"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Onlar hiç tatile çıkmıyor!

Ali Rıza AYDIN
15 Eylül 2016, Perşembe
İdrak ettiğimiz Kurban Bayramı’nın dördüncü gününde de olsa, siz saygıdeğer okurlarımla bir bayram buluşması daha nasip eden Rabb-i rahîmime hamd ü senâlar olsun.

Şu günlerde hepimiz emredileni yaptık, va’d ettiğini yaşadık.

Kim bilir bir sonraki Kurban Bayramı’na kimler erişecek, kimlerin dünyası değişecek?

“Lâ ya’lemül gaybe İllallah.” 

Allâmülguyub’dan; Allah’tan (cc) başka kimse bilmez yarına dair neyin olacağını, neyin olmayacağını; nelerin, nasıl vuku bulacağını.

Bir önceki hafta sonu, dört gün bayram ve hitamında eklenen üç gün ile toplam dokuz günlük bir tatil yaşanmış oluyor. Aslında buna, “dokuz günlük tatil” demek biraz abes olsa gerektir.

Her ne kadar önündeki ve sonundaki hafta sonlarını eklediğimiz zaman dokuz gün etse de, esas işin özü, özeti ve mahiyeti itibariyle bu dokuz günün dört günü bayram. Rabbimizin rahmet mevhibesi ve insanlık tarihinde yaşanan bir büyük olayın mükâfatıdır bu dört gün. Dolayısıyla, her ne şekilde tarif edilirse edilsin, nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin bu günler İlâhî makam tarafından takdir edilmiş bir bayram.  

İnsan, işini gücünü, mesaisini ve şahit olduğumuz üzere bayramını da, bâzen tatil edebiliyor; otellere, motellere, sayfiyelere koşabiliyor.

Aslı Arapça olan “Ta’tîl” kelimesi, “atâlet” kökünden gelmektedir. Atâlet ise, “işe yaramamak, boş, faal olmamak” demektir. Kulluk bilicinde olan bir kimsenin ise, faaliyet dışı kalması, boş durması manasındaki bir atâlet hâliyle kendini, yani manevî vazifelerini ihmal etmek, ertelemek manasına gelecek olan bir tatil şekli, mü’mine yaraşır hayat tarzı değildir. 

Bu anlayışın aksine, mesaisine hiç ara vermeyen, birileri var çevremizde: İyiyi-kötüyü; yapılan her fiili gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli Hafaza melekleri. 

Bu meleklerin hiç mi hiç, tatili yok. Onlar mütemadiyen görev başında. Rablerinin kendilerine verdiği vazife mucibince, onlar, sürekli mesaideler.

Bakıyorlar; sair zamanlarda gaflet girdabında bocalayan insanlar, acaba, Cenâb-ı Hakk’ın bir ihsan-ı şâhânesi olan bu müstesna günlerde ne yapıyorlar, ne ediyorlar? Rehavetlerinden sıyrılmaları, Yaradanlarına müteveccih olmaları dileğiyle, kâğıt-kalem bekliyorlar günün son lâhzasına; rahmet-i İlâhiyenin âciz kullarına erişmesine kadar. Ve sonra yazıyorlar, artık, yazacaklarını.

Yani, onlar hiç tatile çıkmıyorlar.

Biz gafil insanlar ise neyi, niye tatil ederiz; neyimize bel bağlarız ki?

Cenâb-ı Hak, cümlemizi, cümle Muhammed ümmetini kalbi hüşyar; Kendisine yâr olan kullarından eylesin.

Bilvesile, siz kıymetli okurlarımın Kurban Bayramını tebrik eder; cümlenizi sıhhat, afiyet ve huzur dolu günlerle nice bayramlara, “bayram”laşan zamanlara eriştirmesini, Allah u Teâlâ’dan dilerim.

Okunma Sayısı: 2357
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı