor, huzurlarından çıktığımızda da yüzlerine karşı söylediklerimizin tam tersini söylüyoruz; buna ne dersiniz?’ diye sorduk.

“İbn Ömer: ‘Biz, bu tür davranışları Allah Resûlü zamanında münafıklık sayıyorduk’ diye cevap verdi.” 3

Bu anekdotlardan açıkça anlaşılan; -teşbihte hata olmaz- ahalinin, Mâmehuran hırsızlarına kaptırmamak için, sürüsüne sahip çıkmasıdır. 4 Ve böylece, sadece koyunları değil, hırsızı da kurtarır ve umulur ki, onu, tövbekâr eder.

Buradaki ince nüans, insanların sahiplenme bilinci.

Temennimiz, bu bilinçle doğruların takipçisi, yanlışların tashihçisi oluruz.

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî, 43. 2- Hayatü’s-Sahabe, 1: 439 (Buhârî, Târîbu’l-Kebîr, 2: 98). 3- a.g.e. 437, (Beyhakî, Sünen, 8: 164). 4 - Said Nursî, Beyanat ve Tenvirler, 71.

 

Okunma Sayısı: 1176
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı