Sağlıklı olmak, her insanın en vazgeçilmez arzusu, hayatına tat katacak değeridir. Gülmek de, ağlamak da sağlıkla bir başka mana...
Sağlığını kaybeden insan, dünya şartları bakımından pek çok şeyini kaybediyor; öncelikle, huzuru kaçıyor; hayalleri, plânları, projeleri hedefini bulmuyor.
İçilen suyun tadına sağlık ile varılıyor; insan, yediğinden içtiğinden, gezdiğinden tozduğundan, hatta kokladığından bile sağlıklıysa haz alıyor.
Böyle olmakla beraber, burada ince bir husus var: Sağlık, çoğu zaman nimet olduğu gibi, bazı hâllerde de nikmet oluyor; insanın başını sıkıntıdan sıkıntıya, belâdan belâya koyuyor.
Her türlü iyi şeylerin ifasına sağlıkla muvaffak olunabildiği gibi; her türlü şer, kötülük, arsızlık ursuzluk da sağlıklı insanların elinden, dilinden sadır oluyor. Âsî, şakî, zânî kimselerin hemen hepsi bedenen sağlıklı insanlar arasından çıkmıyor mu?
Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (asm), sağlığın musîbete dönüşmesinden Allah’a sığınmış ve “Yâ Rabbi, nimetini elimizden geri almandan, gazabının aniden gelmesinden, verdiğin sıhhat ve afiyetin musîbete dönüşmesinden senin rahmetine iltica ediyorum” buyurmuş. (İbn Kesîr, el-Bidâye, 3:178)
Sanki ömrü ebedî, sağlığı daimî gibi elindekinin İlâhî bir nimet olduğunu göremeyip şımaran insan, bazen haddini aşıyor, hududundan taşıyor. Sağlıklı günlerini dünya ve ahiret hayatının selâmeti yolunda kullanması gerekirken, kalın gaflet, kavi dalâlet saiki ile boş, faydasız; hem kendine hem de başkalarına zarar verici yollarda sarf edebiliyor.
İstikamet dairesinde kullanılmayan sağlık, galeyandaki hisleri, arzuları tahrik ederek çoğu zaman işrete, şiddete, şehvete, tahakküme, zulme sebep olabiliyor; “el-hükmü-li’l-galib”, (hüküm galip ve kuvvetli olanındır) anlayışıyla yakıyor yıkıyor, kırıyor döküyor. Helâl haram demeden her şeye el uzatıyor.
Hayrettir ki: Bir tarafta, ihtiyarlar gibi ahiretine ciddî çalışan sâlih gençler; diğer tarafta ise, gençler gibi, dünya zevkleriyle gözleri kör olan ciddiyetsiz ihtiyarlar!..
Ne var ki böylesi kimseler, önünde sonunda, Allah’ın rızasına mugayir bir davranış biçimiyle yaşamanın, O’nun ihsan ettiği sıhhati, afiyeti zararlı zayi etmenin tokadına maruz kalıp ya hastaneye, ya da hapishaneye düşmekten beri olamıyor, bundan kurtulamıyorlar.
Bunun örnekleri pek çok.
Anlaşılıyor ki: Efendimizin (asm) kast ettiği musîbet olan sağlık, böylesi sağlık gibi görünen hastalıklar olsa gerek!
İtikatsız, ibadetsiz; küfrana ve tuğyana götüren sağlıklı hayat, dünya itibariyle hayat olsa da, ahirete bakan yönüyle, memattır.
Cenâb-ı Hak, -genç ihtiyar- cümlemizi, sağlığını istikamet üzere sarf eden kullarından eylesin.