"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önce başların içi, sonra bedenin dışı!

Ali Rıza AYDIN
14 Temmuz 2016, Perşembe
Bu husus ne kadar çok tekrar edilse, ne kadar çok zikredilse; yazılsa çizilse ihtiyaç var, lüzum var.

Tesettürün, yani örtünmenin dinin emri, İslâm’ın gereği olduğunu hepimiz biliriz, ama yine, bilgimizle cehlimize yeniliriz.

Nüfus cüzdanlarının ilgili hanesinde “Dini: İslâm” ibaresinin yer alması sahibini kurtarmaya yetmiyor.

Kayda göre, beyana göre İslâm; ama bir kısım kimselerin yaşayış, anlayış, davranış biçimi, kılık kıyafeti hiç de öyle demiyor.

Hususiyle kıyafette, müthiş bir karmaşa; ciddî bir “anlamama” özrü var.

İlmihâl kitaplarında teferruatıyla anlatılan tesettür, erkekleri de ilgilendirmekle beraber; hanımların varlığının vazgeçilmez ziyneti.

Allah (cc) öyle emretmiş.

Gel gör ki, bu mesele, tenakuzlar deryasında yüzüyor. Belki de böylesi, bazılarının işine öyle geliyor.

Bir gün, ders okuduğu esnada, eğitimci-yazar kıymetli ağabeyimiz İbrahim Ünal konu münasebetiyle, şu cümleyi nakletti: Okuduğu bir yazıda, yazar; “Bunca sene başörtüsü için mücadele ettik, kızlarımızın başını örttük, ama diğer kısımlarını açtık” demiş.

Kitabın, tam ortasından söylemiş.

Bu tesbite “öyle değil” diyecek hâlimiz yok. Çünkü vakıa, aynen böyle!

Meselenin ehemmiyetini müdrik, sorumluluğunun farkında, emre mutî; takvasına bürünmüş hanım kardeşlerimizi, kızlarımızı önce tenzih, ardından da tebrik ederim.

Zaten onlar, başımızın tacıdır.

Ama hem başı hem bedeni sımsıkı saran kıyafetlere gelince, onlar istismara, tartışmaya açık hâlde bir manzara. Hatta mesele o hâle gelmiş ki, iş, sosyal medyada karikatürize olmaya kadar varmış. 

Bir karikatür:

Bir tarafta başı kapalı, fakat diğer yerleri, çizgileri, hatları ortada, bir kare; diğer tarafta ise başı açık, ama tepeden tırnağa tesettüre uygun kıyafetli bir hanım!

Çizimler, ortalığı tıpatıp tasvir etmiş.

İlâhî mesajı doğru almak, doğru anlamak lâzım.

Tesettür fikrî bir sembol, ya da bir gelenek değil; Kur’ânî, itikadî bir kıyafet şeklidir. Kitapta hanımlara, başını setret, -haşâ- diğer yerlerini de teşhir et demiyor ki, Rabbimiz.

Demek, başı örtmek de diğer uzuvları örtmek, setretmek gibi Allah’ın (cc) farz-ı ayn, yani her mü’mine münferiden bir emri. Ama bunu kavramak, o raddeye gelmek için; “hakikaten kapandım” diyebilmek için “baş”tan önce, “başın içi”ni kapatmak; buna inanmak, itikat etmek, ikna olmak gerekir.

Aksi hâlde, “Bu ne perhiz, bu ne turşu” demezler mi adama?

Hatırlatma adına yazmak-çizmek, söylemek bizden; tevfik ise, Allah’tandır.

Rabbimiz, hepimizi; bütün çocuklarımızı, kızlarımızı, kadınlarımızı doğruları görenlerden eylesin. 

Okunma Sayısı: 1162
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı