"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O’na el açıyoruz, ama...

Ali Rıza AYDIN
02 Şubat 2017, Perşembe
Bütün mevcudatı kudret elinde tutan Rabbimiz, sığınacağımız tek melce; çalacağımız yegâne kapı.

Şu yaşlı dünyamız, ailesinden olduğu ve içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi içinde bir nokta kadar yer işgal etmez; insanoğlu ise, bu hacimdeki dünya içinde bir fert iken, nefsin desisesiyle, kendini bir şey zannettiği zamanlar oluyor.

Ne zaman ki güç yetiremiyor, acze düşüyor, çıkmaza giriyor; işte o zaman, “Aman yâ Rabbi!” diyor, el açıyor Mevlâ’sına.

Başka kime gidilir ki?

Bir dostum, telefonda, hâl hatır sormalarının ardından;

 “Abi!” dedi. “Biz insanlar, düpedüz ikiyüzlülük yapıyoruz . Cenâb-ı Hakk’a inandığımızı, güvendiğimizi; O’na tevekkül ettiğimizi söylüyoruz, bir de tutup ardından, çoluk çocuğumuz, işimiz gücümüz; istikbalimiz hakkında endişeye düşüyor, vaveyla ediyoruz!”

Arkadaşımın bu düşüncesine “hayır” diyemedim. Çünkü maalesef, pek çoğumuz bu hâl ile malûlüz.

Mademki O’nun kapısından başka çalınacak kapı yok, madem çare O; o zaman, O’na tevekkül edince, kayıtsız şartsız itimat etmek gerekir. Zira tevekkül, olması istenilen bir işin gerçekleşmesi için gerekeni yaptıktan, sebeplere mürâcaat ettikten sonra işi Allah’a (cc) bırakma, neticeyi O’ndan bekleme; kadere razı olmadır.

Hz. Peygamberimizin (asm), “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye soran bir sahabeye verdiği cevap; “Önce bağla, sonra tevekkül et” olmuştur.1

Biz de, bize düşeni yaptıysak, endişeye mahal yok.

Zaten tevekkül, dinî ve tasavvufî bir terim olarak “bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.2

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter”3 buyruluyor. Öyle ya, “Madem O var; bizim için her şey var.”4 Madem O’nun rahmet eli üzerimizde; şu halde, vaveylaya lüzum yok. Ziya Paşanın ifadesiyle;

“Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’tır

Nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacaktır.”5

Ve…

Gönüller Sultanı Efendimizden (asm) bir müjde:

“Bir iş için evinden çıkan kimse, ‘Bismillâh, Allah’a inandım, O’na dayandım, O’na tevekkül ettim; güç kuvvet yalnız O’nundur’ derse, Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandıracak ve kötülüklerden koruyacaktır.”6

Ne büyük nimet.

Demek ki tevekkül, bütün sebeplerin ve tedbirlerin üzerinde nihaî belirleyici irade ve gücün Allah’a ait olduğu cihetindeki şuur ve itikadın olmazsa olmaz bir neticesidir.

Yani, O’na el açtıktan sonra, gerisi senden değil.

Ne gam!..

Okunma Sayısı: 1695
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı